KÖYÜM BÜYÜKKARAPINAR Hasan ŞİMŞEK

  • Skip to content
  • Ana menü bloğuna geç ve giriş yap.

Blok arama görünümü

Dolaşım

Arama

Buradasınız: Home

Ana Menu

  • Anasayfa
  • Büyükkarapınar Yazıları
  • Büyükkarapınar Kitabı
  • Basında Büyükkarapınar
  • Biyografik Eserlerim
  • Eğitim Danışmanlığı
  • Genel Yazılarım
  • Köyümüzden Haberler
  • Kim Kimdir?
  • Fotoğraflar
  • İletişim
  • Teşekkür

GÜNEŞİ AZ GÖREN KÖY

  • Yazdır
  • E-posta
Detaylar
Kategori: Büyükkarapınar Yazıları
Yayın tarihi: Çarşamba, 01 Ocak 2014 19:03
Yazar: hasan-simsek
Gösterim: 4229

KÖYÜM BÜYÜKKARAPINAR
GÜNEŞİ AZ GÖREN KÖY,

KÖYÜMÜZ BÜYÜKKARAPINAR 

2014 yılının ilk yazısını köyümün için, köyün gençleri için yazıyorum. Her köy insanı kendi köyünü beğenir, öne çıkan özelliklerini tanımayan birine öve öve anlatır. Düşünebiliyor musunuz kışın her tarafın karla örtülü olduğu bir zamanda köyün büyük bir kısmını ayaklar altına alıp kuşbakışı tepeden bakmanızı sağlayan mezarlığın içindeki TEPETAŞI’na çıkınz. Yüzünüzü kuzeye çevirdiğinizde yoğun emeklerle meydana getirilmiş meyve bahçeleri, tarihi süreç içinde heyelana uğramış arazi parçaları, köy vadisinin sağında kayalıklardan arınmış gerçek anlamda çam ağaçları ile örtülü bir “koruluk”, sol tarafında ise kayalıklar üzerine kümelenmiş “Ladinlik” ,ortada köy vadisi içinde yapraklarını dökmüş, elma, kiraz, erik,ceviz vb. meyve bahçeleri ve bunların içinden yukarıya doğru bir ip gibi kavis yaparak ilçe merkezi Başyayla’ya doğru uzanan yol. Kuzeye yönelik başınızı hafifçe sola çevirince 30 yıl içinde toprak damdan çatıya çevrilmiş köy evlerini görürsünüz. İnsanı derinden etkileyen bir manzara, etrafı dağlar ve tepelerle çevrilmiş çanak biçiminde dar bir arazı ve bu arazide yaşam mücadelesi veren köy insanları …

Bilir misiniz bizim köye güneş geç gelir, erken gider. Sabahleyin ilk güneşin erdiği/vurduğu yer Yellice’nin doğuya bakan kısmı, “ Sekmek” ve “Kartalyuvası” civarıdır. Yavaş yavaş Yaylayolu’ndan aşağıya iner “ Müğerikayası” ve “Yalakkürt “ eteklerinden “Saygantaş”ın altından ilk evlere vurmaya/ inmeye başlar. Akşamları günbatımı ise tersi olur. Köy vadisinde güneşin en son göründüğü yer “Tepetaşı”dır. Orası biraz yüksekçe bir yer olduğundan orda görülür güneş, Tepetaşı’ndan ayrılınca karşıya şimdi orman olan ama bundan otuz sene önce her hanenin bir parça bağı olan “Yerbağ” a güneş ulaşır. Güneşin “Tepetaşı”nı aştığı/terk ettiği an önemli bir zaman göstergesidir. İkindi ezanının vaktinin tespitidir. Bizim köyde gölgelerin ulaştığı yerle zamanı tespit etmeniz çok kolaydır. Çok az yanılgılarla gölgelere bakarak açık havalarda zamanı tayin etmeniz kolaydır. Biz çocukluğumuzda öküz ve davar güderken zamanı tespit için güneşin hareketi ile zamanı tayin eder ve vakti kafamıza göre üç aşağı beş yukarı ölçerdik. Öğle yemeği olarak yanımıza aldığımız azıklardaki yiyecekleri bile güneşe ve onun verdiği doğadaki gölgelere göre ayarlar yerdik.

Günümüzde Yukarı Mahalle’den doğuya doğru şöyle bir bakarsanız, Caminin minaresinin hemen arkasında İsmail Güneyi’ni ,Hörkücü’yü ve ormanlaşmış Yerbağı görürsünüz.. Sanki köyle birleşmiş gibi illüzyonist bir duruş vardır. Bilmeyenler için Çakalbağı, Sarıoğlanbağı, Cirimis gibi geniş bir arazi ve Cirimis Deresi yok hükmündedir.

İşte 750 civarında nüfusu , 1200-1240 rakımı, 12.753 dekar arazisi, geçim kaynağı meyvecilik ( elma,kiraz,üzüm ,ceviz vb. ) olan emek yoğun çalışan insanların barındığı bir köyümüz var. Mevcut toprak (insan başına yaklaşık 3,5 dönüm sulanabilir arazi düşüyor.)insanlarımızı besleyemediğinden dolayı iş, sağlık ve eğitim nedeni ile köy sürekli göç veriyor. Artık mevcut topraklar, Yaylalar da meyveciliğe açılmış olsa da insanlara yeterli gelmiyor.

Köy iskân olarak Elmayurdu-Üzümlü güzergâhındaki yol üzerindeki verimli bahçeler üzerinde gelişiyor, başka bir seçenek yok mu? Bana göre var: Köyün çok yakın çevresinde su basmayan konut olmaya müsait orman kapsamındaki yerleri kazanmanın yolları araştırılmalı diye düşünüyorum. Ataköy, 01.01.2014. Hasan ŞİMŞEK.

BAĞI ÇOK OLAN KÖY

  • Yazdır
  • E-posta
Detaylar
Kategori: Büyükkarapınar Yazıları
Yayın tarihi: Pazartesi, 04 Kasım 2013 14:01
Yazar: hasan-simsek
Gösterim: 3971

BAĞI ÇOK OLAN KÖY

Gerçekten bizim köyün bağları çok mu? Hep birlikte bir bakalım: Köyün hemen yanı başında Beybağı, arkasında Kumbağı, alt yanında yamaçta Çakalbağı bir ilerisinde Sarıoğlan bağı, daha ileride Büyükbağ, Elmayurdu yönünde Şambağı. Daha bitmedi köyün karşısında şimdi köyün koruluğu ile karışan Yerbağ, ki elden gitti. Artık oraları orman arazisi sayılıyor. saçı sakalına karışmış insanlar gibi olmuş oralar Tepetaşı'ndan bakınca, Yerbağ'ın sahipsiz hâline üzüldüm gitti. Sarnıç'ın dibinde bizim bir bağımız vardı tam orta yerde. Sarnıç sözcüğünü ilk defa orda duymuş, orda öğrenmiştim. Yerbağlarımız bunula da bitmedi bir de Büyükdüz'ün üzerinde Öteki Yerbağ vardı, Köylüler buraları işleyip bakmadıklarından hep orman arazisi statüsüne girdi. Köyün özel mülkü ve mera arazisi azaldı. insanlarımızın nefes alacak yeri kalmadı sayılır. Üç yıl önce sitmede buharlaşan köy arazisi diyei yazmıştım bu gelişmeleri.

İşte bağı bahçesi bol olan bu köyün şimdi her tarafı elma, kiraz bahçeleri ile doldu. emek yoğun bir çalışma var. Dileğim herkesin emeğinin karşılığını alması. 04.11.2013 Hasan ŞİMŞEK

 

İŞTE TARİH, İŞTE YAYLA; BÜYÜK KARAPINAR YAYLASI

  • Yazdır
  • E-posta
Detaylar
Kategori: Büyükkarapınar Yazıları
Yayın tarihi: Çarşamba, 23 Ekim 2013 10:11
Yazar: hasan-simsek
Gösterim: 2164

İŞTE TARİH, İŞTE YAYLA; BÜYÜK KARAPINAR YAYLASI

Bu yazdıklarım bir hayal ürünü değil, bizzat yaşadığım olaylar. Ermenek Selçuklu Otele geldiniz. Birinci gün kent ve Baraj ve Zeyve tarafları, ikinci günü Tekeçatı civarı,  ya üçüncü günü ne yapacaksınız. Otelde ve kentte pinekleyecek bir durumda değiliz. Size bir günlük güzel bir gezi programı yapalım. Otelinizden ya da kaldığınız mekândan saat 10.00’da arabanızla çıkınız. Tepebaşı  Yolçatı’nda  yani Akmanlar Petrolün oradan Tepebaşı tarafına sapınız. Köyü geçtikten sonra yukarı tırmanırken keskin bir viraja rastlaycaksınız, bu virajın şimdiki adı Muhsin Gündüz virajıdır. Muhsin Gündüz (Aczmendi lideri ) Ermenek hapishanesine giderken burada kaza yapmış, çok keskin ve ölümcül bir virajdır.  O nedenle adı Muhsin Gündüz virajı olarak kalmış. Virajdan 4,5-5 km yukarıda Tepebaşı Yaylası’na varırsınız.  Yukarı bakınca orada boylu boyunca uzanan bir sırt görürsünüz. Oraya Uğurlu Köristan’ı denir. Sırta varmadan Tepebaşı Yaylası’ndan sağa toprak yoldan sapınca, Bizans İmparator Zenon’un  ( köyünün ) Yaylası’ndan ( Elmayurdu )geçerek Büyükkarapınar Yaylası sınırlarına girersiniz. Bundan 40-50 yıl önce çorak verimsiz, hiçbir toprak değeri olmayan Tuzluk denilen bu yerde elma, kiraz ve kaysı bahçeleri var. Tatlı bir yorgunlukla eski Muhtar Ali Sezer’in konuğu ol. Şöyle etrafını bir kolaçan et, ne var ne yok diye, Ağustos 15’te orada kiraz, kayısı bulup ağacın dalından koparıp yiyebileceksin. Muhtar Ali ve eşi ile konuş, Azizi Sokrates kilisesi ziyaretinden dönüşte ne ikram edebileceklerini. Kilise kalıntısına Muhtar Ali ile birlikte gidiniz. Oradan ve Karapınar Yaylası’nın her yerinden Başyayla, Üzümlü, Katranlı, Yukarı ve Aşağı İzvit, Güneyyurt, Cenne, Boyalık ve Ermenek’i çeşitli yönleriyle görebilirsiniz. Bol bol fotoğraf çekiniz. Aç kalırız diye korkmayın önceden konuşmuş olduğunuz Muhtar Ali’nin eşi size güzel taze tereyağlı çörek, ayran ikram edecektir. İsterseniz taze peynir, kuru keş, tereyağı ve diğer komşulardan mevsim uygun olursa yayla balı satın alabilirsiniz. Mevsimi uygun düşerse kaysı, kiraz ve elma da var.

Burada her ayın kendine göre bir güzelliği var, Nisan Mayıs ayında yaylaya özgü çiçekler, kuşlar, Temmuz ve Ağustos aylarında kiraz, kayısı,  eylül ayında da domates, mısır, patates, fasulye bulmak mümkündür. Yaylanın o çelimsiz, çirkin görünümlü patatesini mevsiminde giderseniz bir deneyiniz.

Yazın Büyükkarapınar Yaylası’ndan harika fotoğraflar çekebilirsiniz. Bunların bir kısmını www. Hasan  Şimşek.com.tr. de görebilirsiniz. Muhtar Ali Sezer’den peynir, yoğurt, tereyağı ve diğer komşulardan bal ve mevsimine göre özellikle  Ağustosta kayısı ve kiraz alıp evinize götürebilirsiniz. 40-50 yıl önceki Yayla yaşantılarını Ali Sezer ve diğer komşular özelikle Paşalı ve Muhtar Hüseyin sizlere anlatacaktır. Bunların üçü de köyde muhtarlık yaptılar ve yayla evleri  var. Sorumluluk bilincinde olan insanlar.

Varlığı bilinip de bir türlü bulanamayan Aziz Sokrates Kilisesi’nin öyküsü Köyüm Büyükkarapınar kitabında uzun uzun yazdık.  Bundan yüz elli yıl öncesi bu kiliseye bizimkiler Sarı Kilise derlermiş. Böyle olduğunu tarla alım satım senetlerinden buldum. O eski  yollardaki taş döşemeler hep İmparator Zenon ( 450-476 )   zamanında döşenip  yapılmış. Ermenek dahil ( Dekapolis- On kent ) on kente İmparator olduğu dönemde çok hizmet vermiş. İmparatorluğun imkanlarını burası için kullanmış, kullanmış ama o devrilince yerine gelenler bu yöreyi cezalandırmış. Daha sonra Fatih Dönemi’nde olduğu gibi. Demek ki tarih tekerrür etmiş.

Çok önemli bir hatırlatma Azizi Sokrates Kilisesi’nin bulunmasına vesile olan su yolu öyküsünün ve suyun kaynağı olan Beypınarı’ndan mutlaka su içiniz. Gerekirse yedek de yanınıza oradan su alabilirsiniz.

Bizans İmpartoru Zenon’un köyünün yaylasında oksijeni bol, yeşili bol, tarihi ve obaları bol bir nostalji yaşayıp akşamüstü Uğurlu Köristanı’nı da gezip Ermenek’e döneceksiniz. Ermenek’ten Yayla 40 km’dir. Buradan Yörüklerin göç yollarını da görmeniz mümkündür. Siz bu geziye hazır olduğunuz zaman Selçuklu Otel’in güler yüzlü müdürü Ata Gür yol ve organizasyon konusunda size yardımcı olacaktır.

23.10.2013

Hasan ŞİMŞEK

50 YIL ÖNCE BÜYÜKKARAPINAR

  • Yazdır
  • E-posta
Detaylar
Kategori: Büyükkarapınar Yazıları
Yayın tarihi: Cuma, 01 Kasım 2013 17:50
Yazar: hasan-simsek
Gösterim: 3701

50 YIL ÖNCE BÜYÜKKARAPINAR

50 yıl önce biz çocuklar, köyümüz Büyükkarapınar’da  şimdi  rahmetli Süleyman Hoca’nın torunlarının oturduğu  Fırıngözü’ndeki  binalarda eğitim öğretim yapardık. Okul ile bahçe arasında köy tarafına giden bir arık vardı. Arığın altındaki okula ait bahçede öğretmenlerimiz fasulye ,domates, patates, soğan gibi sebzeleri yetiştirirlerdi. Okulun Başöğretmeni Seyit  Özçimen’di. Hüseyin Şahin, Ahmet Uğurlu, Fehmi Özer bizlerin öğretmenleri idi. Ben son iki sınıfı Fehmi Bey’de okudum. Fehmi Bey avcılığa meraklı olduğundan köyün dağını taşını adıyla sanıyla herkesten çok iyi bilirdi. Onunu böyle bir özelliği vardı. 50 sene sonra bu yıl 29 Haziran 20013’te oğlu Zafer ile birlikte Sarıveliler ilçe merkezinde birlikte bir kültürel etkinliğe katıldık. Böyle bir girişten sonra köyümüzde ekim ayında yapılan etkinliklere gelelim:

İçinde bulunduğumuz bu ekim ayında bahçelerde avarlar bozulur güzel oyun oynama ( arası kesme ) alanı olurdu.  Köy çevresindeki tarlalarda gönen edilir buğday ekimine hazırlanırdı. Ekin ekme işi yaylalarda bu ayın sonunda tamamlanmış olurdu. Mısır tarlalarındaki mısırlar kesilir ve damlarda kurutulurdu. Diğer taraftan cevizler silkilir toplanır ve damlarda kabukları soyulur  gölle hâline getirildikten sonra damlarda kurutulurdu. Şimdi orman arazisi kabul edilen Yerbağlarda yetiştirilip kurutulana kuru üzümler çuvallara doldurulup alıcısını beklerdi. Diğer taraftan pekmez kaynatılır, Güzve Dağı’ndan odun getirilirdi. Güzve Dağı’dan odun getirmek bayağı bir eziyetti. Gecenin  birinde yola çıkılır iki üç saat gittikten sonra ormana varılır, çakılan çakmakla kurumuş ağaçlar ve kökleri bulunur kuru odun yapılırdı. Sabah ezanı ve alaca karanlıkta odun eğleme  işi bitmiş ve hayvanlar yüke durmuş olurdu. Benim hayatımda yaptığım en zor işlerden biri bu Güzve Dağı’ndan odun getirme işi idi. Ekimi ayı kışa ve  gelecek seneye yoğun olarak hazırlanışın bir zaman dilimidir. Son tarlalarda ekin için gönen edilir tarlalar ekilir. İzmir ve Mersin’ e işçilik yapmak amacı ile gücü yeten insanların gidişi başlar. Ekim ayı aynı zamanda gurbete “para kazanma” amacı ile giden insanların bir ayıdır. Toplu olarak dalga dalga Davdas Çalı üzerinden sırtlarında üç günlük azık ve bir kat iç çamaşırla Taşkent yolundan yaya olarak Taşkent’e çok daha eskiler, Karaman ve Eğiridir’ kadar gider oradan trene binerlermiş. Dedem Ağası (Abdullah Kutlu) Taşkent-Hadim-Bozkır-Seydişehir-Beyşehir yolundan Eğridir’e kadar yaya gidip oradan Ayrancılar yakınındaki  Pancar tren istasyonunda indiklerini bir sohbet sırasında 1972 yılında anlatmıştı.

50 yıl önce köyümüzde 2000 civarında koyun keçi vardı. Her evde bir çift öküz ve bir eşek bulunurdu. Köyümüz 120 hane idi. At ve katır sayısı çok düşüktü. Çok az sayıda ailelerde at vardı Kiyanın Ali’de, Kamil Usta’da ve Gök Mehmet’te, takavüt’ün damadı Ali Çavuş’ta… birkaç ailede de katır vardı. Araba hiç yoktu Ermenek’ten tek tük 5 tonluk kamyonlar gelir, köyün alt tarafındaki rampadan çıkamaz tekerleri patinaj yapar, mavinler de çevredeki bahçe duvarlarının üstündeki çalıları fütursuzca alır tekerin altına koyarak arabanın kaymasını önlemeye çalışırlardı. Bu kamyonlar köyün çeviz kütüklerini taşımak için gelirlerdi. Daha büyükleri Kemer Köprü’den geçerken çok zorlanır yine de geçerlerdi. Onların köprüden geçme ve rampaları çıkma uğraşılarını biz çocuklar merakla izlerdik.

50 yıl önce köy halkı çok fakirdi, satın alma gücü yok denecek kadar azdı. Kibrit kutusundaki kibrit çöpleri bitmesin diye ocaktaki ateşleri üfüleyerek nefes tüketircesine yakarlardı.

Her evde sabahları hamur yoğrulur ekmek edilir, cevizli ,patatesli, kendirli bitçiler , acı kaymaklı ve kavurmalı sıkmaçlar yapılırdı. Her sabah ekmek yapma işi anneler için olağan bir şey olsa da bugün geriye dönüp bakıldığında ne kadar zahmetli bir iş olduğunu ve annelerimizin ne kadar zor şartlarda yaşadığını düşünüyorum.  Tüp gazlar daha köylerde değil şehirlerde bile yoktu. Ekmekler evlerdeki ocaklarda ateş yakılarak sacta pişirilirdi. Bir kişi yufka açar diğeri pişirirdi, aynı kişi bazen hamur yoğururu, ekmeği açar ve saçta pişirerek iki üç kişinin yardımlaşa yapacağı işi yapmaya çalışırdı. Bu arada sabahın soğunda kesme çorbası yapılır üzerine kekik atılarak afiyetle içilirdi.

Kışa hazırlık, hayvanlar için saman stoku ve samanlıkların dolu olması gerek, odunların kesilip küren küren yığılması gerek. Bunlar hep ekim ayında yapılan işlerden sayılırdı.

Ekim ayı kışa yoğun olarak hazırlandığımız bir aydı. Halkımız çevre köylerde olduğu gibi son derce fakir ve satın alma güçleri yoktu. Köylerde varlıklı olarak sayılan insanlar ancak Birinci Dünya Savaşı’nda gazi maaşı alan insanlar ve onların çok yakınları sayılırdı. Bu maaşlar da üç aydan üç aya 15-20 lira gibi para idi ama bugüne göre çok kıymetli varlıklardan sayılırdı. Bu maaşı bizim köyden tek bir kişi alırdı.

Sonuç olarak 50 yıl önce köyümüzde kiraz ve elma yetiştiriciliği yoktu. Sonbaharda herkes gurbete para kazanmaya ( ameleciliğe ) giderdi. Köyünde var olan arazisine de emek yoğun bakma fırsatı olmazdı. Yazın bir salkım üzüme hasret olan insanoğlu var olan bir arazisinin duvar başına ya da bir köşesini üç dört çubuk fidanı dikecek zamanı mı olmazdı, ihmal mi ederdi bilemiyorum. Cevizler de kendiliğinden yetişirdi. Özetle 50 yıl önce çok fakir ve yoksulduk. 17.10.2013. Hasan ŞİMŞEK

İMPARATOR ZENO’NUN KÖYÜ

  • Yazdır
  • E-posta
Detaylar
Kategori: Büyükkarapınar Yazıları
Yayın tarihi: Çarşamba, 06 Nisan 2011 11:22
Yazar: hasan-simsek
Gösterim: 3501

İMPARATOR ZENO’NUN KÖYÜ

BÜYÜKKARAPINAR VE AZİZ SOKRATES KİLİSESİ

Karaman’a bağlı Başyayla ilçesinin sınırları içinde kalan Büyükkarapınar köyü, Doğu Roma İmparatoru Zeno’nun doğum yeri olan Zenonopolis’in kalıntılarını barındırıyor. Köyün yaylasında bulunan kilise, günümüze ancak zayıf izlerle ulaşabilen geç antik yerleşmenin en önemli yapısı olarak biliniyor. Yapı.20.yüzyılın başlarında bu sitten Braunsberg’e ( bugünkü Braniewo-Polonya ) götürülen bir yazıtta adı geçen Aziz Sokrates ile ilişkilendirilebiliyor. Yerleşmeye yakın çevresi ve kilise, 2008- 2009 yıllarında İTÜ Mimarlık Fakültesi üyelerinden oluşan bir ekip tarafından incelenmeye alındı.(1)

Büyükkarapınar Yaylası’nda bulunan Aziz Sokrates Kilisesi’ne köylüler “Kisse” ön tarafındaki yerlere de “Kisse’nin Önü” derler. Konya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu 24.02.1999 tarih ve 3442 nolu kararı ile birinci derece arkeolojik sit alanı olarak ilan etmiş. Karaman Kültür envanterinde 129. sırada kayıtlıdır.(2)

Ben bu kalıntıyı geçmişte Roma Dönemi’ne ait bir gözetleme yeri olarak algılamıştım. Kazancı Yaylası’ndaki gibi bir dinlenme yeri “dinek” de olabileceğini düşünmüştüm. Burası aynı zamanda önemli bir geçiş yolu olan Karaman- Bucakkışla- Balkusan, Kirazlıyayla-Üzümlü-Büyükkarapınar Yaylası- Köristan Boğazı-Fariske- Çukurbağ- Gazipaşa ya da Alanya’ya ulaşan tarihî yol üzerinde stratejik konumu olan bir yer. Buranın yükseltisi 1700-1750 m civarında olduğundan ve kışın da barınması zor olacağından insanların burada barınabileceği hiç aklıma gelmemişti.

 Sokrates Kilisesi’nin bulunduğu tepeden bakılınca, Başyayla’nın üstündeki katlar, İzvit  Kaşı, Cenne Kalesi, Köristan Boğazı ve Ermenek’in doğusundaki yükseltileri net olarak görebilirsiniz.(3)

  İTÜ Mimarlık Tarihi Kürsüsü Profesörlerinden Dr. Turgut Saner ve ekibini  Büyükkarapınar’a götürüp araştırma yapmasına neden olan bir yazıttır. (4)

 “ Parlak zenonopolis kentinin imanlı piskoposu Firminianos, ..lavus Longinus’un konsüllük görevinden sonra ( II. İndiktion ), Aziz sokrates’in su yolunu tümüyle yeinden inşa ettirmiştir; suyu şubat ayında muzaffer şehidin çeşmeli havlusuna akıtmıştır. Bu sudan faydalanan sizler dua edin.edin ki, aziz şehidin koruması altında bu su yolu yıllar yılı bozulmadan kalsın. İnşaatı yapan Prymnessoslu su mühendisi uksanon. “

Bu yazıta göre su yolunun onarılması M.S. 488 yılıdır. Aziz Sokrates Kilisesi’ni yaptıran Zeno, Zenonopolisli’dir. Zenonopolis, bugün Büyükkarapınar meyve bahçeleri içinde bulunan ve varlığı eskiden beri bilenen ve köylüler tarafından “Örene” olarak adlandırılan “ Örene ölü kentidir.?”  Araştırılmaya muhtaç bakir arkeolojik yerleşim yerleridir.(5 )

Eski Osmanlı Kayıtlarındaki tarla alım satım senetlerinde ise adının  Sarı Kilise olduğunu tespit ettiğimiz (6) Kisse Ören Yeri’ni ve Aziz Sokrates Kilisesi’ni görmek isterseniz Ermenek Selçuklu Otel’den yaklaşık 35 km uzaklıkta. Köristan Boğazı’na varmadan Tepebaşı Yaylası’ndan sağa Elmayurdu Yaylası’na sapılarak Büyükkarpınar Yaylası’na varılır. Köristan Boğazı, Aziz Sokrates Kilisesi’ne  muhtemelen 5 km uzaklıktadır. Sıla Festivali’nde orada kirazın, kayısının, şeftalinin,kekiğin,yavşanın, ada çayının ve kuşburnunun  en iyisini bulursunuz, domates, fasulye ve mısır daha olgunlaşmamıştır.Aziz Sokrates Kilisesi ve Zeno ile ilgili daha geniş bilgi için aşağıda tarihleri verilen Yeşil Ermenek Gazetesi’ne bakınız. Büyükkarapınar Yaylası  turizme açılmamıştır ama altyapısı büyük ölçüde hazırdır. İyi bir çalışma yapılırsa 2010 yazında 20-30 kişilik grupları ağırlayabilecek duruma gelebilir.

                                                                                Hasan ŞİMŞEK

Dipnotlar

http://www.obmuze.com/2009/ etk25.11.2009. (Osmanlı Bankası Müzesi )

Doğanay, Osman, Ermenek ve Çevresi’ndeki Antik Yerleşim Birimleri,s.166

Şimşek, Hasan, 18.11.2009, Yeşil Ermenek Gazetesi- İst.Tek.Ünv. Bilim Heyeti,

Saner,Prof. Dr. Turgut, Zenonopolis ve Aziz Sokrates Kilisesi,s.186

Şimşek, Hasan, 25.11.2009, Yeşil Ermenek Gazetesi, s.5.

Şimşek, Hasan , 25,11.2009, Yeşil Ermenek Gaztesi, s.5

Daha Fazla İçerik...

  1. HASAN ŞİMŞEK'İN BİYOGRAFİK ESERLERİ
  2. OSMAN DOĞANAY
  3. YAVUZ YALÇIN
  4. KÖYÜM KARAPINAR - Milliyet

Sayfa 7 / 34

  • Başlangıç
  • Önceki
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
  • 11
  • Sonraki
  • Son

Gücünü veren Joomla!®