KÖYÜM BÜYÜKKARAPINAR Hasan ŞİMŞEK

  • Skip to content
  • Ana menü bloğuna geç ve giriş yap.

Blok arama görünümü

Dolaşım

Arama

Buradasınız: Home

Ana Menu

  • Anasayfa
  • Büyükkarapınar Yazıları
  • Büyükkarapınar Kitabı
  • Basında Büyükkarapınar
  • Biyografik Eserlerim
  • Eğitim Danışmanlığı
  • Genel Yazılarım
  • Köyümüzden Haberler
  • Kim Kimdir?
  • Fotoğraflar
  • İletişim
  • Teşekkür

ERMENEK’TE GIDA FİYATLARI

  • Yazdır
  • E-posta
Detaylar
Kategori: Köşe Yazılarım
Yayın tarihi: Perşembe, 12 Ekim 2017 16:13
Yazar: alidokur
Gösterim: 1980

ERMENEK’TE GIDA FİYATLARI

Ben eskiden beri gittiğim her yerde pazar kurulmuş ise vaktimiz olduğu ölçüde, müze gezer gibi pazarı da gezer fiyatlar hakkında bir fikir edinirim. Bu benim bir hobimdir.

6 Ekim 2017 tarihinde, İstanbul’da yaşayan,  şimdi Ermenek’te olan bir arkadaşıma-sohbet esnasında- Ermenek’te sebze ve meyve   fiyatlarını sordum, çok pahalı olduğunu söyledi. Bu durumu facebook’taki sayfamda arkadaşlarımla paylaştım.

Hepsi önceden bir sözleşme yapılmış gibi Ermenek’teki gıda fiyatlarının  yüksekliğinden yakınıyordu.

Öyle anlaşılıyor ki bir yerlerde kopukluk var. Biliniyor ki Ermenek’te üretim-tüketimi karşılayamıyor. Arz talep dengesi tüketicilerin aleyhine işliyor. Birinci sorun bu, ikinci sorun Ermenek’te  insanlar  üretmek istemiyorlar, bağlar bahçeler bakımsız, boş. Daha açık bir ifade ile insanlarımız bağ/bahçe, tarla işlerinde üretim yapmak istemiyorlar. Belki de emeklerinin karşılığını alamıyorlar. Tarım teşviklerinden ne ölçüde yararlandıkları da bilinmiyor. Tarım yapılan yerlerin küçük parçalar hâlinde olması da tarım teşviklerini alınamaz hâle getiriyor.

Şurası bir gerçek ki, tarımla uğraşmak çok zor ve zahmetli bir iştir. Emeğin karşılığını alamadın mı insanın haletiruhiyesini siz düşününüz. Diğer yandan yörede üretilen  meyve ve sebze fiyatları İstanbul ve Ankara ile eşitlenir ve hatta daha fazla olursa burada bir sıkıntı var demektir. Arkadaşımla görüştükten sonra aynı gün,  oturduğumuz yere yakın bir pazarı gezip fiyatları yazmak istedim:

8 Ekim 2017 tarihinde İstanbul-Bahçelievler İlçesi Şirinevler Pazarı’na gittim. Bazı sebze ve meyve fiyatlarını size yazacağım. Bu bilgileri toplamak  için  üşenmedim, iş edindim, bir tatil günü olan pazar günü  5 km yürüdüm. İstanbul’daki pazar fiyatları ile Ermenek’teki tüketiciler pazardan aldıkları ürünler için  bir mukayese yapma imkânı bulacaklardır.

Domates, 1.50, 2,00 en albenisi olan 3,00 TL. turşuluk   olanlar 1,50-2,00 TL’dir.

Fasulye, 4,00TL ile 5.00 TL arasında, ayşe fasulyeyi göremedim, geçen hafta yazlık kent olan Kumburgaz pazarında 10,00 TL, bir önceki hafta ise 8,00 TL  idi.

Biber, her çeşit biber 2,00-3,00 TL arsında.

Kabak, bayağı pahalı gördüm, 4,00-5,00 TL arasında.

Salatalık, 1,50, badem türü 2,50-3,00 TL’dir.

Patlıcan, o da pahalı, 2,00-3,00 TL arası

Üzüm, çekirdeksiz ve diğerleri,  kalitelisi 2,50-3,00 TL arasında

Elma,  türlerinden,  starking, golden, grannıg  kaliteli olanlar 2,00-2,50 arasında.

Ceviz, en kalitelisi, Bitlis türü yeni mahsül, yağlı beğendim aldım.  16,00 TL kg.

Nar, sıkmalık 1,50, diğer sofralık türler 2,00-2,50 TL

Yeşil Zeytin, ham,işlenmemiş, iri kaliteli kilosu 7,00 TL

Sonuç olarak Ermenek’te, artık üretici bir toplum olmadığını ve tüketici ağırlıklı olduğunu bilmemizde yarar var. Ermenekli üretmek istemiyor, tercihini tüketici olmaktan yana kullanıyor. Yöreye özgü ürünler için de, az satıp çok kazanma zihniyeti gelişmiş. Önerimiz esnaflarımızın bu sevdadan vazgeçmesi, bandırma, ceviz, peynir, bal, pekmez domates kurusu, biber, kekik, susam ve diğerleri yalnız Ermenek’te yetişmiyor, dışarıdaki Ermenekliler  için çok değişik  alternatif seçenekleri var: Örneğin Ankara’da yaşayan bir  Ermenekli hafta sonu tatilini bahanesiyle  100 km uzaklıktaki  Beypazarı’ndan  Ermenek’e özgü her türlü  ürünü helva hariç alıp evine koyabilir hem de daha ucuza.

Focebook sayfamda yazdığım ve okuyucuların/tüketicilerin tepkilerini/ düşüncelerini dile getirdiği ”  ERMENENEK’TE GİDA FİYATLAR I”başlığı altındaki  yazıdaki şikâyetleri  Ermenek’teki yöneticiler ve  esnaflarımız tarafından değerlendirmesinde yarar var. 08.10.2017 

ÖZEL OKULLAR TİCARETHANE Mİ?

  • Yazdır
  • E-posta
Detaylar
Kategori: Köşe Yazılarım
Yayın tarihi: Perşembe, 12 Ekim 2017 16:12
Yazar: alidokur
Gösterim: 2212

ÖZEL OKULLAR TİCARETHANE Mİ?

Şüphesiz özel okullar ticaret hane değil, her biri devlet okulları gibi bir eğitim kurumudur. Büyük kentlerde okullar, özellikle özel okullar, kurucuları tarafından bir kazanç kaynağı olarak görülüyor. Bir tüketici olarak baktıkları çocuklara, karşı her bir sektör, ayrı bir birlik ya da dernek kurarak çocuklar üzerinde bir kazanç  sağlama peşinde oldukları yadsınamaz. Özel Okullar Birliği, daha altta Kantinciler Birliği, Okul Servisleri,  Okul Dernekleri, … ve diğerleri uzar gider. Öyle güçlü kuruluşlar ve birlikler ki, tüketici yani çocuk/veli karşılarında çok zayıf kalıyor. Birey olarak velinin/çocuğun karşısına örgütlenmiş bir güç birliği olarak çıkıyorlar. Bu çıkar birlikleri karşısında veli zayıf kalıyor, ekonomik yönden eziliyor. Aşağıda 10 Ekim 2017 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan Nuran Çakmakçı’nın yazısına bir göz atalım, kurumun/ okulun talebi karşısında veli çaresiz.

“ Bir veli, elinde uzun bir kitap listesi. 57 parça ama bazıları 5’erlik, 10’arlık seriler halinde. Oturup saysanız 10’u aşar. Fiyat yaklaşık 2 bin TL. ismi lazım değil, bu kitap listesi çok tanınan bir özel okulun birinci sınıfına başlayan bir çocuğun velisinin eline ulaşıyor. Yanı henüz okuma yazma bilmeyen  ve birinci sınıfta öğrenecek çocuğun bir yıl içinde okuyacağı kitap sayı bu. Kitap sayısına mı, ödenecek tutara mı takılalım, şaşırdım. Üstelik velinin bu kitabı tek tek alması yasak, zorunlu olarak okul alıp paket halinde teslim ediliyor.

Hadi gelin bir hesap daha yapalım. Çocuğun okulda kalacağı eğitim süresi bol keseden bakarsak 200 gün. İlkokul birinci sınıf öğrencisi bu çocuk, henüz okumayı bile bilmiyorken   ortalama iki günde  bir kitap okuyacak. Hadi canım!

Şimdi gelelim sadede… on binlerce öğrencisi olan bir okulun kazancını hesaplayalım. Ortalama bir kitabı 5 TL’den hesaplarsak 500 TL yapar. Eee veliden 2 bin TL isteniyor. Okula kalan  1.500 TL . Hadi bunu binlerle çarpın milyonları bulsun…

Bir de bunun giysi ve servis tarafı var. Okulun bir tişörtü 70-80 TL’ye sattığını düşünürseniz, benim matematiğim  zayıf  varın siz hesaplayınız..., işi ticarete döktükleri aşikâr.

Durun canım bütün özel okulları zan altında bırakmıyorum. Bu işi edebiyle yapan ve alternatifler sunan ve onları  “kaz” yerine koymayanlar da var.”

Eğitim yazıları ile ünlü Hürriyet yazarı Nuran Çakmakçı’ın değerlendirmesi böyle. Biz de onun değerlendirmesine aynen katılıyoruz. Çocuklar/veliler çoğu özel okullarda bir kazanç kapısı olarak görülüyor. Denetim var mı, yok mu? Hem var, hem yok. Veliler çocuklarının bulunduğu okulu şikâyet edemiyor. Ettikleri  zaman şık olmuyor, olan veliye ve çocuğa oluyor. Okul yönetimleri bu hassas ince noktayı bildiği için çocuğu sömürebildiği kadar sömürüyor. Sıkça yaşanan bir örneği yukarıda Nuran  Çakmakçı vermiş. Eğitim-öğretim anlayışına sığmayan, yakışmayan bir davranış biçimi.

Özellikle çalışan genç çiftler, çocuklarını özel okullara vermek suretiyle iyi yetişeceklerin düşünerek kazandıkları paraların büyük bir kısmını özel okullara döküyorlar. Hâlbuki çocuklarını devlet okullarına gönderseler, okula verdikleri paranın yarısından biraz fazlası ile eve bir kadın/bakıcı alabildikleri gibi, ev işlerinin derlenip toparlanmasından yana da yardımcı olmak suretiyle iki misli bir artı değer kazanacaklarından şüphe yok. Sonuç olarak özel okulların havasına şatafatına kapılmayıp devlet okullarına çocukları göndermek ve oradaki etkinliklere az bir ücretle katılmak suretiyle kafalarındaki hedeflere bu yolda daha sağlıklı ulaşması mümkündür.

Bizim Taşeli Yöresi’nde özel okul yok, geçmişte bir tane vardı, üç kâğıtçı davranışlarını yazdığım için kıyamet kopmuş ve beni dava etmişlerdi. Ermenek’te yargı,  bizim haklı olduğumuza karar vermişti. İlimiz Karaman merkezdeki özel okullar da bilinen tanınan okullar.Bu yazıyı büyük kentlerde oturan genç hemşehrilerime rehber olması için yazıyorum. Çalışan ve işe giden eşler kazandığınız paraları mazisi olmayan özel okullara vermeyiniz. Özel eğitim kurumlarında anlayış, bir fabrika işletmesinden farklı değildir, kâr/ zarar hesabına göre hareket etmesi koyduğu sermaye gereği çok doğaldır. İstanbul’da yaşayan ve işi bilen bir eğitimci olarak, devlet okulları da kapasitesi oranında sizin çocuğunuzu yetiştirecektir. Benim tercihim her zaman olduğu gibi iyi bir devlet okuludur. Bin bir emekle kazandığınız üç beş kuruşu mazisi/derinliği olmayan özel eğitim kurumlarına dökerek emeğinizi beyhude etmeyiniz. 10.10.2017. Hasan ŞİMŞEK.

GELEN BOZDU, GİDEN BOZDU!

  • Yazdır
  • E-posta
Detaylar
Kategori: Köşe Yazılarım
Yayın tarihi: Cuma, 06 Ekim 2017 15:15
Yazar: alidokur
Gösterim: 1923

GELEN BOZDU,

GİDEN BOZDU!

Yazının başlığı TEOG ( Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş ) sınavı ile ilgili,

15 yılda 6 tane Milli Eğitim Bakanı değişti, işte sıra ile adları:

Erkan Mumcu, Hüseyin Çelik, Nimet Baş, Ömer Dinçer, Nabi Avcı, İsmet Yılmaz. Olayı bir gazetemiz yukarıdaki gibi özetlemiş:

1990’lı yıllarda Anadolu Liselerine Giriş Sınavı, sonraları AK Parti iktidara geçince Liselere giriş sınavı (LGS), Ortaöğretim Kurumları Sınavı (OKS), OKS’den sonra 3 aşamalı Seviye Belirleme Sınavı ( SBS ) geldi ve en son olarak TEOG adında öğrencilerin Ortaöğretim Kurumlarına yerleştirilmesi için sınavlar yapıldı.

Şüphesiz ortaöğretim kademesinde iyi eğitim veren liselere çocuklarını hazırlamak için veliler, dün olduğu gibi bugün de ciddi anlamda bir yarışa girdiler. Uzun soluklu ve yılgınlığa varacak ölçüde sürdürülen bu yarış şimdi  Milli Eğitim Bakanımız Sayın İsmet Yılmaz’ın “…Bu sistemle evlatlarımızı yarış atı konumuna koyduk.” ifadesi ile noktalandı ve TEOG’nin kaldırılacağı ilan edildi.

Yukarıda açıkladık, Anadolu Liselerine Giriş, Liselere  Giriş, Ortaöğretim Kurumlarına Giriş, Liselere giriş için Seviye Belirleme Sınavı, Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı başlığı altında, ortalama  1 milyon 200 bin öğrencinin gireceği sınavların adı değişti durdu, ama sınavlar bir türlü bitmedi. Bitmez de, çünkü ülkemizde farklı boyutta eğitim veren çok farklı liseler var. Bu liselerin bazılarına   talep  çok fazla. Talebi fazla olan liselerin içinde İstanbul, Galatasaray, Kabataş, Cağaloğlu, Kadıköy Anadolu liseleri gibi gözde liseler olduğu gibi, Robert, Alman, Amerikan Koleji gibi özel statüde eğitim veren  yabancı liseler de var. Devlete ait Fen Liselerini de hatırlayalım. Bu liseler ve benzerlerine çocuklarını sokmak için veliler dün ve bugün olduğu gibi yarın da yarış içine gireceklerdir. Talep çok yüksek olunca, okul yönetimleri, ihtiyacı kadar öğrenci alacağından velilerin önüne bir engel koyacaklardır. Siz buna ister sınav, ister para bağışı, isterseniz nüfuz kullanma, ne derseniz deyiniz illa ki bir tercih engeli olacaktır..

Eğitimde zorlama ile birlikte davranışlarda biçimlendirme/şekillendirme vardır, eğilen fidanın önüne dik durması için dikilen destek gibi. Çocuğu kendi hâline istediği serbestlikte/keyfilikte  yetiştiremezsiniz. Davranışlarını istenilen şekilde değiştirmek için bir mecburiyete sokarsınız. Ülkemizdeki ciddi eğitim kurumlarında ve yabancı okullarda bunu net olarak görürsünüz.

İlköğretim birinci ( 4 yıl) ve ikinci kademe ( 4 yıl )’yi bitiren çocuğa öğretmeninin ya da  okulunun yönlendirmesi sonucu, senin yeteneğin bu kadar, sen şu okula gideceksin, senini yeteneklerin şu, sen o okula gideceksin şeklinde Almanya’daki gibi bir yönlendirme yapamazsınız.  Henüz okullar ve veliler buna hazır değil.

Aynı ilçede bile okullar arası   fiziki farkların ve eğitim  kadrosunun/kalitesinin farklı olduğu gerçeği görülürse, örneğin yakın çevremiz olana Ermenek ilçemizden  Ardıçkaya  ve Tepebaşı gibi küçük yerleşim  yerlerindeki ortaokullarda okuyan çocuklara verilen Türkçe ve matematik notları ortalaması ve aldıkları eğitim ile Ermenek merkezdeki bir okuldaki çocuğun Türkçe ve matematik notları ortalamasını, aldıkları eğitimi ve  öğretmenin oluşan kanaatini aynı ölçüde yakalamak  ve çocuğu o veriler göre liseye yönlendirmek şimdilik çok zor olacaktır.

Dün olduğu gibi bugün ve yakın gelecekte,  ortaöğretim kurumlarındaki eğitim seviyesini iyileştirme adına eşite yakın getirmek çok güçtür. Bu nedenle şu ya da bu şekilde bir tercih olacaktır. Ama nasıl? Bir kuyumcu terazisindeki tartıdan daha hassas olan bu seçimin/sınavların yerine hangi kriterler konularak okullara öğrenci alınacak, şimdilik bilinmiyor. Bildiğimiz yıllardır sınavlarda sorulan soruların müfredat çerçevesinde sorulduğu, en kötü sorularla bile iyi yetişmiş öğrencilerin ön plana çıktığı şeklindedir. Dershaneleri kapattık, etüt evleri çıktı. Şimdi de özellikle büyük şehirlerde bire bir ya da  gruplar hâlinde evlerde ders alma başlayacaktır, MEB’’in bugünkü şartlarda Anadolu Liselerinde ki eğitimi gözde liselerdeki  seviyeye çıkaramayacağına göre  tercihte ne gibi bir düzenleme yapılacağını bekleyip göreceğiz. Dileğimiz adil, öğrencinin başarısına göre bir düzenlemeden yana olmasıdır. 24.09.2017. Hasan ŞİMŞEK

T.C. MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI DERS KİTAPLARI VE YAYINLAR DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

  • Yazdır
  • E-posta
Detaylar
Kategori: Köşe Yazılarım
Yayın tarihi: Perşembe, 12 Ekim 2017 16:10
Yazar: alidokur
Gösterim: 1839

T.C.

MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI

DERS KİTAPLARI VE YAYINLAR DAİRESİ BAŞKANLIĞINA                                    

                                                                                                       

                                                                                                                    İstanbul, 11 Ekim 2017

KONU:                                         Ermenek Baraj Gölü

TALEP:                                        Ermenek Baraj Gölü’nün Türkiye haritalarında yer alması talebi.

AÇIKLAMA:                             ERMENEK BARAJI

“ Ermenek’in ülke genelinde adından söz ettiren en önemli etkenlerden biri de şüphesiz Ermenek Barajı’dır. 2002 yılında enerji üretmek amacı ile temeli atılan baraj inşaatının resmi açılışı 27 Aralık 2009’dur.

Göksu’nun bir kolu olan Ermenek Çayı üzerine beton kemer gövde, dolgu tipi olan barajın gövde hacmi 272.000 hektometre küp, akarsu yatağından yüksekliği 210 m’dir. Normal su kotunda göl hacmi 4.582,00 hektometre küp, normal su kotunda göl alanı 55,74 km karedir. Türkiye’nin 4. büyük baraj gölüdür.

14.09.2012 tarihinden itibaren elektrik üretmeye başlayan Ermenek Barajı’nın sel ve su taşkınlarını önleme ve Gezende Barajı suyunu da düzenleme gibi bir işlevi vardır. Kesin kabul işlemi 17-19 Kasım 2014 tarihinde yapılmıştır.

Ermenek HES, in yıllık 306 MW güç ile 1.048 GWh’lik enerji üretilmesi planlanmıştır. Yılda 150 milyon USD getirisi olan tesis, 7 yılda kendisini ödeyecektir.

Ermenek Baraj Gölü üzerinde kurulan dinlence, eğlence ve su sporları ile ilgili tesisler yanında balık avcılığı ve gezi tekneleri ile göl üzerinde Boğaz turları da vardır. Tekne turları ile dolaşırken kıyı ormanlarında yaban keçilerini görme şansınız da vardır.

Baraj Gölü üzerindeki tekne gezi turlarında kendinizi doğaya çok daha yakın bulur  ve keyifli anlar yaşarsınız.”

Ders kitaplarında, Türkiye fizik ve idari haritalarda şimdiye kadar yer almamış olması Ermenek halkı için bir üzüntü kaynağıdır. Bundan sonra yayınlanacak kitap ve haritalarda Ermenek Baraj Gölü’nün de yer alması dileğimizdir.

Saygılarımla arz ve talep ederim.

  11.10.2017 Em. Öğretmen-  Yazar,  Hasan ŞİMŞEK

GSM: 0532 2530112

SEBZE ÜRETİMİNDE DEVRİİM GİBİ YENİLİK!

  • Yazdır
  • E-posta
Detaylar
Kategori: Köşe Yazılarım
Yayın tarihi: Cuma, 06 Ekim 2017 15:13
Yazar: hasan-simsek
Gösterim: 1955

SEBZE ÜRETİMİNDE

DEVRİİM GİBİ YENİLİK!

Bildiğimiz gibi mevsiminden önce ve sonra kapalı alanlarda özel olarak yetiştirilen sebzelere sera ürünü, etkinliğe de seracılık denir.

Seracılık, genellikle Akdeniz ve Ege kıyılarında, sahillerde yaklaşık 30-40 yıldır yapılan bir etkinliktir. Kış mevsiminde, büyük kentlerde domates, biber, kabak, salatalık, patlıcan ve benzeri sebzeleri marketlerde bulmak mümkündü. Bu sebzelerin çeşitliliği ve miktarı her geçen gün artmış ve tüketim ve kazanç anlamında hızlı bir büyümenin olduğu normal bir gelişme olarak gözleniyor olmasına rağmen karasal iklimin egemen olduğu Sarıveliler ilçesinde 1200-1400 rakımlı yerlerde sera yetiştiriciliği ve ürünlerin Alanya halinde işlem görmesi bana büyük heyecan verdi. İşin hikâyesi şöyle özetlenebilir: Sarıveliler İlçe Tarım Müdürü Hüseyin İLHAN  ilçe merkezine yakın bir köy olan Çukurbağ kökenli bir ziraat mühendisidir. Gökdere boylarında köylüler tarafından yapılan ilkel seraları inceler, bunun daha modern bir şekilde yapılarak ilçesindeki  yüksek rakımlı köylerde de seracılığın olabileceğin  düşünür. KOP İdaresi ile temasa geçer, KOP Yönetimi projenizi yapınız destek verelim derler.  İlçe Tarım Müdürlüğü kolları sıvar, Alanya’daki sera tesislerini incelerler ve orada çalışanlarla temasa geçerler.  Seracılıkla ilgili en yeni  bilgi ve gelişmeleri toplayıp yörenin şartlarına göre  projelendirerek KOP İdaresine sunarlar.

Projenin sahibi ve uygulayıcısı İlçe Tarım Müdürü Ziraat Mühendisi Hüseyin  İlhan ve ekibidir. Artık Sarıveliler dağlarında/dağ eteklerinde yörede yapılan Çevlik Göleti nedeni ile sulama amaçlı su vardır.

Tarım Müdürlüğü, KOP İdaresi’ne 2016 yılında sundukları projede ilk etapta % 80 KOP destekli 9 tane sera tesisine onay verirler. Yapılan bu tesislerde bu yıl/ 2017 Haziran ayından itibaren domates, salatalık gibi sebzeleri yetiştirerek piyasaya sunarlar. Bu seraları örnek olarak alan vatandaşlar da kendi imkânları ile seracılığa başlar. Sera ürünleri artık ilçenin önemli ölçüde bir gelir kaynağı olduğu yakın gelecekte, yazın Alanya ilçesinin bazı kalemlerde sebze ihtiyaçlarını  karşılayacak  kadar yaygınlaşacağı beklentisi var.

İlçe Tarım Müdürlüğünün sera projesi, ilçede büyük ölçüde benimsenmiş durumda önümüzdeki sene ilçe merkezinde ve çevre köylerde sayılarının hızla artacağı beklentisi var. Öyle ümit ediliyor ki, işi bilen çalışan insanlara sürpriz bir gelir kaynağı olmuştur. Ağustos ortasında normal şartlarda domates ürünü bile alınmakta zorlanan   bir yörede Hazirandan Ekim sonuna kadar sebze üretimi sağlanması, kalitesi ve lezzeti yanında  önemli ölçüde bir yeniliktir. En önemlisi de seracılığın merkezi olan sahil kesime yazın dağlık kesimden/yayladan  domates, salatalık gibi sebzelerin satışa sunulması suyu yokuşa akıtmaya benzer. Önümüzdeki yıl seracılığın ilçenin kaderini değiştirecek olup olmadığı önemli ölçüde alınan ürünlerin değeriyle anlaşılacaktır.

Sarıveliler İlçe Tarım Müdürü Hüseyin İLHAN’ı ve ekibini kutlar, daha nice önemli yeniliklere imza atmalarını dilerim. 12.09.2017 Hasan ŞİMŞEK

Daha Fazla İçerik...

  1. KARAMAN 2016 NÜFUSUNUN ANLATTIKLARI
  2. BİR ANI, BİR YANLIŞ
  3. SARIVELİLER’İ TANIYALIM
  4. KAR TATİLİ TARTIŞMASI

Sayfa 14 / 34

  • Başlangıç
  • Önceki
  • 9
  • 10
  • 11
  • 12
  • 13
  • 14
  • 15
  • 16
  • 17
  • 18
  • Sonraki
  • Son

Gücünü veren Joomla!®