KÖYÜM BÜYÜKKARAPINAR Hasan ŞİMŞEK

  • Skip to content
  • Ana menü bloğuna geç ve giriş yap.

Blok arama görünümü

Dolaşım

Arama

Buradasınız: Home

Ana Menu

  • Anasayfa
  • Büyükkarapınar Yazıları
  • Büyükkarapınar Kitabı
  • Basında Büyükkarapınar
  • Biyografik Eserlerim
  • Eğitim Danışmanlığı
  • Genel Yazılarım
  • Köyümüzden Haberler
  • Kim Kimdir?
  • Fotoğraflar
  • İletişim
  • Teşekkür

SOSYOLOG DR.ÇAGATAY TOPAL’IN “KÖYÜM BÜYÜKKARAPINAR” KİTABI HAKINDAKİ ANALİZİ

  • Yazdır
  • E-posta
Detaylar
Kategori: Köyüm Büyükkarapınar
Yayın tarihi: Pazar, 27 Nisan 2014 19:12
Yazar: hasan-simsek
Gösterim: 3994

SOSYOLOG DR.ÇAGATAY TOPAL’IN

“KÖYÜM BÜYÜKKARAPINAR”

KİTABI HAKINDAKİ ANALİZİ

20. yüzyılın en önemli sosyologlarından C. Wright Mills’e göre sosyolojik bakış açısının temelinde biyografi ve tarih arasındaki etkileşimi görebilme yeteneği yatar. İyi bir sosyolog kendi kişisel yaşam hikayesini içinde yaşadığı toplumun yaşam hikayesi içerisine yerleştirebilmelidir. İyi bir sosyolog aynı zamanda toplumun hikayesini de kendi biyografisi üzerinden okuyabilmelidir. Sosyolojinin en basit ama en temel çıkış noktalarındandır: insan özü gereği toplumsaldır ve yine özü gereği çevresini dönüştürür. İnsan, toplumun kendisine aşıladığı süreçleri olduğu gibi almaz; değiştirerek, eğip bükerek alır. Öyle ki, bu değiştirme eylemi sonucunda ortaya yeni bir toplum çıkar. Bu yeniliği çoğu zaman farkedemeyiz. Değişimler algılayamayacağımız kadar küçüktür çünkü. Fakat günler, aylar, yıllar içinde küçük dönüşümler büyük birikimlere evrilir. Sonra sonra, yüzümüzün, bedenimizin, fikirlerimizin, yaşamımızın, ne kadar değiştiğinin farkına vardığımız bir an gelir. O an bizle beraber değişen, ve dahası bizim değişimimize tanıklık eden yeni bir toplumun varlığının da ayırdına varırız. Topluma, çevremize, şehrimize, kasabamıza, köyümüze, sosyolog olmasak da, sosyolojik bir duyarlılıkla baktığımız, kişisel tarihimizi toplumsal tarihimizle barıştırdığımız andır o an. Hasan Şimşek’in “Köyüm Büyükkarapınar” başlıklı kitabı, bir insanın ve bir köyün, aslında bir ve aynı yaşam olduğunun sergilendiği, C. W. Mills’in “sosyolojik imgelem”ine örnek oluşturabilecek bir yapıt.

Şimşek’in kitabı son derece titiz hazırlanmış etnografik bir çalışma olmuş. Şimşek, köyünün kültürünü, dilini, mekanlarını, tarihini, coğrafyasını, insanını, kısacası yaşam öyküsünü olabildiğince derinliğine inerek anlatmış. Bu anlatım Şimşek’in kendi yaşam öyküsü ile içe içe ilerlemiş. Kitaptaki anlatıcı, Şimşek gibi görünse de, Büyükkarapınar da Şimşek’i anlatmış aslında. Kitaba hakim olan, kişisel ve toplumsalın bileşkesinde ilerleyen söylemden hareketle, eserin Büyükkarapınar’a dair bütüncül bir resim vermeye giriştiğini ve bunu önemli oranda başardığını söylemek mümkün. Bu başarının koşullarından biri şüphesiz gayet detaylı yapıldığı anlaşılan arşiv taramaları ve kitaba yansıyan tarihsel belgeler. Bu açıdan bakılınca, kitap sözlü bir köy tarihini barındırdığı kadar, yazılı tarihten de ziyadesiyle yararlanmış. Şimşek’in eserini zenginleştiren ve duruşunu sağlamlaştıran önemli bir unsur da bu. Kitap, bu yönleriyle otobiyografik bir eser olmasının yanısıra, belgesel bir nitelik de taşıyor. Bu belgesellik görsel öğelerle de destekleniyor. Büyükkarapınar’ın öncesi, kökleri, kuruluşu, yerleşmesi, dönüşmesi, akıcı bir hikaye tadında anlatılıyor bu eserde. Özetle, Şimşek’in kitabı en başından itibaren Büyükkarapınar’ın da kitabı olarak yazılmış. Şimşek’in hayatı boyunca başından geçenler ve onu Hasan Şimşek olarak yaratan koşullar Büyükarapınar’ın hikayesini de tanımlıyor. Bazen Şimşek’in kişiselliği üzerinden köyü okuyoruz, bazen ise Şimşek’in hayatındaki önemli yapı taşlarınının ipuçlarını, bize köyün toplumsallığı veriyor. Her halükarda, Şimşek ve Büyükkarapınar ayrılmaz, bütünleşmiş ve uzun bir tarihin aynı dili konuşan iki yol arkadaşı olarak karşımıza çıkıyor.

Hasan Şimşek kendisinin ve köyün hikayesini sosyolojik bir duyarlılıkla işlemiş. Hem kendisinin  hem köyün dönüşümünü anlatmış bu eserinde. Ve bu anlatı ortaya yeni bir Şimsek ve yeni bir Büyükkarapınar çıkarmış diyebiliriz. Hep bildiğimiz, hep yaşadığımız, dönüşen yaşamlarımızın biriktirdiği, ama bir sakinlik anında dahi olsa üzerine düşünme gereği duymadığımız, bu yüzden de farkına varamadığımız bir yenilik bu. Bu farkındalığı bize yaşattığı ve imgelemimizi harekete geçirip kendi Büyükkarapınar’ımızı düşlememize yardım ettiği için Hasan Şimşek’e bir teşekkür borcumuz var sanırım...

Dr. Çağatay Topal

ODTÜ Sosyoloji Bölümü

BÜYÜKKARAPINAR KİTAPLAŞIYOR

  • Yazdır
  • E-posta
Detaylar
Kategori: Köyüm Büyükkarapınar
Yayın tarihi: Cuma, 23 Nisan 2010 01:41
Yazar: hasan-simsek
Gösterim: 2352

BÜYÜKKARAPINAR KİTAPLAŞIYOR

Taşeli’nin elma ve kiraz üretimi ile ünlü köyü Büyükkarapınar Hasan Şimşek tarafından yazılarak kitaplaştırılıyor. Köyün tarihini, coğrafyasını, ekonomisini, değişimini çeşitli yönleri ile ele alıp inceleyen, Hasan Şimşek küçük yaşta okumak amacı ile köyünden çıkıp İstanbul’da oturan ünlü bir eğitimci yazar. Gazetecilik eğitimi yaptığı yıllarda aldığı smıth- corona marka yazı makinesi ile yazar olmak için yola çıkan Hasan Şimşek, master eğitimi aldıktan sonra İstanbul’da   ünlü bir ders kitapları yazarı oldu. 1988- 2002 yıllarında Anadolu Liselerine ve özel yabancı liselere giren öğrenciler onun yazdığı kitaplardan çalışarak sınavlarına hazırlandılar.  İstisnasız büyük kentlerdeki duyarlı veliler ve öğrenciler ismen onu bilirler ve yazdığı kitaplardan dolayı karşılaştıklarında ve tanıştıklarında ona olan güven ve saygılarını bildirirler

Aslında o, Gazetecilik Yüksek Okulunun TV Bölümünü bitirdi. Gazetecilik ve  Halkla İlişkiler dalında master yaptı. Öğretmen olduğu için Yardımcı Ders Kitaplarına önem verdi. “Baraja Doğru” adında yazdığı ilk kitabın ( l988 )  baskısı bir ayda tükendi. Bundan cesaret alarak sürekli her yıl yeni bir kitap yazdı ve yayınladı. Taa !...ki devlet ilköğretim okulu çocuklarına kitapları bedava verene kadar…

O yakalamış olduğu başarından ve ünden dolayı hiç şımarmadı, ağır ağır yolunda devam etti. Emekli olduktan sonra İstanbul’daki hemşehrilerinden bir ekiple birlikte kendini hayır işlerine verdi. Taşeli Yöresi’ndeki ilköğretim okullarının hemen hepsinde sınavlarla ilgili konferanslar verdi. Öğrencilerin sınavlara nasıl hazırlanmaları gerektiğini doğduğu yörenin çocuklarına anlattı. Onlara güç ve moral verdi. İstanbul’daki arkadaşlarını da teşvik ederek kurdukları vakıf kanalı ile en kaliteli kitapların bölgeye gönderilmesini sağladı. 2007 ERÇEV Genel Kurul toplantısında  Ermenek yöresinde eğitim seviyesinin yükseldiğini bunda ERÇEV’in katkısının büyük olduğunu gururla arkadaşlarına anlatan odur.

O şimdi köyü Büyük Karapınar’ı  yazıyor, dostlarını yazıyor, eğitime öğretime ve sosyal yaşama  hizmet eden Ermenklileri yazıyor. Şu an yaptığı ve bitirmek üzere olduğu “Köyüm Büyükkarapınar”  adlı kitabıdır. . Üç yıla yakındır, bilgi ve belge topluyor ve sürekli yazıyor. 2009 yılında kitapla ilgili çalışmalar yapmak üzere üç defa köyüne gitti. Köyünün bugünkü yaşam tarzını inceledi. 1950’li yıllardaki Büyükkarapınar’ın yaşantısını gözleri önüne getirdi ve bugün ile dünü karşılaştırdı. Dünü yazarken de şöyle iddialı bir laf etti: “ Ben Selçuklular Dönemini yaşadım.” Bırakınız Osmanlı’yı Selçuklular Dönemini yaşamak bayağı abartı bir söz gibi gelse de o gerçeği şöyle vurguluyor. Motorlu taşıtların Ermenek’e ulaşmadığı dönemlerde at, katır ve deve sırtında yapılan taşımalarla dışarıdan köye ne geliyordu ki diye soruyor ve yanıtını yine kendi veriyor. Sadece tuz, gaz, buğday… Bunun dışında tüm ihtiyaç maddelerini köylüler kendileri üretip ihtiyaç fazlasını yakın komşu köylerle ve kaza (ilçe ) merkezinde takas ederlerdi. Bu yaşam tarzı Osmanlılarda olduğu gibi Selçuklular zamanında hatta ve hatta Bizanslılar Dönemi’nde de böyleydi. Yörenin en ünlü taşıma araçları köylerde eşekler, şehirlerarası yollarda ise at, katır ve develerdi. Malların alım ve satımı takasla ( değiş tokuşla ) olurdu. Para yok denecek kadar kıttı.

2010 yılına gelindiğinde köyünde ve çevresinde, eşeğin, katırın, atın ve devenin tamamen yok olduğunu ve bunların yerini “patpat” denilen bahçe motorlarının ve diğer motorlu araçların aldığını gördü ve yaşadı.

Artık Büyükkarapınar ve çevresindeki köylerde, arpa, buğday, çavdar ekimi yapılmadığını. Bundan kırk yıl önce Ermenek Bölgesi’nde önemli bir üretim merkezi olan fasulye tarımının da yok olduğunu. Mısırı, fasulyeyi, domatesi, soğanı, patatesi, patlıcanı üretenin yok denecek kadar az olduğunu, Kültürel bitki örtüsünün kırk yıl öncesine göre tamamen değişmiş olduğunu ve tahılın, sebzenin yerini meyveciliğin aldığını ayrıntıları ile anlatıyor.

Alanında bir ilk olan “ Köyüm Büyükkarapınar” adlı kitapta yazar, köyün tarihini, coğrafyasını, ekonomisini, kuruluşunu, ailelerin soy ağaçlarını;  geçim kaynaklarını, gelişimini ayrıntıları ile anlatmaya çalışırken, yok olan gelenekleri, bozulan su kaynaklarını, tahrip olan doğayı içi sızlayarak anlatıyor.

Köyüm Büyükkarapınar” adlı kitabın ofset baskı dört renk ve kuşe kâğıda basılması tasarlanıyor.  Köye ait  resimler ve köylüler ile anlatımın desteklendiği kitap 19-20 forma ( 304-320 s.) hacminde olacak şekilde hazırlanıyor.

Hasan Şimşek, “ Köyüm Büyükkarapınar” adlı kitabın, çevre köylerde ve ilçelerde alanında bir ilk örnek olacağından, çevremizdeki köy ve beldeleri gelecekte yazacak olanlar için şekil ve içerik yönünden kaynak olarak güvenle kullanabilecekleri kitap olacaktır.” diyor.

Yazar, üç yıldır, sabır ve özenle topladığı kaynakları ve belgeleri özenle işliyor. O, buradan her Büyükkarapınarlı’ya bir daha sesleniyor. “  Köyün tarihi ve köylülerin kendi aileleri hakkında elinde en az seksen doksan yıl öncesi bilgisi  ve belgesi olan ve katkı yapmak isteyen bana ulaştırsın, kitap basıldıktan sonra çok geç olur.” diyor.

E mail adresi ve telefon numarası : Bu e-posta adresi spam robotlarından korunuyor. Görebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir. Bu e-posta adresi spam robotlarından korunuyor. Görebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir. ,

tel 0532 253 010 12

Yeşil Ermenek olarak biz,  her yönü ile Büyükkarapınar’ı yazan ve tarihe ışık tutan bir çalışma örneği sergilemeye çalışan Hasan Şimşek’i kutlarken kitabının baskısını merakla beklediğimizi belirtir, kendilerine sağlık ve başarılar dileriz.

23 Nisan 2010

Hasan ŞİMŞEK

ERMENEK İZLENİMLERİ 3

  • Yazdır
  • E-posta
Detaylar
Kategori: Köşe Yazılarım
Yayın tarihi: Pazar, 30 Temmuz 2023 19:44
Yazar: hasan-simsek
Gösterim: 471

ERMENEK İZLENİMLERİ-3

ZEYVE’YE DİİKKAT!

Ermenek’e gidip de Baraj Gölü çevresindeki Ermenek Belediyesi (Turkuaz)  tesislerini görüp Nadire Kanyonu’nda da bir motor gezisi yapılmadan olmazdı. Biz de Mesire yerindeki güvenli ve havuzlu alana indik. Bayram haftası olduğu için ziyaretçiler bir hayli kalabalıktı. Boş tekne bekledik derken iki kişilik bir ailenin talip olduğu büyük bir tekneye biz de dâhil olduk. Karaman merkezli bir çiftti. Payımıza düşen ödemeyi yaptık ve bir saatlik tekne turuna birlikte çıktık. Güzel bir tekne gezisi oldu, bunaltıcı sıcaklığı üzerimizden attık, herkes hâlinden memnun oradan ayrıldık.

Turkuaz tesislerinde oturup yemek yenecek bir yer göremediğimizden Aşağı Çağlar mevkiindeki GABIZ’a gittik, balık pişirtip yiyecektik. Çok kalabalıktı, çoğunluk gençlerden oluştuğu için genel hava bizi açmadı. Geldiğimiz yoldan geri dönerek Ermenek merkezde temiz bir lokantada yemeğimizi yedik ve kaldığımız Selçuklu Otel’e döndük.

Akşamleyin Selçuklu Otel’in serin ve görkemli manzarası olan bahçesinde, çaylarımızı yudumlayarak sohbet ettik.  Hiç yapmadığım bir şeyi yaptım, yanımdakiler ve ben bol çay içtik. Hesabı talep ettiğimizde, servisi yapan gençler “ çay ikramdır” dediler. Teşekkür ettik ve odalarımıza çekildik.

ZEYVE TOZ DUMAN

Ertesi sabahı Selçuklu Otel’de kahvaltımızı yaptıktan sonra Zeyve’ye yöneldik. Amacımız hem pazarı gezmek hem de lavanta bahçelerini görmektik. Yanlış bilgilendirme ile Görmel çevresinde lavanta bahçeleri aradık durduk. Zeyve Pazarı bize bu sefer bayağı uzak geldi. Pazar yerine/ doğal park alanına vardık. 2018’ de gitmiştik. Şimdi daha da doğallıktan uzaklaşmış. O doğal, berrak  şırıl şırıl akan buz gibi  suların önüne beton setler, plastik borular, borulara tutunan yosunlar ve kent insanın hiç görmek istemediği çarpık, çirkin, itici, estetikten uzak  tesisler yapılmış.

Zeyve Pazarı’nda, lavanta bahçelerinin olduğunu Görmeli köyünde eğitimli bir genç bize söylemişti. Oraya yöneldik. Burası aynı zamanda bungalov evlerin bulunduğu bir yerdi. İşletmede bir sıkıntı yaşanmış. Kapısında jandarma bekliyor, içeri kimse giremiyor, yasaklamışlar. Yeniden ihale yapılacakmış. Israrcı olmadık ve lavanta bahçesini ve bungalov evleri görmeden oradan ayrılmak zorunda kaldık. Parkın içini ve alışveriş yapılan yerleri dolaştık, adaçayı, sumak ekşisi ve ev yapımı tarhana aldık.

Pazardaki sepetçiden, bir büyük, bir küçük iki sepet alacak oldum, pahalı geldi, almadım. İstanbul’a kadar taşımak da ayrı bir zahmet olacaktı. Bizde ağaç işçiliği Batı Karadeniz’e göre çok daha pahalı geldi, bana. Belki de benim cimriliğim tuttu bilemiyorum.

Pazar alanında doğal parkın içinde insanların oturması için banklar konulmuş ama oturacak hâlde değiller, kırılmışlar, iskeletleri duruyor. O esnada iki beyefendi muhabbet ediyor. Tam da kırık dökük bankların bulunduğu yerde, Birisi bir il milletvekilimizin danışmanı olduğunu söylüyor. Öbürü de öyle anlaşılıyor ki yörenin aktif siyasetçilerinden biri. Kendimi tanıtmadım, bir vatandaş olarak oturma banklarının durumunu gösterdim. Aldığım cevap yenileri var getirtip koyamadık oldu. Şimdi gelip gelmediğini bilemiyorum. Zeyve Doğal Parkı’nda gelen misafirlere yönelik en ufak rahatlatıcı, memnuniyet verici bir hizmet olmadığı gibi tesislerde bir iyileşme de yok.

Sonuç olarak Zeyve Doğal Parkı ve pazarı günümüzde güzelleşeceği yerde dökülüyor. Toz duman, dağınıklık, çirkin ve çarpık düzenleme, esnafın sahiplenme duygusunun umursamazlığı, sahipsizlik, yönetimsizlik, değerini bilememe gibi duygularla oradan ayrılıyoruz.  Çevre köylerin halkına çağırım: Orası sizin ve torunlarınızın mülkü, günlük kısa vadeli rantçılara doğal yaşam alanınızın güzelliğinibozmalarına izin vermeyin. Bir taşın ve ağacın,  yerinden oynatılmasına, su kaynaklarının yön değiştirmesine 50 defa düşünüp bir defa karar verin. Doğal varlığınız/zenginliğiniz bozulmasın, korunmasına ve daha güzelleşmesine özen gösterin. Yerine yenisini ve daha güzelini getiremezsiniz. Son cümlem, önceki deneyimlerimiz ışığında yeterli lezzeti tadamayacağımıza emin olduğum için  Zeyve’den kebap yemeden ayrıldık. 18.07.2023 Hasan ŞİMŞEK

KÖYÜN KİMLİĞİ

  • Yazdır
  • E-posta
Detaylar
Kategori: Köyüm Büyükkarapınar
Yayın tarihi: Pazar, 07 Mart 2010 12:48
Yazar: hasan-simsek
Gösterim: 2362

KÖYÜN KİMLİĞİ

karapnar

 

İli                      : Karaman

İlçesi                 : Başyayla

Adı                              : Büyükkarapınar

Nüfusu                       : 601 (2016 yılı )

Yüzölçümü               : 12.763 dekar

Rakım                  : 1200-1240

İlçeye uzaklığı : 12 km

İle uzaklığı        : 175 km

Konya’ya uzaklığı: 192 km

Geçim Kaynakları     : Meyvecilik (elma,kiraz,üzüm vb.)

2010 yılında 760, 2012 yılında 716, 2016 Aralık sonu 601 olan köyün nüfusu tedricen (gittikçe ) azalıyor. Altı yılda 159 kişi azalmış. Öyle anlaşılıyor ki köyün geliri köylülere yeterli gelmiyor. Kimi geçim şartları, kimi sağlık ve eğitim, daha iyi yaşam nedeniyle büyük kentlere doğru bir yöneliş var.

ERMENEK İZLENİMLERİ 2

  • Yazdır
  • E-posta
Detaylar
Kategori: Köşe Yazılarım
Yayın tarihi: Pazar, 30 Temmuz 2023 19:43
Yazar: hasan-simsek
Gösterim: 475

ERMENEK İZLENİMLERİ -2

Köyüm Büyükkarapınar’ da, her ne kadar çevresinde yeni bir yol yapılmış olsa da, bakımsız, büyümüş çalılar nedeniyle içine girilmesi zor mezarlıklarımızı ziyaret edip büyüklerimizle bayramlaştıktan sonra, her iki kahvedeki köylülerimizle bayramlaşıp konaklayacağımız yer olan Ermenek Selçuklu Otel’e vasıl olduk. Bayram haftası olduğu için otel tıklım tıklım dolu idi.  Biz geç rezervasyon yaptırdığımız için otelin giriş katında ancak oda bulabilmiştik, bulduğumuz için de memnunduk. Akşam otelde düğün de vardı. Müzik kötü idi aynı şarkıları saat 12.00’ye kadar hep söyleyip durdular. Şimdi teknoloji çok gelişti, daha zengin bir repertuar ile düğüne katılanları ve dinlemek zorunda kalan otel misafirlerini memnun edebilirlerdi.

Ermenek Selçuklu Otel’in 2003 yılında açılışında da oradaydım. Konum itibarı ile hizmet kalitesi ile güzel bir otel. Ermenek’e nitelik olarak çok şeyler verdiğini ve kentin standart konumunu daha üst seviyelere çıkardığını daha önceleri çok defalar yazmıştım. İki katlı otele bir üçüncü kat daha ilave etmişler, manzarası, havası insana huzur veren bir ferahlık içinde. Otelin bahçesinden şöyle güneye ve batıya bakınca insanın ufku açılsa da kuzey yönünde YUMRUTEPE ile yarışırcasına apartmanların yükseldiğini görüyoruz. Kentin genel görünümünü bozacak yüksek binalardan kaçınılması gerekirken, sanki teşvik edilmiş bir hâl aldığı izlenimini edindik. Tarihi derinliği olan böyle bir kente karşı Belediye Meclisi’nin değerli üyelerinin çok duyarlı olması gerektiğini düşünüyorum. Ermenek’e göre bu devasa binalar yılların günümüze gelen çarpık bir yapılanması/ ürünü olduğunu söylemeliyiz, dudurulmalı.

En son 2018 yılında Sempozyum’da Ermenek’e gitmiş Ermenek ve çevresindeki çok öncelerden beri çalışmakta olduğum “hayvan varlığı” ile ilgili bir tebliğ sunmuştum.  Verilen “teşekkür belgeleri”nde yazım yanlışı olduğu için eleştirdiğim sempozyum yöneticileri tebliğimi düzenlemiş oldukları kitaplarına almamış olsalar da Tebliğden on yıl önce Yeşil Ermenek ve Karaman’ın Sesi gazetelerinde ve internet sitelerinde, hayvancılığın bittiğini sayısal olarak yazmış ve önlem alınması için kamuoyunu bilgilendirmiştim.

Ermenek Selçuklu Oteli, 2018 yılına göre daha iyi gördüm. Çevresi bakımlı ve düzenli, odalarda banyolar değişmiş, konukların daha kolay banyo yapacağı şekle dönüştürülmüş ve küvetler değiştirilmiş ya da duşakabin şekline dönüştürülmüş. Personel sayısı artırılmış ve konuklarına karşı güler yüzlerle hizmet görmeye devam ettiklerini gördük ve yaşadık.

Sabah kahvaltısında “Kazı ekibi” yazısını gördük, ama erken kahvaltıdan ayrıldıkları için görüşemedik. Öyle anlaşılıyor ki, Selçuk Ecza, Ermenek ve çevresinde yapılan kazıları finanse ettiği gibi, ekiplerini de otelde ağırlıyor.

Her yerde olduğu gibi Ermenek’te de  Naciye Bardakçı’nin  bir şiirinde “başı boş akan sular” ifadesi yok olmuş, sular kontrol altına alındığı yetmezmiş gibi borularla  yerin altına alınarak  gürül gürül akan köpüklü meşhur derelerinin  coşkusu yok edilmiş, dere kurutulmuş.

Ermenek Belediyesi, gem vurduğu/saat taktığı çeşmelerini serbest bırakmalı, vatandaş evinin önünde, bahçesinde ekim dikim yapabilmeli. Hatta ve hatta Belediye üreticilere, salatalık, domates, biber, fasulye, patlıcan, bamya gibi sebzelerin tohumlarını dahi bedava vermeli. Ermenek üretim fakiri bir yer olmuş. En azından üretime katkı yapan emeklilerin ve meraklıların önü açılmalı ve teşvik edilmelidir.  Bizim çocukluğumuzda belediye tohumluk BOĞA beslerdi. Ermenek’te Belediye’nin vatandaşın üretimine katkı yapması yeni değil eskilere dayanır. Şimdilerde Ankara, İstanbul, İzmir gibi Büyükşehir belediyeleri üretim için, tarım için vatandaşı teşvik edip destek veriyor. Ermenek de başta su olmak üzere imkânlarını bu konuda seferber etmeli, bahçe tarımına destek vermeli diye düşünüyoruz.  Öz be öz yerli üretim olan batırma malzemelerini dışarıdan gelen ürünlerle yaparsak, bir demet batırmalık maydanozu yakında 50,00 TL ye satın alırsanız şaşmayınız. Pandemi Dönemi’inde tüm dünyada olduğu gibi tarım üretiminde de ülkemiz gerekli dersi aldı sanırım. Sonuç olarak Belediye en azından su ve benzeri katkılarla tarım üreticilerine destek vermeli, halkın böyle bir talebi olduğunu da söylemeliyiz.17.07.2023 Hasan ŞİMŞEK  (devamı var)

Daha Fazla İçerik...

  1. ERMENEK İZLENİMLERİ 1
  2. ATATÜRK SOYADININ ÖYKÜSÜ
  3. ZÜBEYDE HANIMIN MEMLEKETİ
  4. KARAMANLI SARI PAŞA ( 1881-1938 ), Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK-ADIM ADIM ÖLÜME YOLCULUĞU

Sayfa 11 / 34

  • Başlangıç
  • Önceki
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
  • 11
  • 12
  • 13
  • 14
  • 15
  • Sonraki
  • Son

Gücünü veren Joomla!®