ERMENEK VE ERMENİ İLİŞKİLERİ
- Detaylar
- Kategori: Köşe Yazılarım
- Yayın tarihi: Cumartesi, 10 Ocak 2015 00:00
- Yazar: hasan-simsek
- Gösterim: 2499
ERMENEK VE ERMENİ İLİŞKİLERİ
Daha henüz motorlu taşıtların gelmediği haberleşmenin/iletişimin doğrudan insanların; ticari malların da deve, at ve katır sırtında yapıldığı dönemlerde (1950 öncesi) özellikle kadınlarımızın erkekler özgü kullandıkları sövgülerden bazıları:
Ermeni dölü, Ermeni’nin çocuğu, Ermeni kâfirinin oğlu, Ermeni’nin adamı,…….böyle insanı aşağılayan ve söyleyeni rahatlatan sözler uzar gider?
Yaklaşık elli yıl hakaret amaçlı ve sövgü olarak kullanılan bu sözleri sorgulamak hiç ama hiç aklıma gelmedi. Acaba bizim Taşeli toprakları dışında başka yörelerde de bu sövgüler kullanılıyor muydu? Ülke genelinde umuma has bir sövgü mü yoksa yöresel mi ? Yöresel ise neden, sebepleri nelerdir?
İstanbul her ilden gelen insanların yaşadığı bir metropol ( Ülkenin en büyük şehri)’dür. Her kişi doğduğu topraklardan bu kente iyi ve kötü bir şeyler taşır. Zamanla umumileşir ve diğer insanlar tarafından da benimsenir. Trakya yöresi ,Karadeniz kıyı insanlarının lügatında böyle bir sövgü ve hakaret yok. Öyle ise ülke geneli ile haşır neşir olmayan, kapalı bir yöreye İÇ-İL’e - Taşeli topraklarına öfke ve kin kusan bu sözler nereden geldi?
Yaptığım küçük bir araştırmaya göre Ermenileri aşağılayan ve Umumiyetle Taşeli ve Orta Toorslarda bir nedenden ötürü kişiyi öfkelendirip kızdıran kimseye yapılan “Ermeni dölü, Ermeni uşağı, Ermeni kâfirinin çocuğu gibi hakaret amaçlı ve sövgü dolu söylemlerin başlangıcına 1228 yılına Karaman oymağının başında bulunan Nûr Sûfi’nin Türkiye Selçuklu Sultanı 1. Alaeddin Keykubâd tarafında güneyde bir uç bölgesi olan Kamış/Balkusan topraklarına yerleştirmesi ile başlar. Bu mıntıkaya yerleşen Karamanlılar, Hristiyan beylerinden çiftçilik yapma müsaadesi isteyerek karşılığında öşür verirler.O dönemde Taşeli topraklarının doğuya yakın yerleşim birimlerinde Ermeniler ve batı kısımlarında ise Rum ağırlıklı insanlar vardır. Nûr Sûfi oymağı ile gelip buralar yerleşince yaşam alanını genişletmek için Ermeniler ile savaştı.
İbn Bibi’ye göre Nûre Sûfi Kamar-al- Din (Ermenek ) ilinde, dağlardan Larende’ye kömür taşımakla ailesini geçindiren bir kömürcü olduğunu yazar.
Tarihçi Eb-il Fida’ya göre “Rum beldelerinden birisi de Karaman dağlarıdır. Buralarda Türkmenler/Karamanoğulları otururlar.Türkmenler Tarsus dağları önünden, Konstantiniyye sahibinin hâkim olduğu toprakların sınırına kadar gider.
Âşık Çelebi’ye göre, Karaman dağları Rum beldelerindendir. Önceleri Türkmen oymağına mensup insanlar otururlardı. 1343 yılında ve öncesi bu dağlara Karaman (Beyliği ) sahip oldu.
İslâm Ansiklopedisi’ne göre, 1190’da 1.Frederik Barbaros Kilikya seferi esnasında Larende’ye girmiş ve şehir 1210’da Hopitalier Patriğinin talebi üzerine Ermenistan Kralı II. Leon tarafından zapt edilerek tekrar Hristiyanların eline düşmüş ise Kral 1216’da Sultan İzettin Keykavus’a terk etmeğe mecbur olmuştur.
II. Kılıç Arslan zamanında Çukurova Ermenilerinin elinde bulunan bazı kent ve kaleler alındı. 37 yıllık yönetimi sırasında Anadolu’da Türk siyasi birliğini kurmayı büyük ölçüde başardı, adil yönetimi ile Hristiyanların da takdirini toplamış bir hükümdardı.
II. Rükneddin Süleyman Şah, Anadolu’da sarsılmış olan Türk Birliğini yeniden kurmaya çalıştı. Saltanat mücadelelerinden yararlanmak isteyen Çukurova Ermenilerini Torosların güneyine çekilmeye zorladı.
I. Alaeddin Keykubad zamanında Çukurova Ermenileri üzerine gönderilen kuvvetler çok başarı elde etti ve vergiyi iki katına çıkardı. Sultan buralara Türkmenleri yenleştirdi. Buraya yerleştirilen Karaman oymağının başındaki kişi Nûri Sûfi’dir. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi Nurî Sûfi’nin Türkmenler üzerinde etkisi büyüktü. Hristiyanlara karşı ( ermeni-rum ) başarı elde etti ve toprakların genişletti. Rum ve Ermenilerle mücadele oğlu Karaman Bey ve sonraki gelen beyler zamanında sürekli devam etti.
Sonuç olarak, Karaman Beyliği döneminde, güney komşusu olan Ermeniler ile sık sık yapılan savaşlarda onların zulmü ve kötülükleri Türk halkının beynine öyle işlemiş ki küfürlerinde, bu olumsuz ve kötü algı nedeniyle günümüzde dahi unutulmamış halkın hafızasında taşınarak günümüze kadar birilerine kızan/öfkelenen kişi muhatabını aşağılama ve sövme anlamında “ Ermeni dölü, Ermeni uşağı, Ermeni kâfirinin çocuğu,… “ gibi sövgü dolu sözlerle kendini tatmin ede gelmiştir. Halkın hafızasındaki bu küfürler, Taşeli Yöresi’nde Birinci Dünya Savaşı esnasında, Adana, Maraş tarafındaki Ermeni isyanları ve taşkınlıkları ile tazelenip perçinlenmiştir. Bu nedenle Türkiye’in çoğu bölgesinde Ermenileri eş tutarak ve onların üzerinden, yaptıkları kötülükleri, kızdığı, öfkelendiği zaman muhatabını aşağılayan başka bir benzetme unsuru yok gibidir. 16.01.2015. Hasan ŞİMŞEK.