KÖYÜM BÜYÜKKARAPINAR Hasan ŞİMŞEK

  • Skip to content
  • Ana menü bloğuna geç ve giriş yap.

Blok arama görünümü

Dolaşım

Arama

Buradasınız: Home

Ana Menu

  • Anasayfa
  • Büyükkarapınar Yazıları
  • Büyükkarapınar Kitabı
  • Basında Büyükkarapınar
  • Biyografik Eserlerim
  • Eğitim Danışmanlığı
  • Genel Yazılarım
  • Köyümüzden Haberler
  • Kim Kimdir?
  • Fotoğraflar
  • İletişim
  • Teşekkür

Fotoğraflar

  • Yazdır
  • E-posta
Detaylar
Kategori: Fotoğraflar
Yayın tarihi: Pazartesi, 02 Aralık 2013 21:12
Yazar: hasan-simsek
Gösterim: 7125

hasan hoca

 

 

diken

 

 ermenek1

Dosya 2

Dosya 3

Dosya 4

Dosya 5

Dosya 6

Dosya 7

Dosya 8

Dosya 9

Dosya 10

Dosya 11

Dosya 12

Dosya 13

Dosya 15

Dosya 16

Dosya 17

Dosya 18

Dosya 19

Dosya 20

Dosya 21

Dosya 23

Dosya 24

Dosya 26

Dosya 28

Dosya 30

Dosya 33

Dosya 35

Dosya 37

Hasan Şimşek fotoğrafları 

 

DOĞRU BİLDİĞİMİZ YANLIŞLAR, YAPTIĞIMIZ KAFLAR!

  • Yazdır
  • E-posta
Detaylar
Kategori: Eğitim Danışmanlığı
Yayın tarihi: Pazartesi, 11 Ocak 2021 15:52
Yazar: hasan-simsek
Gösterim: 1250

DOĞRU BİLDİĞİMİZ YANLIŞLAR,

YAPTIĞIMIZ KAFLAR!

Günümüz dünyasında iletişimin o kadar hızlı olduğu internet ve medyada ortamında, acaba çok yanlış söylemlerde bulunduğumuzun farkında mıyız? Yalnız söylemlerde değil yazım hayatımızda da yanlışlar yapıyoruz. Yaptığımız yanlışların çoğunda da farkında değiliz. Bu yanlış söylemleri ve yazmaları  her kademedeki insanlarımız, okumuşlarımız ve okumamışlarımız, yöneticilerimiz, siyasilerimiz herkes bu hatalardan payını alıyor. Birkaç örnek verelim:

1. İşçi ücretlerine 25.75 TL zam yaptık. Türkiye’de okullaşma oranı yüzde 95.7’dir.

Dikkat edilirse, sayıların yazılışında, kesirler arasına nokta konulmuştur. Okunma şekli de böyle yapılmaktadır, oldukça da yaygın bir söylemdir. Söylem ve yazım yanlıştır. Doğrusu sayılarda kesirleri ayırmak için virgül (,) kullanılır. 25.75 sayısını  okurken de yirmi beş nokta yetmiş beş denilmez. Sayı ile kesir arasına virgül (,) konularak 25,75 olarak yazılır ve yirmi beş virgül yetmiş beş olarak okunur.

İkinci cümlede de 95.7 değil, 95,7’dir.

Bir oran tespitimiz olmasa da medyada okumuşlarımızın çoğu, özellikle seçim zamanlarında anlı şanlı yazarlarımız ve yorumcularımız bu yanlışı yapıyorlar. Doğrusu tam sayılardan sonra gelen kesirleri ifade etmek için virgül (,) kullanılır. Bu bir yazım kuralıdır.

İkinci örneğimizi verirken bir anımı da anlatmak isterim:

“Traş” sözcüğü, traştan yapılan birleşik sözcükler: Heykeltraş, kalemtraş ve diğerleri. Bu sözcük de Batı kökenli bir sözcük olarak algılandığından böyle yazılıyor. Oysa ki sözcüğün doğru yazılışı “tıraş”tır. Heykeltıraş, kalemtıraş sözcüklerin doğru yazılmış şeklidir. Anıma gelince,

Yıllar önce jilet, tıraş sabunu, parfüm üreten bir firmaya bu sözcüğü ambalajlarında yanlış yazdıklarını, doğrusunu yazmalarını uzun bir adres araştırmasından sonra yazmayı görev saydım. Firmanın yetkililerinden biri aradı, avukatları ile görüştüklerini ve suç olmadığı şeklinde kendilerini savundu. Ben de kendilerini karalamak gibi bir niyetimin olmadığını kelimenin doğru yazılışına (t)’ den sonar “ı” gelmesi gerektiğini ve “tıraş” şeklinde yazılmasının dilimize olan bir saygının gereği olduğunu söyledim. Firma hatasından döndü ve sonraki ambalajlarında hatalarını düzelttiler. Bana da küçük bir jest yaptılar.

Çok yaygın bir yanlış söylem ve yazım da alfabemizde ünsüz harflerin okunuşu ile ilgili:

Latin harfleri esas alınarak 1.X1.1928 tarihinde kabul edilen Türk alfabesine göre, sessiz (ünsüz) harfler konurken önüne “e” ünlüsü getirilerek okunur. Kısaltmalar da buna uyar: AKM=AKeMe: Atatürk Kültür Merkezi, MHP= MeHePe: Milliyetçi Hareket Partisi  CHP= CeHePe: Cumhuriyet Halk Partisi, AKP:AKePe: Adalet ve Kalkınma Partisi, şimdilerde AK Parti, olarak telaffuz edilir ve yazılır.

Yaygın bir yanlış yazım örneği daha verilim:

Gurup mu, grup mu? Güneşin batışını kast ediyorsak “gurup” yazılır. Takım, topluluktan bahsediyorsak “grup” yazılır. Cadde üzerinde kocaman tabelaya “ ………….gurubu” yazılıyor.  Cehaletin simgesi, rezaletin daniskası değil mi? Hasan ŞİMŞEK  24.12.2020

HÜSEYİN ÇELİK VE KAR TATİLİ TARTIŞMASI

  • Yazdır
  • E-posta
Detaylar
Kategori: Eğitim Danışmanlığı
Yayın tarihi: Çarşamba, 21 Ocak 2015 18:04
Yazar: hasan-simsek
Gösterim: 2757

HÜSEYİN ÇELİK VE KAR TATİLİ TARTIŞMASI         

Eski Milli Eğitim Bakanı ve AK Parti Van Milletvekili Hüseyin Çelik, son bir hafta içerisinde 30 il’de hava koşulları nedeni ile okulların kapalı olmasını sert bir dille eleştirdi. Bundan Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’yı belediyeleri ve valileri sorumlu tutan Çelik Twiter hesabından şunları söyledi:

“ Geçen bir hafta boyunca, ülkemizin yaklaşık 30 vilayetinde okullar, büyük çapta, hava muhalefetinden dolayı kapandı. Bakanlığım döneminde de en ufak hava olumsuzluğunda okulların tatil edilmesine hep karşı çıktım. Bence, valiliklerimiz kolayı seçiyorlar. En büyük sıkıntı taşımalı eğitimde yaşanır. Türkiye 70’li yılların şartlarını yaşamıyor. Her şeye rağmen ‘kapalı yol ‘ kabul edilemez. Başta Milli Eğitim Bakanımız Sayın Avcı olmak üzere valilerimizi ve eğitim yöneticilerini uyarıyorum. Zor şartlarda eğitim de eğitimin bir parçasıdır.

Bizdeki bu mantığa göre İskandinav ülkelerinde, Baltık cumhuriyetlerinde, ABD, Kanada ve Rusya’nın önemli bölümünde okullar hiç açılmaz. Belediye Başkanları ,yolları açık tutamıyorlarsa kendilerini sorgulasınlar. Büyük şehir statüsünde olmayan 51 vilayette eğer yolları açık tutamıyorlarsa valilikler, il özel idareleri kendilerini sorgulasınlar.”  

Sayın Çelik büyükşehir statüsündeki iller için bir öneri getirmiyor. Hâlbuki büyük şehir statüsündeki illerde kış şartları ilçelere göre indirgenerek değerlendirilmeli ve buna göre tatil kararı alınmalı.

Sayın Hüseyin Çelik AK Parti Dönemi’nde en uzun Milli Eğitim Bakanlığı yapan şahsiyetlerden biridir. Müfredat Programının bir kısmı onun zamanında yeniden yazılmıştır. İlköğretim ve orta öğretim öğrencilerine 100 temel eserin okunması için tavsiye ve eserlerin seçimi ve neşriyatı onun zamanında oldu. Yardımcı ders kitaplarına okullarda okutulması için Talim Terbiye Kurulu kararının aranmaması ( Ben yayıncı bir yazar olarak incelenmesinden yanayım. ) onun zamanında gerçekleşti.

Hüseyin Çelik, son yerel seçimlerden sonra sesi soluğu kesilmiş bir köşede beklerken birden bire Twiter hesabından gönderdiği açıklama gündeme bomba gibi düşmesi hiç şaşırtıcı değil. Yukarıdaki açıklamalarında haklılık payı büyüktür. Gökyüzünde sinek gibi kar tanelerinin uçuştuğu bir zamanda okulların tatil edilmesi niye? Özellikle büyük kentlerde servis minibüslerinin lobisinin bu tatillerde etkili olduğu bilinmektedir. Sayın Çelik’in açıkladığı gibi günümüz Türkiye’si 70’li yılların Türkiye’si değil! Sayın Çelik, kış şartlarının en zor en çekilmez bir yerinden Van’dan geliyor. Kış şartlarını bilerek valilere, il özel idarelerine ve belediyelere sitem ediyor. Bir anlamda da uyarıcı muhalefet yapıyor. Özellikle büyük kentlerde okullar kapatılmak suretiyle enerji tasarrufu mu yapılmak istenmiştir!

Yaklaşık bir buçuk milyon sekizinci sınıf öğrencisi Temel Eğitim Okullarından Orta Öğretim ( TEOK ) kurumlarına geçmek için bir sınava yarışı içindeler. Böyle bir yarış ortamında yaşayan öğrencilerin bir kısmın tatil ortamına sokarak okulları kar nedeni ile tatile sokmak öğrenciler arası rekabet ortamını da etkiler. Kar tatili nedeni ile işlenmeyen 6 saatlik matematik veya fen dersleri çocuğun geleceği ile çok yakından ilgilidir. Öyle anlaşılıyor ki,   Sayın Çelik, yerleşim merkezleri arasındaki yolların bakımı, elektrik iletiminin düzenli gelip gelmediği, okulların ısı sorunu vb. etkenlerin çözümlendiği kanısında.

Son yıllarda adrese dayalı kayıt sistemi de uygulandığından çocukların bir ilçeden diğer ilçeler gitme gibi sorunları da yok denecek kadar az. Olsa bile servis araçları ile okullarına gidip gelmeleri engel değil. Sayın Çelik’in dediği gibi  “ Zor şartlarda eğitim de eğitimin bir parçasıdır.” Sözüne katılmamak elde değil. Eğitim, davranışların istenilen yönde değiştirilmesi diye tanımlarsak, eğitim sistemin içinde keyfiliği değil zorlayıcılığı görürüz. Sayın Hüseyin Çelik ile ilgili ortak bir noktada buluşacağımız hiç ama hiç düşünmemiştim. 12.01.2015. Hasan ŞİMŞEK

ANDIMIZ NEDEN KALDIRILDI?

  • Yazdır
  • E-posta
Detaylar
Kategori: Eğitim Danışmanlığı
Yayın tarihi: Pazar, 25 Ekim 2015 18:27
Yazar: hasan-simsek
Gösterim: 2844

ANDIMIZ NEDEN KALDIRILDI? 

Geçen 7 Ekim 2013 Pazartesi sabahı,  her sabah iş yerine gitmek için otobüs beklediğim durağın karşısında isim yapmış iyi bir okul olan Ataköy Emlak Kredi Bankası İlk Okulu’nda, sabah İstiklâl Marşı töreninden sonra Andımızı dinleyemedik. Anladım ki “Andımız” artık en azından bu iktidar döneminde okunmayacak.

Sayın Başbakan’ın “Andımızın “kaldırılması ile ilgili açıklamaları bizi tatmin etmedi. Sabahları okullarda, sınıflara girmeden önce  “Andımız”ın okunması okullarda güzel bir gelenek olduğu kadar  eğitim ve öğretimin de bir parçası idi. “Andımız”,sınıflara giriş hazırlığı,  tertip, düzen, sıra olma, başkalarının haklarına saygılı olma, genel yerlerde giriş ve çıkışlarda kurallara uyma, davranışların olumlu olarak değişmesi gibi etkinliklerin yanında , öğrencilere öz güveni sağlama, MEB’in hedeflediği doğrultuda amaca ulaşma, çocukların kişilik yapısının olumlu anlamda gelişmesini sağlama gibi yararları vardı. Ben bir eğitimci olarak, Sayın Başbakanımızın “Andımızın” kaldırılması ile ilgili tepkilere karşı yapmış olduğu açıklamasını doyurucu ve ikna edici bulmadım. Bugün dünyanın hangi ülkesine giderseniz gidiniz kimlik olarak ulusal adınız söylenir. Bir Çin asıllı Amerikalı kendini tanıtırken ben Çinli’yim demez Amerikalı’yım der. Bir Pakistanlı İngiliz vatandaşı ise İngilizim, bir Türk asıllı Alman vatandaşı ise kendini tanıtırken öncelikle ben “Alman”ım der. Daha sonra alt kimliklere inilir. Nitekim ülkemizde de böyle idi. Fransa toprakları üstünde yaşayan halka “Fransız” , İngiliz toprakları üstünde yaşayan insanlara “İngiliz” Türkiye  toprakları üzerinde yaşayan insanlara “Türk” denir. Bunun başka bir kimlik tanıtım şekli yoktur. Genel tanıtım şekli bütün  dünyada böyle iken Kürt vatandaşlarımızın bir kısmının “Andımız” daki “Türk’üm,doğruyum, çalışkanım…” ifadesindeki “Türk’üm “ sözüne karşı olmaları ve bunu da sözüm ona çözümün bir parçası olarak görmeleri dayatmadan başka bir şey değildir. Ama Kürtler bu dayatmada yerden göğe kadar haklılar zira Andımızdan en çok rahatsız olan rahmetli Necmettin ERBAKAN’dı. Otuz kırk yıl önce üç beş oy fazla almak için getirisini ve götürüsünü hiç hesap etmeden yaptığı siyasi konuşmalarda “Andımızın “ okullarda okutulmasından yana olmadığını söyleyen odur. Ektiği tohumların- karşılığını siyasi varisleri şimdi çok pahalı ödemek zorunda kalıyor.

Türk milletinin bir bireyi olarak, bir eğitimci olarak,  “Andımızın” okullardan kaldırılmasını Türk kimliği adına, eğitim öğretim adına, doğru bulmuyorum. “Türk’üm” ifadesinden ve  “Andımız”dan,  Siyasetçi Kürtler ve Siyasetçi İslâmcılardan başka bu ülkede rahatsız olan bir vatandaşın olduğunu düşünemiyorum. Türkiye topraklarında alt kimlikle yaşayan,  Laz, Çerkez, Kürt, Abaza, Arap, Süryani, Arnavut, Boşnak, Roman, Sırp, Pomak, Tatar, Gürcü ve daha nicelerinin “Türk” kimliğinden rahatsız olduğunu sanmıyorum.

Son yıllarda ulusal bütünlüğü bozucu etmenlerin ve taleplerin hızla arttığı görülmektedir. Siyasal Kürtçülerin talepleri bitmeyecektir. Ayrıcalık talepleri yerine geldikçe yenileri talep edilecektir. Bu da ülkeyi hızla ayrıştırmaya götürecek olan etmenlerden olacaktır. Siyasilerin bu konuda çok dikkatli olmaları gerekir. Ak Parti’nin tabanındaki çekirdek oylarını korumak ve Siyasi  İslamcıları  cesaretlendirmek için Cumhuriyeti kuran ilk kadroya ve onların getirmiş olduğu kural ve ilkeleri yıpratmayı, saptırmayı ve kaldırmayı doğru bulmuyoruz.

 Ben dört yabancı dilde iletişim kurabilen bir insandım. Sultanahmet gibi turistlerin yoğun olduğu bir merkezde öğretmenlik yaptım. Sınıflara girmeden önce çocukların ders zili ile birlikte bahçede sıra olup “Andımızı” okumaları ve tek tip kıyafetleri turistlerin ilgisini çekerdi. Bildiğimiz kadarı ile öğrencilerin sınıflarına girişten önce bahçede okudukları metni meraklı turistlere anlatmaya çalışırdık. İstisnasız hepsi çocukların böyle bir merasimle itiş kakış olmadan bir tertip ve düzen içinde sınıflarına girmesini hayranlıkla izler ve memnuniyetlerini ifade ederlerdi.

Her gün çocukların arkadaşları karşısına çıkarak “Andımız”ı okuma yarışı insan kişiliğinin toplum karşısındaki konuşma cesaretini ve kendine olan öz güveni arttırdığı inkâr edilemez. Andımız bir yemin olduğu kadar aynı zamanda çok önemli bir eğitim etkinliğidir.. Çözüm adına, barış adına BDP milletvekillerinin dayatması ile böyle eğitsel değeri yüksek bir etkinliğin okullardan kaldırılmasını doğru bulmuyorum. Ayrıca “Andımız” okullarda okutulmayış olması Siyasetçi Kürtlere dayatmalarını yaptırmadan başka bir şey kazandırmayacaktır. Tarih boyunca kendi başına buyruk aşiret ağalarının yönetiminde yaşamış, devlet yönetimini benimsememiş, yasaların ve kuralların ne olduğunu bilmek istemeyen, başına buyruk bir toplumla uğraşmak dün olduğu gibi bu gün de kolay olmayacaktır. Çözümü destekliyoruz ama çözüm adına ulusal bilinci örseleyici ve milli bütünlüğü/yapıyı bozcu ayrıcalıklı taleplere karşı olduğumuzu söylemeliyiz. Güneydoğu’da Kürt vatandaşlarımız çok politize edildi. En ufak bir olayda 1 (bir ) milyona yakın insan toplanıp eylem yapabiliyor. Nüfusu milyonu aşan Konya, Bursa, Antalya, Mersin, Adana gibi kentlerde bir şehit cenazesine katılanların sayıları on –on beş bini aşmaz. Bu umursamazlıklar, bu vurdumduymazlıklar bizleri bugünlere taşıdı.

Sonuç olarak “Türkiye Cumhuriyeti”nin adından, Cumhuriyeti kuran tarihi şahsiyetlerden, “Andımız”dan, Cumhuriyet Hükümetlerinin kurumlarından, onların kazanımlarından rahatsız siyasilerin bu davranışlarını ve eylemlerini doğru bulmuyorum.

10.10.2013. Hasan ŞİMŞEK

ANDİMİZ (II )

Andımız üzerine bu ikinci yazım olacak, “Andımız”ın kaldırılması,  kaldırılış biçim ve yazarına yapılan haksız eleştirilere ve bilinçli olarak yapılan hakaretler elbette hafızalarda yerini alacaktır.

25 Ekim 2013 tarihli Hürriyet Gazetesi’ndeki köşesinde Yalçın Bayer “Andımız ve onun yazarı hakkında neler yazdığının bir özetini bazı ekleme ve çıkarmalarla okuyuculara vereceğim. Ona da yazıyı, yazar ve gazeteci büyüğü Orhan Karaveli göndermiş. Bakın neler yazıyor?

“ Çocuklarımızın on yıllardır coşku ve inançla söylediği “Andımız “ bir pakete sokulup alelacele infaz edilirken onun yazarı Dr. Reşit Galip Bey’e de ( Rodos 1893-Ankara 1934 ) sorumsuzca dil uzatıldı. Oysa, Balkan,1.Dünya Savaşı ve Kurtuluş savaşlarına katılmış bir yurtsever v e devrimci hekimdi Reşit Galip Bey(1).

30’unda milletvekili seçilmiş,40 yaşında iken Türk Maarifi’nin başına getirilmişti. 41 yaşında çok genç denilecek bir yaşta vefat etmiştir. 1933 Üniversite reformunun hukuksal mimarı o idi.

Onun kaleme aldığı “Andımız”:

Türk’üm, doğruyum, çalışkanım.

Yasam, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak,

Yurdumu, budunumu özümden çok sevmektir.

Ülküm yükselmek, ileri gitmektir.

Varlığım Türk varlığına armağan olsun.

Önce 22 sözcükten oluşan bu güzel metindeki bazı sözcüklerle oynandı. Yasam sözcüğüm ilkem, budunum sözcüğü ise milletim yapıldı! Oysa ‘budun’ sözlüğe göre ‘ aralarında dil ve kültür ortaklığı bulunan, boy ve soy bakımından birbirine bağlı insan topluluğu ‘ anlamına geliyor ve nispeten sınırlayıcı millet sözcüğünden farklı ve hayli kapsayıcı bir anlam taşıyordu.

Kanun, kural anlamındaki ‘yasam’ sözcüğü de ‘ilkem’  ile değiştirilmişti. ‘İlke’ sözlüğe göre ‘davranış biçimi’ idi, ‘prensip’ti. Kanunun aksine ‘ilkem’ zorlayıcı sayılmazdı.  Yol bir kez daha açılınca kolay kolay durulmuyor! ‘Andımız’ son yıllarda eklenen 15 yeni sözcükle okullarda şöyle okunmaya başlandı:

Türk’üm, doğruyum, çalışkanım.

İlkem, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak,

Yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.

Ülküm yükselmek ileri gitmektir.

Varlığım Türk varlığına armağan olsun.

Ey büyük Atatürk

Açtığın yolda gösterdiğin hedefte

Durmadan yürüyeceğime Ant içerim.

Ne mutlu Türk’üm diyene!

Yazarın temennisi benim de temennim “ Günü gelince yapılacak iş, Dr. Reşit Galip Bey’in yazmış olduğu metne dönmek olmalıdır.

Üniversitelerimizin yeniden yapılanmasında büyük emeği geçen bu vatan için gece gündüz çalışarak bütün benliğini ortaya koyan, Alman bilim adamlarının Türkiye’de hocalık yapması için çalışan ve onların önünü açan Reşit Galip Bey’e Allah rahmet eylesin deriz.

25 10. 2013. Hasan ŞİMŞEK.

Dipnot

1) Değerli hemşehrimiz Prof.Dr. İbrahim Ceylan, Türklerde Cerrahinin Gelişim adlı kitabının 80. sayfasında dip not olarak düştüğü Reşit Galip’i şöyle anlatır: 1893’t Rodos’ta doğmuştur. Orta okuldan sonra İzmir’e gelerek liseyi bitirmiş, 1917’de İstanbul Darülfunun Tıp Fakültesinden mezun olmuştur.Bir süre Anadolu’nun değişik yerlerinde çalışmış ve kısa bir dönem İstiklal Mahkemesi üyeliği yapmıştır.Mersin’de Atatürk’ün de bulunduğu  bir toplantıda inkılapların savunuculuğu konusunda ve Atatürk’ün kişiliği ile ilgili yaptığı çok kararlı  ve inançlı bir konuşma üzerine 1925’te Aydın milletvekili olmuştur. Atatürk’ün sofrasında eğitim reformlarıyla ilgili eleştirileri üzerine 1932 son baharında Milli Eğitim Bakanı olmuştur.79 yıldır her sabah ilkokul öğrencilerini güne başlatan “Türk’üm, Doğruyum, Çalışkanım” andını kendisi yazmış 23 Nisan 1933’te uygulamaya koymuş ve hâlen devam etmektedir. Kitap 2012’de basılmıştır. Atatürk’ün idealist Milli Eğitim Bakanı olan Dr. Reşit Galip Cumhuriyet döneminde yaşanan en önemli reformların başında gelen Üniversite reformu onun eseridir. Dr. Reşit Galip, yeri geldiğinde Mustafa Kemal’ e dahi karşı çıkarak O’nun devrimlerini savunmuş bir büyük devrimci, bir halk adamı, bir fikir adamıdır.1934’te İstanbul’ Moda’da geçirdiği bir kaza sonucu 13 aylık Milli Eğitim Bakanlığı süresi sona ermiş ve 41 yaşında vefat etmiştir.

HER YAŞTAN ÖĞRENCİLERİN DİKKATİNE!

  • Yazdır
  • E-posta
Detaylar
Kategori: Eğitim Danışmanlığı
Yayın tarihi: Pazartesi, 23 Aralık 2013 20:00
Yazar: hasan-simsek
Gösterim: 2971
HER YAŞTAN
ÖĞRENCİLERİN DİKKATİNE!
 
Sevgili Öğrenciler,
İşiniz çok zor, yaşamınız sınavlarla dolu.
Sınavla yatıp sınavla kalkıyorsunuz.
Sınavlar, kalktı kalkacak diyorlar!.
Yaşam boyu sınav kalkmaz, nüfusumuz 75 milyon olduğuna göre, iş alanları kıt, talep fazla olacağından her yerde her zaman karşınıza sınav çıkacaktır.
Yaşıtlarınızın sayısı fazla, eğitimleri eskiye göre daha iyi ama birileri diğerlerini yarışta geçecektir. Bu yarışın sonunda sınavın konulması sizler için büyük bir avantajdır. Yaşamım boyu gözlemlediğim ve sizler için yazdığımuyarıları harfiyen uygulamanız geleceğinizi belirleycektir.
 
1.İlköğretimden itibaren bütün derslerinizi hakkıyla öğreniniz. Her derse ayrı bir değer veriniz. Ortaokula gelince işlenen ders konularını önce evde, sonra sınıfta, sonra tekrar evde okuyarak öğreniniz. Okulda öğretmeninizi çok iyi dinleyiniz. Yardımcı kitaplardan faydalanınız. Bir iki firmanın yazarlarına bağımlı kalmayın, değişik yayın evlerinin ve yazarlarının kitaplarından test alıştırmaları yapınız. Çünkü her yazarın kendi alanında üretmiş olduğu sorular kendi zekâsı ve konulara hâkimiyeti ile doğru orantılıdır.
 
2.Tekrar, öğrenmenin bir parçasıdır, pekiştirmedir, sık sık konularınızı tekrar ediniz. Unutmayınız bütün sorular sizlerin okudukları kitaplardan çıkar. Bu nedenle işlediğiniz konuları çok iyi anlamaya ve özümlemeye çalışınız. Enerjinizin çoğunu derslerdeki konuları öğrenmeye harcayınız. Kitaplarınızdaki bilgileri yeterli ölçüde öğrenmenizi anlamanız için konu testlerinden yararlanınız. Konu testlerini çözmede zorlanıyorsanız mutlak surette ana kitaba dönün ve konularınızı öğreniniz. Çok test yapmakla başarı sağlanmaz. Derslerdeki konuları öğrenerek başarıya ulaşmanız çok daha kolay bir yöntemdir. Konuları bilmedikten sonra test çözmek bir anlam ifade etmez. Test yaparak değil, ders konularını işleyerek, öğrenerek soruları doğru çözebilirsiniz.
 
3. Çok sayıda güçlü rakipleriniz var. Sizin birilerinin omzuna basarak yükselmenizin tek yolu günde en azından okul dışı üç dört saat çalışmanızla mümkündür. Okul dışı günde üç dört saat ders çalışmayan bir öğrenci hedeflediği iyi bir okula giremez. Girmesi de mümkün değildir. Bu nedenle zamanınızın büyük bir kısmını kitaplarla haşır neşir olarak geçiriniz. Dinlenme amaçlı ders dışı kitapları da bol bol okuyarak kendinizi bilgi, düşünce, zihinsel olgunluk  yönünden geliştiriniz. Orta ve lisede Türk ve yabancı klasiklerden okuyabildiğiniz kadarı ile okuyunuz. Ders dışı bu etkinlik sizi her alanda sınav da dahil destekleyecektir.
 
4. Büyük şehirlerdeki çocukların çoğu okula giderken günde en az iki saatini yollarda geçiriyorlar, üstelik de yoruluyorlar. Kaynak, öğretmen bulma ve benzeri üstünlüklerinin yanında okul yorgunlukları gibi zayıf yönleri de var. Sizler, diğerlerine göre bir iki soru fazla yaparak öne geçebilirsiniz. Bu da işi ciddiye alıp çalışmakla olur.
 
5. Türkçe, matematik , fen dersleri gibi konularda anlayamadığınız konuları mutlaka ders dışı da olsa hocalarınıza sorunuz. Öğrenemediğiniz konuları not edip birilerinden mutlaka öğreniniz. Bu öğreneceğiniz kişi sıra, sınıf ve okul arkadaşınız olduğu gibi öğretmenlerinizden biri de olabilir. Unutmayınız genç öğretmenler çeşitli sınavlardan geçerek sizin karşınıza geldiler. Sizin problemlerinizi çoğu çözer, çözerken de keyif alacaklarını düşünüyorum.
 
6. Dershanelere gitmeyiniz demiyorum. Ama biliniz ki dershaneler abartıdır. Her şey sizde biter, çalışmayan bir öğrenciye dershane bir şey yapamaz. Okulunuzda fen, matematik ve Türkçe gibi derslerde yeterli bir noktada olamıyorsanız ve bu da sizden kaynaklanmıyorsa o zaman belki dershanelerin bir yararı olacaktır. Okuldaki çalışmalarınızı ile dershanede öğrendiklerinizi beyninizde bütünleştirmeniz gerek.
 
7. Taşeli Yöresi’nin yokluğundan, rezilliğinden mahrumiyetinden kurtulmanın tek yolu Türkiye genelinde yaşıtınız olan 1 milyon 850 bin civarındaki öğrencinin içinde ilk 1000- 5000 arasında yer almanız gerekir. Bu yarışta siz hiç de geri değilsiniz. Ben inanıyorum ki sizin birinci işiniz okumak, ikinci işiniz yine okumak, üçüncü ve son işiniz de okumaktır. Yöremizde yetiştirilen ürünlerin mevcut insanları besleyemediğini sizler de biliyorsunuz.
 
8. Sizin okuyabilmeniz için hiçbir zaman babanızın yoksulluğu ön plana çıkmasın, böyle bir şey düşünmeyiniz, Ülkemizde yoksul ve fakir çocuklar için bütün okulların kapısı sonuna kadar açıktır. Yeter ki siz çalışarakbaşarılı olunuz.
  
9. Kapasitenizi tam olarak kullanırsanız ve ders dışı üç dört saat düzenli çalışırsanız hedeflediğiniz okulları kazanırsınız. Unutmayınız, Türkiye’de herhangi bir yere giriş yüzde yüz sınavla olacaktır, ama sınavın adı değişir, şekli değişir o ama kendisi hep olacaktır. Sizin en büyük sermayeniz okullarınızda kazanacağınız davranışlar ve bilgilerdir. Bulunduğunuz sınıfların derslerini özümleyerek geçerseniz, önünüze konulan her türlü baraj engelini  aşacağınızdan emin olmalısınız. “Çalışan kazanır.” atasözü sizin için iyi bir mesajdır.
 
10. İnternet bağımlısı olmayın, gerektiği zaman interneti kullanın, facebook’tan uzak durun. Facebook işsiz güçsüz insanlar içindir. Mutlaka bir yabancı dil öğrenmeye gayret ediniz.
 
11. Son olarak, sağlığınıza ve beslenmenize çok dikkat ediniz, imkânlarınız ölçüsünde yakın çevrenizde bol olan süt, yoğurt, peynir, yumurta, balık …gibi  çeşitli besinleri yiyerek vücut gelişiminize önem veriniz. Ders çalışma aralarında gezin, dolaşın, hava alınız. Çalışırken açlık aklınıza gelmesin. Sizlerin sağlıklı ve başarılı bireyler olmanızı yürekten diliyorum.
25.04.20013. Hasan ŞİMŞEK

Daha Fazla İçerik...

  1. “ KOLEJ “ SÖZCÜĞÜNÜN TARİHİ GELİŞİMİ VE KÖTÜYE KULLANIMI
  2. KÖYÜMÜZÜN BİLİNMEYENLERİ
  3. KÖYÜM BÜYÜKKARAPINAR KİTABI
  4. KİTAP İÇİN NE DEDİLER?

Sayfa 9 / 34

  • Başlangıç
  • Önceki
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
  • 11
  • 12
  • 13
  • Sonraki
  • Son

Gücünü veren Joomla!®