KÖYÜM BÜYÜKKARAPINAR Hasan ŞİMŞEK

  • Skip to content
  • Ana menü bloğuna geç ve giriş yap.

Blok arama görünümü

Dolaşım

Arama

Buradasınız: Home

Ana Menu

  • Anasayfa
  • Büyükkarapınar Yazıları
  • Büyükkarapınar Kitabı
  • Basında Büyükkarapınar
  • Biyografik Eserlerim
  • Eğitim Danışmanlığı
  • Genel Yazılarım
  • Köyümüzden Haberler
  • Kim Kimdir?
  • Fotoğraflar
  • İletişim
  • Teşekkür

Anasayfa

BEYPINARI’NDAN TARİHİ BİR ÖYKÜ

  • Yazdır
  • E-posta
Detaylar
Kategori: Büyükkarapınar Yazıları
Yayın tarihi: Perşembe, 03 Aralık 2015 18:37
Yazar: hasan-simsek
Gösterim: 3553

BEYPINARI’NDAN  TARİHİ BİR ÖYKÜ

 

 Beypınarı,  Büyükkarapınar Yaylası’nda bir su kaynağının adıdır.  Benzerleri olan Paşapınarı, Soğukpınar, Akpınar (Akumuğar ), Kirazoğlu ve Oluklu gibi nice kaynak sularından farklı bir öyküsü var. Bu öyküye girmeden önce bu pınarın özelliğinden kısaca bir bahsedelim: Ben pınarı en son 2009 yazında Köyüm Büyükkarapınar kitabın yazmak için bilgi toplama amacı ile yaylaya gittiğimde görmüştüm. Pınara 6-7 m yakın giderindeki dere boyunda kayalar üzerine oturduk, ağabeyim Ali Şimşek, Muhtar Hüseyin, Muhtar Ali Sezer ve Çerkez’in Lütfi ile birlikte domates, karpuz, peynirden oluşan katıklarımızla karnımızı doyurduk ve kana kana  suyunu içerek pınara olan hasretliğimizi gidermiştik. Bu pınarın suyu baharda biraz çoğalsa da debisi yaz kış aynı sayılır. Ne azalır ne çoğalır. Dağın derinliklerinden süzülerek dağ eteğinin bitiminde tarlalara yakın bir yerden çıkar. İnsanlarımız, diğer su kaynaklarında oynayıp tahrip ettikleri gibi bu pınarla da oynamışlar ama kayalık bir dağın dibinde olduğu için kaynağın yerini değiştirip orijinalliğini bozamamışlar. Önüne sonradan dikilen meyve bahçelerini sulama amaçlı betondan bir havuz yapmışlar. Tek değişen şey önündeki betondan yapılmış havuz.

Beypınarı, yaylamızdaki su kaynaklarının en iyi içilebilir bir su kaynağı olarak bilinir. Billur gibi arı duru tertemiz taşlar arasından süzülerek çıkar, su olarak kendinden emin bir hâli var, sanki güvenircesine kendini sunar size.  

Çocukluğumda, Beypınarı ile çok haşır neşir olmuştum.  Şimdi “gen “olan  Sulan tarafından tırmanırken kaynağın sağındaki tarlalarımızda gönen eder ekin sulardık. Tarla boyu uzanan özde baharda çok güzel yarpızlar olur haşlanmış yumurta ile ekin sularken taze taze koparır  yerdik. Beypınarı, yaylanın o kuru havasında bulunduğu vadiye yeşil, canlı bir hava verirdi.

2010 yılına kadar Beypınarı’nın tarihi bir öyküye sahne olacağını bilmiyordum. Öğrenince önce inanmadım, sonra belgeleri ve öyküleri yan yana koyunca bu su kaynağının yakınındaki bir kiliseye nasıl su verdiğini öğrendim. Olay şöyle gelişir:

Karapınarlılar bilir, Akpınar (akmuğar ) tarafından gelen kervan yolu Mezarlık Gediği’nden geçer. Şimdi motorlu taşıtlar için Ardıçyüzü’nden yeni bir yol çıkar yaylaya. Bu yol Oluklu’da eski kervan yolu ile birleşerek Mezarlık Gediği’ni aşar doğruca İnöğü denilen yerden Tuzluk’tan Elmayurdu ve Tepebaşı yaylalarından Alanya tarafına gider.  İşte Mezarlık Gediği’ nin Ladinlik tarafında 1700 rakamlı bir tepede taa uzaklardan bakılınca bir kemer görürsünüz. Bu kemer zamanla yıkılan bir kilisenin bir ayağıdır. Tapu kayıtlarında bu kilise 1900’lü yıllarda Sarıkilise olarak geçer. Hristiyanlığın ilk gizli yayılma döneminde,  muhtemelen MS. Dördüncü yüzyılda yapılmış. Bulunduğu yerden çok uzaklardan gelebilecek tehlikeleri görebilecek bir konumdadır. Çok yakınında doğu kesiminde ormanlık (Ladinlik ) bir alan vardır.. Bu ormanlık alan ve batısındaki dağlık alanın derinlikleri onları gizleyecek ve koruyacak bir yerlerdir. Canlılar için birinci derecede elzem olan, yiyecek, içecek ve giyecektir. İşte bu kilisede yaşayanlar su ihtiyacını Beypınarı’ndan künkleri döşeyerek getirtmişler Mezarlık Gediği’ndeki alçak kısmı birleşik kaplar sistemi ile aşmışlardır. Öyle bir zaman gelir ki suyolu bozulur ve kiliseye su varmaz olur. İşte imparator ZENON** zamanında bu su yolu yeniden onarılıp kiliseye su akıtılır ( 488 ).  Bunu nereden biliyoruz sorusuna gelince, şimdi Polonya Müzesi’nde bulunan bir yazıttan anlıyoruz.* Yazıtta,

 “ Parlak Zenonopolis kentinin imanlı piskaposu Firminianos lavus Longinus’un konsüllük görevinden sonra Aziz Sokrets’in su yolunu tümüyle yeniden inşa ettirmiştir. Su şubat ayında muzaffer şehidin çeşmeli havlusuna akmıştı…” demektedir.

 02.12.2015. Hasan ŞİMŞEK

*Bakınız, Şimşek Hasan, Köyüm Büüykkarapınar. s.298-306.

* Zenonopolis, İmparator . Zenon’un köyüdür. B.Karapınar’ da Uzunalan, Kozbaşı ve Örene yerleşme alanıdır. Çukur arığının üzeride mezarlıklarıdır.

TAŞELİ'NDE BİR İMPARATOR KÖYÜ

  • Yazdır
  • E-posta
Detaylar
Kategori: Büyükkarapınar Yazıları
Yayın tarihi: Çarşamba, 04 Kasım 2015 19:23
Yazar: hasan-simsek
Gösterim: 3471

TAŞELİ'’NDE BİR İMPARATOR KÖYÜ

Bu imparator öyle çakma bir imparator filan değil gerçek, Bizans İmparatoru Zenon’un doğduğu ve yaşadığı köyden Elmayurdu/ Büyükkarapınar’dan ve imparatordan ve Aziz Sokrates/Sarıkilise’den bahsedeceğiz.
 
Aslına bakarsanız Büyükkarapınar topraklarında yaşam çok eski, insanlık tarihi ile eş değer gibi. Çukurda , Uzunalan’da, Soğukpınar’ ın üstündeki inler mağara devri yaşamlarından kalan izlerdir. Buna Karayaprak sırtlarındaki Omar’ın inini (Pencereli in ) de ekleyebiliriz. Heyelan nedeni ile Omar’ın ininin yükseltisi insanların şimdilerde ulaşamayacağı bir yükseklikte kalmıştır. Unutmayalım Büyükkarapınar vadisi büyük bir heyelan alanı. Son zamanlardaki ağaçlandırmalar kısmen erozyonu ve heyelanı önlemiştir.
 
Tüm Anadolu’da olduğu gibi Taşeli Yöresi ve köyümüz de Hititler ( M.Ö. 1900- 700 ) Dönemi ‘nden izler vardır. Lakin esas izler Roma Dönemidir. 395 yılında Roma imparatorluğunun Doğu ve Batı diye ikiye ayrılmasından sonra bilindiği gibi Anadolu toprakları Doğu Roma ( sonradan Bizans İmparatorluğu adını alacaktır.) İmparatorluğu sınırları içinde kalır. Yöremizde, İzvit’te ( Yukarı ve Aşağı Çağlar’da ), Başyayla merkez ve mahallerinde, Dindebol (Katranlı ) sınırları içinde, Güneyurt’ta, Elmayurdu’nda, Uğurlu’da, Göktepe’de Roma Dönemi ve akabinde Bizans Dönemi’nde çok sayıda kalıntı, örene, ve sığınaklar vardır.
 
Taşeli Yöresi, Tarih boyunca egemen güçlerden kaçan kavimlerin ve insanların sığınakları ( yaşam alanları ) ,barındıkları mekânlar olmuştur. Ova’dan yani Konya ve Karaman tarafından gelen tehlikeli güçlerden insanlar korunmak için doğal korunak alanları olan Taşeli dağlarına, yine sahilden Anamur, Silifke, Alanya tarafından gelen (deniz den gelen) güçlerden korunmak için iç kısımlara kaçarak yaşamlarını sürdürmeye devam etmişlerdir. Bizim Taşeli yöresi İlk ve Orta Çağlarda insanların kendilerini güvenceye aldıkları yaşam alanları olarak bilinir. Hatta yakın tarihe kadar kanun kaçkını insanların barınak yerleri olmuştur, oradaki dağlar ve inler.
 
Hristiyanlığın ilk yıllarında henüz Roma imparatorluğunun resmi din olarak Hristiyanlığı kabulünden önce Hz. İsa’ya inananlar tarafından Taşeli güvenli mekânlar olarak seçilmiş yaşam alanlarıdır. Tıpkı Göreme Yöresi gibi. Yerleşim yerlerinden en önemlilerinden biri de Zenonopolis’tir. İznebol (Elma yurdu ) olarak bilinir. Zenonopolis’in bilinen ilk yeri benim yaptığım çalışmalara göre Örene, Köytarlası ( Hacıbeğe yeri) ,Aşağı Kozbaşı, Uzunalan, Mulduras’ın Soğukpınar tarafı, mezarlık olarak da Köy Arığının bağlandığı Çukur un üstündeki kısımlardır. Çok yakın zamana kadar bu sayılan yerlerin Elmayurdu köylülerinde olduğunu benim yaşımdaki ( 60 yaşı üstündekiler )insanlar bilir. Tarla bahçe işinde çalışanlar bu dönemlere ait tarla ve bahçe toprakları işlerken buralarda o dönemlere ait çeşitli kalıntılara ve bulgulara rastlamışlardır. Bizim köy ile diğer komşu köyler ve Taşeli benzer olayları yaşamıştır. Bizim köyün farklı yanı yörede büyük bir güç olan Zenon’un İstanbul’da taht kavgaları nedeni ile imparator Leon’un kendisini İstanbul’a yardıma çağırmasıdır. Bizim köylü (o zaman kent ) Zenon İstanbul’a büyük bir ordu ile gelir ve Lenon’un tahtını kurtarır. Bilahare Bizans’ın başına geçerek imparator olur. Kendisi taşradan gelmiştir, köylüdür, aşağılanır ve devrilir.Tekrar Taşeli’ne geri döner güçlenir yeni bir ordu ile İstanbul’a tekrar gelir , Zenon’un imparatorluk dönemi ( 474-475; 476-491 ) yıllarıdır. Bu yıllarda doğduğu yöre olan İsauria Dekapolis ( on kenti/Ermenek ve çevresini ) kentlerine su yolları, kervan yollar yapar, güvenliği sağlar. Buraya kadar her şey normal, işte burada bizim Kisse, Osmanlılar Döneminde Sarı Kilise, litaretürdeki adı Aziz Sokrates Kilisesi gerçeğini irdeleyelim. Aziz Sokrates, ikinci derecede bir azizdir. Bu aziz adına bizim Kisse dediğimiz
 
tepeye oturtulan kilisenin su yolunu Aziz’in adına hürmeten Zenon tarafından Beypınarı’ndan künklerle getirtilen su yolunun bozulan kısımlarnı tamir ettirmiştir. Zenon’un adı bu kilise ile öne çıkar. Aziz Sokrates Kilisesi’nin ne zaman yapıldığı belli değildir, Hristiyanlık dünyasında Karaman Kardağ’daki Binbirdirek ve Silifke’deki Alahan kiliseler ile eş değer bir kilisedir. Muhtemelen 44-450 yıllarında yapıldığı düşünülüyor. Korunaklı bir yerdedir. Tehlikelere karşı haber alınacak bir tepede, hemen yanı başında sığınılacak bir orman ve doğal kaya kovukları var. Kış karşı da yakınında orman ve bol yakıt sağlayacak ağaçlar var. Bilmeyenler için yazıyorum kilise çevreye egemen bir tepededir. Rakım 1700 m civarındadır. Beypınarı ile kilisenin bulunduğu tepe arasında Mezarlık Gediği denilen deve boynuna benzeyen bir boğaz, yaklaşık 100 metre civarında bir alçaltı var. Suyun buradan aşıp kiliseye varması için birleşik kaplar sistemini uygulanmış. Güç bir çalışma,zor bir teknik. İmparator Zenon tamir ettirdiği bu su yolu için bizim topraklarımızda iz bırakmıştır. Onun bu hizmeti bir şükran duygusu olarak Hristiyanlar tarafından bir taş üzerine yazılmış. 1900.’lü yıllarda bu taş bilim adamları tarafından bulunmuş ve Polonya’ya götürülmüştür. Bilim adamlarının bizim yörede araştırma yapmalarının kökeninde bu taş yazıt yatar. Daha ayrıntılı bilgi için her yerde bulabileceğiniz “Köyüm Büyükarapınar “ kitabının 290 sayfası ve sonrasına bakınız.

Defineciler her yerde olduğu gibi Aziz Sokrates Kilisesi’nin temellerini dozerle gömü/buluntu/para bulacağız diye yağma etmişler temelinde büyük tahribatlar yapmışlardır. Azizi Sokrates Kilisesi’nin kalıntısı olan tek kemer Yayla turizmi için iyi bir reklam eksenidir. Koruyup gelecek nesillere tarihi miras olarak bırakmak Karapınarlıların tarihe olan borçlarıdır.

Bizden önce topraklarımızda yaşayan hemşehrimiz imparator Zenon’u yöreye su yolları, normal kervan yolları gibi yollar yaptırarak büyük hizmetleri var. Eskiler bilirler patika yollardaki bozulmadan günümüze kadar gelen döşeme taşları Bizans dönemi kalıntılardır. Bizans ve Selçuklular dönemlerinde henüz bizim köy kurulmamıştır. Böyle bir köy yoktur. Daha sonra Elmayurdu (İznebol ) toprakları içine aşı edilmiş bir köydür. Aslında bu anlattığımız tarih, genelde Taşeli Yöresi ve özelde Elmayurdu’nun sonradan bizim ortak tarihimizdir. İmparator Zenon’un Büyükkarapınarlı olduğu tarihi bir gerçektir. 2009 yılında NTV Tarih ve 2010 yılında Tarih Vakfı dergisi bilimsel yayınları ile bunu belgelemişlerdir.
 
05.01.2014. Hasan ŞİMŞEK

Sayfa 12 / 85

  • Başlangıç
  • Önceki
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
  • 11
  • 12
  • 13
  • 14
  • 15
  • 16
  • Sonraki
  • Son

Bizi Ziyaret Edenler

Bugün 4

Dün 11

Haftalık 44

Aylık 35

Toplam 32636

Currently are 8 guests and no members online

Kubik-Rubik Joomla! Extensions

Gücünü veren Joomla!®