İLK MESCİT VE EZANIN DOĞUŞU
- Detaylar
- Kategori: Köşe Yazılarım
- Yayın tarihi: Çarşamba, 24 Haziran 2015 00:00
- Yazar: hasan-simsek
- Gösterim: 2068
İLK MESCİT VE EZANIN DOĞUŞU
Daha önce bir yazımda da belirttiğimi gibi dini konularda ahkâm kesecek bir bilgi birikimine sahip değilim. İçinde bulunduğumuz mübarek ayda, siyasi yazılar yazıp Taşelili siyasileri üzmeme adına içinde bulunduğumuz ayın hürmetine uygun yazılar yazmayı tercih ettim.
Bu yazımda ilk defa “ Ezân-ı Muhammedî”yeyi, yaygın adı ile “ezan”ın ne zaman nerde okunmaya başlandığını yazmaya çalışacağım.
Hz Muhammed Mekke’den Medine’ye Hicret (göç ) edince Medine yakınlarında Kuba köyünde yaptıkları küçük mescitten sonra Medine’ye varışlarında yaptıkları Mescit’te namaz vakitlerini bildirmek için bir duyur gerekiyordu. Biz bu duyurunun nasıl oluştuğunu yazmaya çalışacağız. İslamiyet’te müezzinin yaptığı çağırıya, duyuruya, ya da namaza davete “ezan”diyoruz.
İslam’ın en büyük ve en devamlı ibadeti olan namazın cemaatle kılınabilmesi için bir mescide ihtiyaç vardır. Peygamberimiz Hicret esnasında Kuba köyüne gelince kaldığı kısa bir zaman için orda bir mescit yaptırmıştı.
Medine’ye girdiklerinde devenin ilk çöktüğü boş alan mescit için uygun bir yerdi. Sehl ve Süheyl isimli iki yetime ait bulunan bu arsayı sahipleri bağışlamak isteseler de Peygamberimiz kendi parası ile arsayı satın aldı. Bir an önce mescidin yapımına başlandı. Kerpiçler döküldü. Diğer yapı malzemeleri toplandı ve hızlı bir şekilde inşaata başlandı. Temele ilk taşı Peygamberimiz koydu. Daha sonra başta Hz. Ebu Bekir olmak üzere arkadaşları sıraya girip Mescit’in yapımında bedenen emeklerini koydular.
Mescidin duvarları kerpiçtendi. Kapıların bulunduğu yerler taş ile örülmüş, zemine çakıl taşı serilmiş, tavan hurma dalarlı ve lifleriyle kapatılmıştı. Mescidin eni yaklaşık olarak kırk beş, boyu kırk metre idi. Diğer bir ifade ile 1800 metre kare bir alanı kaplamaktadır. Medine’de Kuba mescidi hariç yapılan ilk Mescit’tir. Yeni yapılan bu mescidin kıblesi Mescid-i Aksa yönünde idi. Bu durumda Mekke ve dolaysıyle Kâbe arkada kalıyordu.
Mescit yapılmadan önce namaz vakti nerede gelmiş ise Peygamberimiz yanındakilerle birlikte namazı orda kılmışlardır. Şimdi sıra, vaktin geldiğini insanlara duyurmaya gelmişti. Konu beraberce görüşüldü.
_ Çan çalalım denildi, yüksekçe bir yerde ateş yakalım duman yükselince bilinir diyenler oldu. Boru öttürelim dediler ama hiç hoş görülmedi.
Böyle bir arayış içinde çalışmalar yaparken Medineli Müslümanlardan Abdullah b. Zeyd rüyasında yeşil elbiseli bir adam gördü. Adamın elinde çan vardı.
-Bunu bana satsan olur mu?
-Ne yapacaksınız?
- İnsanlar namaz vaktinin geldiğini haber vermek için bunu çalacağız.
- Ben sana bundan daha güzel bir yol göstereyim. Vakit geldiğinde yüksek sesle “Allahü Ekber Allahü Ekber…” deyiniz, dedi.
Abdullah uyandığında yeşil giyimli adamın söylediği sözleri tamamen ezberlemiş durumdaydı. Hiç vakit kaybetmedi ve Resulullah Efendimize geldi. Rüyasını anlattı. Efendimiz,
İnşallah doğru ve sadık bir rüyadır. Kalk bunu Bilal’e öğret. Çünkü o senden daha gür seslidir, dedi.
Beraberce yüksek bir yere çıktılar. Bilal, Abdullah’ın söylediklerini yüksek sesle tekrarlıyordu.
Hz. Ömer yatağından fırladı. Bilal’in ezanı bitirdiği sırada idi ki o da Efendimizin yanına ulaştı,
-Yemin ederim ki, Bilal’in okuduklarını ben de rüyamda gördüm, dedi.
Artık mesele kökünden halledilmişti. Bilal yeni görevini neş’e içinde icra ediyordu. Burada gücünün yettiği kadar yüksek sesle “ Allahü Ekber” diye diye, Allah’ın en büyük olduğun ilan etmesine karışan yoktu. Elini kulağına koyuyor, taa Mekke sokaklarında, Ümeyye b. Halef’in (1) evinin içinde duyulması niyetiyle canı gönülden “Allahü Ekber…” diye olanca gücüyle haykırıyordu.
Bilal bir sabah namazı için geldiğinde Peygamberimizi uyur hâlde buldu. O’nu uyandırmak için “ es-Salatü hayrun minennevm “diye seslendi. Namaz uykudan hayırlıdır, demekti. Peygamberimiz bu sözlerle uyandı. Hoşlandı.
-Ey Bilal bu sözleri sabah ezanına kat, dedi. (2)
1) Ümeyye b. Halef, Mekke’de köle iken Bilal’in sahibi idi. Akıl almaz işkencelerle dininden döndürmeğe çalışmış, sonunda Ebu Bekir, Bilal’i satın alarak azat etmişti.
2) Bu yazı, Prof. Dr. Ahmet Lütfi Kazancı’nın” Büyükler Büyüğü Peygamberimiz “ kitabından ve diğer kaynaklardan yararlanılarak yazılmıştır.
MESCİD-İ AKSA’DAN MESCİD-İ HARAM’A YÖNELİŞ NASILOLDU?
Medineli Müslümanların ileri gelenlerinden Bera’b.Ma’rur’un vefatı üzerine Peygamberimiz birkaç arkadaşı ile birlikte baş sağlığı dilemek üzere onun evine gitti. Peygamber’in özel olarak kendilerini ziyaret gelmesi ev halkını ziyadesiyle memnun etmişti. Yemek ikramı yapıldı, bir miktar sohbet edildi. Bu arada öğle namazı vakti gelmişti. Mahallenin mescidine geldiler.
Peygamberimiz mihraba geçti.Namaza durdular. Cemaat huzur içindeydi. Cenab-ı Hakk’a arz etmeleri gereken ibadet , bizzat Rasulü Emin Efendimiz tarafından takdim edilmekteydi. Allah’a kululk yolunun en büyük rehberi O idi. Yüce Yaratıcıya nasıl ibadet edileceğini en iyi bilen , bunu bizzat Cenab-ı Mevla’dan öğrenen ve insanlara öğreten O idi.
İlk iki rek’at kılınmış ve efendimiz üçüncü rek’ata kalkmıştı ki Cibril-i Emin (Cebrail ), Yüce Rabb’imizin fermanını O’nun mübarek kalbine işlemeye başladı. “ Ey Rasulüm, ara sıra senin yüzünün gökte dolaştığını görüyor ve gönlündeki arzuyu biliyoruz. Bu sebeple seni, razı olduğun, arzu ettiğin kıbleye çevireceğiz. O halde artık yüzün Mecid-i Haram cihetine çevir. Siz de , her nerede olursanız yüzlerinizi o tarafa çeviriniz.Kendilerine kitap verilenler bunun, Rabb’lerinden gelen bir hakikat olduğunu bilirler. Allah onların yapacaklarından gafil değlidir.” (1)
Namaz devam ediyordu. Vahiy hali sıyrılınca Seyyyü’l-evvelîn ve’l-âhirîn Efendimiz, vakit geçirmeden olduğu yerde dönmeye başladı. Mübarek kalbi , tam kıbleye döndüğüne kanaat getirdiği an durdu. Bu konuda Cibril-i emin (Cebrail ) kendine yardımcı olmaktaydı. Efendimiz Medine’den Mekke’deki Kabe’nin “Mizab “ (=Altın oluk ) adı verilen cihetine dönmüş oluyordu. Namazını bozmamıştı.
Efendimizin arkasında namaz kılanlar vakit geçirmeden ve sıralarını hiç bozmadan , ama nelerin olup bittiğinden habersiz olarak İmamü’l Enbiya Efendimizin ardında yer aldılar. Şimdi bir saniye önce dönmüş oldukları kıble arkada kalmış oluyordu. O tarafa Yüce Rabb’imizin emri ile dönülmüş ve ibadet edilmişti. Bundan böyle Mescid-i Haram’a dönerek ibadete edeceklerdi. Ancak bu mutlu insanlar, İslam tarihinde benzeri görülmemiş bir namaz kılmışlardı. İki rekat Mescid-i Aksa yönüne, iki rek’at da Mescid-i Haram cihetine kılınmıştı. Bundan böyle-Hz. Peygamber dahil- hiç kimseye böyle bir namaz kılma hakkı tanınmayacaktı.
Bu vahiy ile yıllardır Müslümanların kıblesi olma vazifesini gören “Beyt-i Makdis ( Beyt-i Mukaddes= Mescid-i Aksa ) artık bir hatıra olarak kalacak, yüzlerle birlikte gönüller de Mekke’deki Mesicid-i Haram cihetine yönelecekti.
Bu olaydan sonar Peygamber Efendimizin ilk işi Mescid’in kıblesini değiştirmek oldu. Yani arka kısmındaki kapı kapatıldı ve mihrap orası oldu. Eski mihrabın yerine de bir kapı açıldı. Bu önemli olay Hicret’in ikinci yılının Şaban ayının on beşine rastlayan Salı günü öğle namazını kılarken oldu (2)
24.06.2015, Hasan ŞİMŞEK
-----------------------------------------------------------------------------------------
1) Bakara suresi ,2/144
2) Prof. Dr. Ahmet Lütfi Kazancı, Büyükler Büyüğü Peygamberimiz.