- Detaylar
-
Kategori: Kim Kimdir?
-
Yayın tarihi: Perşembe, 01 Haziran 2017 14:32
-
Yazar: hasan-simsek
-
Gösterim: 4607
NACİ AYDINLI

Gençler onu tanımaz,
O tertipli, düzenli, iyi giyimli bir öğretmen!
Şimdilerde Antalya’da yaşıyor.
Tarih dersinde, konuları anlattıkça biz de orduyla sefere çıkar gibi olayları yaşar ve heyecanlanırdık. Öyle günümüzde, çocuklarımıza doğru dürüst tarihimizi okutmadılar söylemlerinin aksine, tarih derslerini o anlattığında hücrelerimize kadar işlerdik. Naci Aydınlı öğretmenimiz bize tarih dersini sevdirdi, öğretti, yaşattı ve hayal dünyamızı zenginleştirdi.
Naci Aydınlı Ermenek Ortaokulu’ndan hocamız, dün 24 Mayıs 2017 tarihinde öğleden sonra metroda yolculuk yaparken tanımadığım bir telefonla arandım, karışımdaki ses Naci Aydınlı’nın sesi idi. Her zamanki kibar ve resmi tavrıyla konuşmamıza başladık, uzun bir muhabbet ettik, 1960’lı yılların Ermenek’ine döndük. Devre arkadaşlarımızdan kimlerle görüşüp konuştuğumuzu sordu, Ahmet ve Nurhan Esin’den, Sinan Çelebi’den Arif Ertekin’den, Hasgül Hoca’mızdan bahsettim. Hepsine selam gönderdi, mutlu oldu. Afyon’da olduğunu söyledi, orada kızı varmış Kocatepe Üniversitesi’nde kimya doçenti olarak çalışıyormuş. Naci Aydınlı Bey eşi ile birlikte, yılın belirli aylarında Afyon’da torunları ile yaşıyor, öteden beri yılın yarısını da Antalya’da yaşayarak yaşamını sürdürdüğünü biliyoruz. Hep kendisini uzaktan takip ettik, facebookta toplu fotoğraflarla kendilerini anımsadık. Antalya’da Naci Küçüksu, Haydar Gültekin, Halis Gürdal ve hatırlayamadığım diğer Ermenekli dostlarla eski anıları hatırlayarak yaşadıklarını zaman zaman sosyal medyadaki paylaşılmlardan görüyor ve anlıyoruz. Bir ara sohbetimiz sırasında, 1963 mezunlarının hocalarının Naci Bey’den başkasını kaybettiğimizi söyleyecek oldum ve Halil Cengiz’den bir haber alamadığımızı söylediğimde, Hukuku bitirdiğini ve Isparta’da avukatlık yaptığını söyledi, biraz şaşırmakla birlikte sevindim. O, beni öğrencisi olmaktan daha çok bir ağırlıkta seven bir öğretmenimizdi.
Sayın Aydınlı ile konuşmam bittikten bir gün sonra, internetten Isparta Barosu kayıtlarına baktım, bir sürpriz yaparak anıları tazeleyelim diye hayal ederken, Baroyu aradım, adını verdim, telefona çıkan ilgili görevli üç yıl önce vefat ettiğini söyledi. Hayalimin üzerine çöktüm kaldım, sürprizi yaşayamadık. Çok, ama çok üzüldüm, Allah’ın rahmeti üzerine olsun.
Ermenek Orta Okulu öğretmenleri başta müdürümüz Adnan Göksu, Ünal Öztaş, Halil Cengiz, Mehmet Sönmez, Naci Köprülü, Emin Alper, geçen yıl kaybettiğimiz Meliha Berk, kardeşi Operatör Dr. Tevfik Fikret Berk hakkın rahmetine kavuştular. Şüphesiz o zaman çok genç olan ve şimdilerde İstanbul’da yaşayan Hasgül Atalık Hanımefendi ile Afyon’da yaşayan Naci Aydınlı hocalarımıza Allah uzun ömürler kendileri sağ ve hayattalar.
1963 mezunlarına büyük emek veren hocalarımızı rahmetle anarken, sağ olanlara Allah’tan sağlıklı ve uzun ömürler diliyorum. Gelecek sayıda Aydınlı’ya devam edeceğiz.30 Mayıs 2017. Hasan ŞİMŞEK
NACİ AYDINLI KİMDİR? - 1
Gençler onu tanımaz,
O tertipli, düzenli, iyi giyimli biraz da havalı bir öğretmen!
Şimdilerde Antalya’da yaşıyor.
Ermenek Ortaokulu’nda öğretmenimiz olan Sayın Naci Aydınlı, tarih dersinde, konuları anlattıkça biz de orduyla sefere çıkar gibi olayları yaşar ve heyecanlanırdık. Öyle günümüzde, çocuklarımıza doğru dürüst tarihimizi okutmadılar söylemlerinin aksine, tarih derslerini o anlattığında hücrelerimize kadar konular işlenirdi. Naci Aydınlı öğretmenimiz bize tarih dersini sevdirdi, öğretti, yaşattı ve hayal dünyamızı zenginleştirdi.
Naci Aydınlı Ermenek Ortaokulu’ndan hocamızdı demiştik, özledim aradım, sordum soruşturdum albay rütbesine kadar yükselmiş bir oğlu olduğunu öğrendim. Şimdi hatırlayamadığımı bir arkadaşımız kanalı ile oğlu Emekli Topçu Albay Mesut Aydınlı’dan telefon numarasını aldım, zaman zaman da hocamızla görüşüyordum. Bu bağlantının sonucu olacak ki dün 24 Mayıs 2017 tarihinde öğleden sonra tramvayda Zeytinburnu-Ataköy arası yolculuk yaparken tanımadığım bir telefonla arandım, karışımdaki ses Naci Aydınlı’nın sesi idi. Her zamanki kibar ve resmi tavrıyla konuşmamıza başladık, Zeytinburnu aktarma istasyonunda durakta indim ve durdum, uzun bir muhabbet ettik, 1960’lı yılların Ermenek’ine döndük. Devre arkadaşlarımızdan kimlerle görüşüp konuştuğumuzu sordu, Ahmet ve Nurhan Esin’den, Sinan Çelebi’den Arif Ertekin’den, Hasgül Hoca’mızdan bahsettim. Hepsine selam gönderdi, mutlu oldu. Afyon’da olduğunu söyledi, orada kızı varmış Kocatepe Üniversitesi’nde kimya doçenti olarak çalışıyormuş. Naci Aydınlı Bey eşi ile birlikte, yılın belirli aylarında Afyon’da torunları ile yaşıyor, öteden beri yılın yarısını da Antalya’da yaşayarak yaşamını sürdürdüğünü biliyoruz. Hep kendisini uzaktan takip ettik, facebookta toplu fotoğraflarla kendilerini anımsadık. Antalya’da Naci Küçüksu, Haydar Gültekin, Halis Gürdal ve hatırlayamadığım diğer Ermenekli dostlarla eski anıları hatırlayarak yaşadıklarını zaman zaman sosyal medyadaki paylaşımlardan görüyor ve anlıyoruz. Bir ara sohbetimiz sırasında, 1963 mezunlarının hocalarının Naci Bey’den başkasını kaybettiğimizi söyleyecek oldum ve Halil Cengiz’den bir haber alamadığımızı söylediğimde, Hukuku bitirdiğini ve Isparta’da avukatlık yaptığını söyledi, biraz şaşırmakla birlikte sevindim. O, beni öğrencisi olmaktan daha çok bir ağırlıkta seven bir öğretmenimizdi.
Sayın Aydınlı ile konuşmam bittikten bir gün sonra, internetten Isparta Barosu kayıtlarına baktım, bir sürpriz yaparak anıları tazeleyelim diye hayal ederken, Baroyu aradım, adını verdim, telefona çıkan ilgili görevli üç yıl önce vefat ettiğini söyledi. Hayalimin üzerine çöktüm kaldım, sürprizi yaşayamadık. Çok, ama çok üzüldüm, Allah’ın rahmeti üzerine olsun.
Ermenek Orta Okulu öğretmenleri başta müdürümüz Adnan Göksu, Ünal Öztaş, Halil Cengiz, Mehmet Sönmez, Naci Köprülü, Emin Alper, geçen yıl kaybettiğimiz Meliha Berk, kardeşi Operatör Dr. Tevfik Fikret Berk hakkın rahmetine kavuştular. Şüphesiz o zaman çok genç olan ve şimdilerde İstanbul’da yaşayan Hasgül Atalık Hanımefendi ile Afyon’da yaşayan Naci Aydınlı hocalarımıza Allah uzun ömürler versin, sağ ve hayattalar.
1963 mezunlarına büyük emek veren hocalarımızı rahmetle anarken, sağ olanlara Allah’tan sağlıklı ve uzun ömürler diliyorum. Bu yazı bir giriş oldu, gelecek sayılarda Naci Aydınlı hocamızı hatırlatmaya, ve bilmeyenlere tanıtmaya devam edeceğiz.
30 Mayıs 2017. Hasan ŞİMŞEK
NACİ AYDINLI KİMDİR? - 2
Naci Aydınlı’nın öğretmenlik yaptığı yıllarda Ermenek
Öğretmenimiz Sayın Naci Aydınlı’yı ben 1963 yılından beri hiç görmedim. Dile kolay 53 yıl olmuş. Daha dün gibi sınıfta, tahta önünde ders anlatışını duyar gibiyim. O tatlı sert tavrı, güzel giyimi, kendine olan özgüveni hiç ama hiç gözümün önünden gitmedi.
* * *
Geçen sayımızda şöyle bir kısa geçişler yaptığımız, Ermenek Ortaokulu’nda öğretmenlik, idarecilik yapan değerli öğretmenimiz Naci Aydınlı’yı biraz yakından tanıyalım:
Biz onu eski adıyla Fariskeli ( Göktepeli ) sansak da aslında o Ermenekli olduğunu ve 9 Eylül 1935’te Ermenek’te doğduğun söyler, kayıtlar da öyle yazar.
AYDINLI’NIN ÇOCUKLUK YILLARI ve İVRİZE KABUL ŞARTI
Babası Nüfus Memuru, Hüseyin Aydınlı, Hacı Eminler Sülalesi’nden, babasının babası/ baba dedesi D. Ali’ dir. Babasının annesi, eski adı Ezvendi olan Kayaönü köyünden Fatma Hanımdır. Babaları dört kardeştir: Emin, Hüseyin, Ayşe, Fehmi. Amcaları ve halasının hepsi vefat etmişler. Rahmetli dedesi Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nın en ağır koşullarında savaşmış ve Basra’da tıpkı benim dedem gibi İngilizlere esir düşmüş kahraman gazilerden biridir.
Babası Hüseyin Efendi, 1902 doğumlu rüştiye mezunu, ilk görev yeri Tepebaşı ( Halimiye ) Nahiyesi’nde 1926-1941 yılları arasında, bilahare 1941-1967 yıllarında ise Göktepe’de nüfus memur olarak çalışır. Emekli olduktan sonra 1987 yılında vefat eder.
Annesi Şerife Hanım 1907 doğumlu, ailenin tek çocuğu, babasını üç yaşında iken kaybetmiş. Annesinin baba sülalesine “Kırkbir Serdarlar “ derlermiş. annesinin kızlık soy adı “Başbuğ”dur. Serdarlardan annesinden başka kimse kalmamış çoğu genç yaşta hastalıktan ve savaş alanlarında yaşamlarını yitirmişler. Serdarların son çocuğu olan anneleri Şerife Hanım, Naci Aydınlı Yedeksubay olarak Polatlı’da görev yaptığı sırada 9 Temmuz 1958 yılında vefat eder. Üzülmesin diye oğluna ölüm haberi bildirilmez. Tıpkı babamın ölümünde benim 1967’de bulunamayışım gibi.
Sayın Aydınlı okulda öğretmenlik ve yöneticilik yaptığı bizim dönemimizde ( 1962-1963 ) özel yaşama hiç girmezdi. Biz kendisini Göktepe’de Nüfus Memurunun oğlu olarak bilirdik.
Nüfus memuru rahmetli Hüseyin Aydınlı’nın, Şerife Hanım’dan Mehmet, Kübra, Ayşe, Nazım, Naci, Sami, Zehra, Mehmet ve Nazım adında yedi çocuğu olur. Mehmet ve Nazım küçük yaşta ölürler. Diğer kardeşleri Ayşe Şimşek 2008, Zehra Aydınlı 2011, ve ablası Kübra Ağardan 2013 yılında vefat ederler. Kardeşi Sami Hukuk mezunu, muhtelif ilçelerde kaymakamlık, illerde vali yardımcılığı ve en son olarak da Mahalli İdareler Genel Müd. Yardımcılığından emekli olur.
Öğretmenimiz Naci Aydınlı’nın çocukluk yılları babasını görev yaptığı Tepebaşı ve Göktepe nahiyelerinde geçer. İlkokula Göktepe’de başlar birinci sınıfta yedi öğretmen değişir. Naci Bey bunu bir şanssızlık olarak niteler. Onun okuduğu yıllarda Göktepe’de Yatılı Bölge Okulu var. Mehmet Zeki Akdağ, Ahmet Tufan Şentürk de bu yatıl bölge okulunda okumuş yöre çocukları. O dönemde köylerde eğitmenler tarafından üç yıllık okutulan çocuklar, Göktepe’de iki yıl daha okuyarak ilkokul diploması alabiliyorlardı. O yatılı bölge okulunun Göktepe’ye bağlı köylerdeki çocukların geleceklerini nasıl olumlu yönden geliştirip şekillendirdiğini, yöremizdeki eğitim etkinliklerini incelerken 60 yıl sonra öğrenme fırsatını buldum. Ahmet Tufan’ın şiirlerinde anlattığı Süheyla ve Hüsnü Yaylalı öğretmenler de okumuş Naci Aydınlı öğretmenimiz. Beşinci sınıfı Ermenek Merkezde Ulvi Çetin ve Asım Alper öğretmenlerimizde okumuş. Hepsinin değerli öğretmenlerden olduğunu bahseder. 1948 yılında okuldan mezun olacakken teknik bir nedenle naklini tekrar Göktepe’ye yaptırır. Oradan mezun olur. Zira Ermenek’te ortaokula başlarsa İvriz’e gidemeyecekti. Çünkü enstitüler köylerden mezun çocukları alıyorlar ve köylere öğretmen olarak gönderiyorlardı, sistem öyle idi. O zaman Ermenek’te ortaokul henüz inşaat hâlinde olduğundan bir yıl gibi bir kaybı olacak ayrıca İvriz Köy Enstitüsü’ne de gidemeyecekti.
Yıllar sonra, Naci Aydınlı Hocamız, “ Göktepe, çocukluk yıllarımın geçtiği yerdi, öğretmenlerimi, çocukluk yıllarımı, komşularımızı ve komşu çocuklarını hiç unutmam, daima hatırlarım” der. 16.06.2017. Hasan Şimşek
Şimdiki Ermenek
NACİ AYDINLI KİMDİR? -3
İVRİZ KÖY ENSTİTÜSÜ YILLARI
Naci Aydınlı Hocamız,1948 yılı yaz döneminde İvriz Köy Enstitüsü’ne gitmek için yazılı sınava katılır ve kazanır. Sözlü sınav için Ermenek’ten Austin marka bir kamyonla yukarı yol dedikleri Balkusan – Bucakkışla yolu ile Karaman’a ulaşırken 22 virajlı Avgan yokuşunu ve Ermeneklilerin mekânı/toplanma yeri olan Karaman’daki Kervansaray Hanı’nı da hatırlar. İvirz’de sözlü sınavı kazanır, kendisi gibi sınav kazanan başka Ermenekli çocuklar da vardır. Burada araya girmek isterim, Sayın Aydınlı’dan önceki dönemlerde yukarılarda okuyan çocuklar, o yolları hep üç gün yürüyerek aşıp Karaman’a ulaşmışlardır. Bu bakımından en azında Aydınlı Hocamızın ulaşım yönünden bindiği araba külüstür bir araba da olsa, yolculukta kolaylık olduğu söylenebilir. İkinci Dünya Savaşının ( 1939-1945 )bittiği yaraların sarılmaya başladığı, yokluğun, kıtlığın açlığın unutulmaya çalışıldığı yokluk yılları içinde okula gider.
Hocamız Naci Aydınlı “ O yıllarda Köy Enstitüleri beş yıllıktı. Mezun olanlar köylere öğretmen olarak atanırdı. Son sınıfa geçtiğimizde, 1952 ‘de Köy Enstitüleri isim olarak “ İlköğretmen Okulu’na dönüştürüldü, öğrenim süresi bir yıl uzatılarak altı yıla çıkarıldı.1953 yılında mezun olacakken 1954 yılında mezun olduk.” diye bir bilgi notu düşecektir.
Altı yıllık tahsil hayatımızda çok şeyler öğrendik. Değerli öğretmenlerimiz vardı. Hamit Özmenek ve Salih Ziya Büyükaksoy’u hiç unutamıyorum. Bizlere anne, baba şefkatiyle yaklaştılar. Gece gündüz bizleri eğittiler, yardımcı oldular. Anne ve babalarımızın yokluğunu fazla hissetmedik. Sayın Aydınlı’yı test etme anlamında değil asılnda anlatımı güçlendirme adına Zaman zaman buluştuğum birlikte yemek yediğim İvriz mezunu mühendis ve doktor ( Yusuf Kılıç ve Dr. Nuri Acıyan )arkadaşlarımla görüştüğümde, onlara Salih Ziya Büyük adı size neyi hatırlatıyor deyince, dakikalarca adını saygı ve minnetle andılar. Demek ki rahmetli Salih Ziya öğrenciler üzerinde çok olumlu etki bırakmış değerli bir eğitimci olarak hafızalarda yerini almış.
Aydınlı Hocamız öğretmenleri hakkında şöyle diyecektir:
Öğretmenlerimiz bize vatan sevgisini, öğretmenliği, yurdumuz için neler yapmamız gerektiğini öğrettiler. Enstitüler, yaparak; yaşayarak eğitmenin ve öğretmenin merkezi idiler. Yaz tatilleri 45 gündü. Eğitim ve öğretimimiz sınıfta, işlikte, tarlada, bahçede ve kütüphanede geçerdi. Her gün sabahleyin derslerden ve uygulama çalışmalarından önce etüt saatlerimiz olurdu. Öğretmenlerimiz anne, baba şefkatiyle bizleri kucaklar ve geleceğe olan umutlarımızı ideallerimizi artırırlardı.
Haftanın en az üç günü sabahları okul sahasında toplanıp, öğretmenimizin nezaretinde müzik-spor- milli oyun etkinliklerinde bulunur, mevsim koşullarına göre yarım gün kültür dersleri, yarım gün uygulamalı ziraat, inşaat, demircilik, marangozluk, bahçe ve tarla işleriyle uğraşırdık. Bir marşımız vardı , o bizleri çok etkilemişti.
Eğitimcilerin özellikle Köy Enstitüsü’nde okuyanların yıllardır yüreklerinde unutamadıkları bir Köy Enstitüsü sevgisi vardır. Yıllar sonra söyledikleri okul marşlarını bile unutmayıp kaleme dökmüş Sayın Naci Aydınlı Hocamız.
ZİRAAT MARŞI
Sürer ,eker,biçeriz; güvenip ötesine
Milletin her kazancı, milletin kesesine.
Toplandık baş çifçinin Atatürk’ün sesine
Topraklar Savaş için ziraat cephesine
Biz ulusal varlığın temeliyiz köküyüz
Biz yurdun öz sahibi efendisi , köylüyüz.
İşte bu ülkü ve idealler bizlere bu mesleği çok sevdirdi. Meslek hayatımızda en büyük güç kaynağımız oldu…diye yazar Sayın Aydınlı.
Güftesi Behçet Kemal ÇAĞLAR tarafından yazılan ve Ahmet Adnan Saygun tarafından bestelenen bu marşı internetten kolayca meraklılar bulabilir.
İvriz Köy Enstitüsü’nü mezun olanlar anlatırken öve öve bitiremezlerdi. Şimdi albay olan yeğenim Seyit Ahmet Küçük 2002 yılında, Ereğli’den evlendi, düğününe gittik. Öğretmen evinde kaldık, temiz, kurallarına göre işleyen ve kütüphanesi de olan bir mekândı. Vaktimiz vardı, beni İvriz’e götürmelerin talep ettim, kabul ettiler. Kalktık gittik. Eğimli bir arazide bir bina yakınlarında da küçük birkaç evcik. Sonbahar olduğu için arazide otlar kurumuştu, aşağıda düz arazideki yeşillik canlılık yoktu, okul gidince hayat da durmuştu. Mezunları adına hayıflandım, üzüldüm, yapılacak bir şey kalmamıştı. Oradan yukarı suyun kaynağına çıktık, İvriz Kaya Kabartması’nı gördük, niceledik, kayanın dibindeki buz gibi sudan içtik ve döndük. Artık Ereğli’yi Ereğli yapan üç unsurdan biri olan İvriz Köy Enstitüsü ve Ereğli Dokuma Fabrikası yoktu. Yalnız tarımda bereketi temsil eden Kaya Kabartması kalmıştı, o da korumaya muhtaçtı. İvriz İvriz dedikleri eğitim yuvası olmuştu bir örene! Bu duygularla oradan ayrılmıştık.
20.06.2017
Hasan ŞİMŞEK
NACİ AYDINLI’NIN ÖĞRETMENLİK YAŞAMI - 4
İbrahim Etlik, Zihni Akman, M. Adnana Göksu, Naci Aydınlı, Hüsnü Atıcı , en sağdaki gözlüklü beyefendiyi tanıyamadık.
Naci Aydınlı Hocamız, 1954 yılının Haziran döneminde İvriz Köy Enstitüsü’nden mezun olur ve Hadim İlçesi Korualan köyüne başöğretmen olarak atanır. Aynı yıl Hadim ilçesine İvriz mezunu atanan öğretmen sayısı yedi kişidir. Bu öğretmenler sık sık buluşarak sorunlarını, sevinçlerini, ideallerini paylaşırlar. Muhtar, eğitmen ve çocuk velilerinin okula bağlı olması, çalışma alanında onun için huzurlu ve başarılı bir yıldır. Hadim ilçemizde henüz elektrik yoktur. Oysaki Ermenek 1934 yılında elektriğe kavuşmuştu.
Naci Aydınlı Hocamız 1955 öğretim yılı sonunda, Eğitim Enstitüsü sınavına girer ve Balıkesir Necati Bey Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü’nü kazanır. O yıllar enstitü iki yıldır, okulu bitirince üç yıl önce mezun olduğu İvriz Öğretmen Okulu’na tayini çıkar. Bu çevreye hiç de yabancı değildir, burada altı yıllık bir öğrencilik hayatı vardır. Şimdi aynı yerde öğretmen olmanın keyfini yaşıyor, öğretmenleri ile aynı odada genç bir öğretmen olarak sohbet ediyor, eski öğretmenleri ile eşit şartlarda eğitim konularını konuşup tartışıyorlar. “ Son sınıfta birlikte dört yıl öğrencilik yaptığı Niğdeli bir arkadaşı okutmak zorunda kaldım.” Trajikomik bir olayın canlı tanığıdır.
İvriz’de yıllar önce okuttuğu bir öğrencisiyle yıllar sonra karşılaşır, bu öğrenci Kamil Karataş’dır. Ermenek Ortaokulu’nda müdürlük yapmış. İvriz Öğretmen Okulu’nda bir yıl çalışan Aydınlı Hocamız, askere gider, askerlik dönüşü 1959 yılında Burdur’un Bucak İlçesi Ortaokul’na öğretmen olarak atanır. Şimdi olduğu gibi o yıllarda da Bucak halkı çok hareketli idiler Herkesin bir işi vardı. Özellikle sanayi ve ticaret alanında sürekli çevrelerine ve Antalya’ya hizmet veriyorlar.
Eşim Gülper ve ailesiyle Bucak’ta tanıştım. Kayınpederim Ziraat Bankası Müdür Yardımcısı idi. Aslen Afyon Emirdağlılar. Naci Bey Hocamız Bucak’ta evlenir ve 1961 yılında ilk çocuğu olan Mesut, Bucak doğumludur. ( Mesut Bey, Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalışmış ve albay rütbesi ile emekli olmuş, şerefli bir Türk subayıdır.)
Aydınlı Hocamız, rahmetli babasının yönlendirmesiyle ve kendi isteğiyle Ermenek Ortaokulu’na atanır. Temmuz 1962 de göreve başlar, müdürleri hepimizin bildiği tanıdığı M. Adnan Göksu’dur. Okulda iki tane kadrolu öğretmen varmış, biri Meliha Berk ( geçen yıl rahmetli oldu bkz. www.hasansimsek.com.tr ) diğeri Halil Cengiz’dir. Halil Cengiz’in de rahmetli olduğunu bu yazı serisinin ilk bölümünde ayrıntılı olarak anlatmıştık.
Naci Bey, Ermenek’e atanınca Müdür Yardımcılığı görevini üstlenir.Yavaş yavaş öğretmen sayısı artar, Oya Doğru, Ünal Öztaş, Salih Balaban, Yüksel Üstündağ, Hulusi Ergin, Mübeccel Sezer, Zihni Akman,…” Lise açılmadan önce Ermenek Ortaokulu’nda dokuz öğretmen kadrosu olduğunu yazar. Bizim dönemdeki arkadaşlar, Adnan Göksu, Halil Cengiz, Meliha Berk, Ünal Öztaş, Naci Aydınlı’da okudular.
Benim Hocamızla karşılaşmam 1962-1963 eğitim öğretim yılıdır. Tertipli, düzenli, disiplinli tatlı sert bir hocadır. Sınıf mümessiliyim (temsilci) ,idareye sınıf defterini teslim etmeye gitmiştim, bir mevzudan kâğıt sözcüğü konu oldu, hatalı telaffuz ettiğim söylediler, uyardılar “kâğıt “ dememi talep ettiler, defalarca yine “kâğıt “ sözcüğün doğru olarak telaffuz edemedim. Rahmetli Hüsnü Atıcı Bey bu olayı yakından izliyor ve sıcak tebessümlü gülecen yüzü ile bana destek vermeye çalışıyordu. Çok uğraştılar ama kelimeyi doğru olarak telaffuz edemediğim için bana hiç de iyi olmayan bir temennide bulundular: DİLİNİ EŞEK ARISISOKSUN! “ diyerek olayı sonlandırdılar. Psikolojim bozulmadı, aksine bu temenni beni olumlu yönde etkiledi. Yıllar sonra yazı yazmaya başladığımda, başucu kitabı olarak bir Türkçe sözlüğüm ve yazım kılavuzum oldu. Kelimeleri doğru söyleyip doğru yazmaya özen gösterdim ve öğrencilerime de öyle tavsiyem oldu. Ama günümüzde kâğıttan ticaret yapıp ekmek yiyen insanlar “kâğıt “ sözcüğünü “ kağıt “ olarak yazmayı tercih ederken, ben doğrusunu yazmanın gururunu yaşıyorum. Bu tür eleştiriler beni “dil bilgisi “ kitabı yazmaya kadar götürdü. İstanbul’da en duyarlı velilerin ( Bakırköy, Beşiktaş, Şişli, Kadıköy ilçeleri ) bulunduğu ilçelerde peynir ekmek gibi kitaplarım satıldı ve ekonomik yönden sınıf atlamamı sağladı.
Yine bir defasında sınıf defteri teslim etmeye gittiğimde yazılıdan kaç beklediğimi sordu, on üzerinden yedi veya sekiz dedim. Bana sen zaten “AŞAĞI ÇEŞMEDEN HİÇ SU İÇMEZSİN” dedi. İşte Sayın Naci Aydınlı Hocamızla zaman zaman böyle diyalogum da olurdu.
Sayın Aydınlı “ Görevimiz sadece okulda eğitim ve öğretim değil, bir de köy ve kasabalardan gelen öğrencilerin kaldıkları, okula bağlı bir öğrenci pansiyonu da vardı. Buranın yönetimi de okul idaresine aitti. Milletin yatırımıyla kıt kanaat toplanan paralarla yapılan bu pansiyonda ben de kaldım, sonradan öğrendim ki Askerli Şubesi’ne devredilmiş, üzüldüm. Yapılacak bir şey yoktu.
Aydınlı Hocamız, “Ayrıca köylerden gelip kirada yalnız veya birlikte kalan öğrencilerle de ilgilenmek zorundaydık. “ diyerek bir anlamda eğitim öğretim adına sosyal sorumluluklarını da okuyuculara hatırlatıyordu. Ben bu yazı serisini hazırlarken facebook’tan arkadaşlarıma da duyurdum. Halit ATASOY, Sayın Aydınlı Yurt Müdürlüğü de yaptığı dönmede, şöyle bir anısını paylaşır:
Mütalaadan kaçıp sinemaya gidenleri ertesi günü tahtanın önüne çıkarıp ‘Ben size ne diyeyim şimdi, Atatürk “Hayatta en hakiki mürşit, ilimdir.” demiş ama sizi film anlamışsınız diyerek yarı espri yarı uyarı tatlı sert bizleri azarlardı.
20.06.2017
Hasan ŞİMŞEK
NACİ AYDINLI HOCAMIZIN ERMENEK DEĞERLENDİRMESİ -5
“ Ermenek yaklaşık tarihi 3000 yıllık bir bölgenin ve coğrafi Taşeli’nin merkezi ve başkentlik de yapmış antik bir kent. Ama maişet ve geçimi sağlamak çok zor. Bu gün de böyle iğneyle kuyu kazar gibi geçimi sağlamak gerek. Bunun tek çaresi okumaktır. İşte bu düşünce ile yöreyi tanıdığımız için Ermenek kökenli olmayan arkadaşları bu konuda bilgilendirerek, bölgenin okuyan çocuklarını en iyi şekilde yetiştirmek ve istikballerini kazanmaları için elimizden geldiğince birlikte çalıştık ve mutlu olduk.
Bu birlikteliğin sonunda meslek hayatımın en mutlu, en başarılı dönemini memleketimde yaşadım ve yaşamaktayım. Bunun en güzel örneğini Ermenek’te lise açılmadan önceki dönemde mezun olan 34 öğrencimiz Akşehir Öğretmen Okulu, aynı yıl 13 öğrencimiz de Konya Kız Öğretmen Okulu sınavını kazandılar.
Ben öğrencisi olarak eklemek istiyorum: Polis Kolejini ben Hasan Şimşek, Hüseyin Ören, Şevki Darçın, Mehmet Özcan,.. “ gibi öğrenciler kazandı, ben İzmir’de amelelik yaparken sözlü sınavı için gelen çağırıya zamanında yanıt veremediğimden haklarımı kaybettim. Ama adı geçen üç arkadaş çeşitli kademelerden geçerek Emniyet Müdürlüğüne kadar yükseldiler. Şüphesiz lise ve benzeri okullarda okuyan arkadaşlarımız da okudular yükseldiler. Bizim dönemde Ermenek Ortaokulu’nda son sınıfta yaklaşık 150 öğrenci vardı. Hepsi bir şekilde kimi kolay kimi tırmanarak bir yerlere geldi. Haziranda 4 kişi mezun olmuştuk, bunlar: Sinan Çelebi, Hasan Şimşek, Selahattin Baysal, dördüncüyü hatırlayamıyorum. Sinan İstanbul Gelir Müdürü sıfatı ile emekli oldu, Selahattin Baysal, Orman Mühendisi oldu, bilahare istifa ederek özel sektörde iş adamı olarak çalışıyor. Ben de öğretmenlikten emekli olarak, özel sektörde iş tutarak ve yayıncı yazar olarak yaşama şimdilik devam ediyorum. İki orta öğretim, iki yüksek öğretim diplomasına sahibim. En son bitirdiğim okuldan 1987 yılında “Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Uzmanı” olarak İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’ nden yüksek lisans diplomasını aldım. Danışman hocam doktoraya devam dedi, kitap yazmaya başladığım için gitmedim, şimdi kesin profesör unvanım olurdu, pişman değilim. Kitaplarımla Türkiye’ye hocalık yapmakla çok mutlu olduğumu ve para da kazandığımı bu vesile ile ifade etmeliyim.
Hocam Naci Aydınlı’nın öğrenci başarılarını “ Belli bir kadronun bilinçli ve özverili şekilde çalışmasıyla gerçekleştiğini , o zamanki öğretmen kadrosu ile şu paydada buluşuyorduk Bu okul fırınından, çiğ, pişmemiş ekmek çıkarmayacaktık. Ekmek toplumun midesini hasta etmeyecekti… Öğrencilerde başarıya ulaşmak için bu anlayışla eğitim öğretim yapıyorlardı.
EĞİTİM ÖĞRETİME SİYASETİN GİRMESİ
Lise açıldıktan sonra çeşitli açılım ve yönlenmeler olur. Tayinler atamalar, zorlamalar. Çözülmeler oldu. Aydınlı hocamız da Güneyyurt Ortaokuluna atanır. Bir yıl çalıştıktan sonra . İstek dışı tekrar atamam yapılır, Adana Düziçi Lisesi’ne. Kasım 1976 tarihinde Ermenek’ten ayrılır.
İşte siyaset, en değerli hocalardan en önemli yerlerde çok iyi verim alacağı yerde, hallaç pamuğu gibi sağa sola kışta kıyamette dağıtır. Bu ülke yönetimine bütün kötülükler, siyasiler tarafından yapılmış, nerde haksız bir atama var, liyakatsiz adamlar oraya getirilmiş arkasında siyasetçiler var. Adamalar kanun, nizam dinlemezler özellikle eğitim öğretim sınıfındaki atamalarda ülkemizde çok büyük haksız hukuksuz atamalar geçmişte yaşandı. AYDINLI Hocamız da bu mağdurlardan biridir.
Aydınlı Hocamız meslekteki yaşam sürecine şöyle devam eder “ Ermenek’ten ayrıldığımda oğlum Mesut, ortaokulu yeni bitirmişti, Oğlum Melih ortaokul son sınıf öğrencisi, kızım Meltem de henüz dört yaşında idi. Düziçi güzel bir yerdi çevremizle kısa sürede kucaklaştık. Ama üç çocuğum okutmak yetiştirmek zorundaydım. Danıştay’a başvurdum, davayı kazndım1977 yılında Ermenek’e atamam yapıldı kabul etmedim, Konya merkeze naklimi istedim. İyi ki şansım varmış 1977 yılı sonunda Konya Merkez Dumlupınar Lisesi’ne atamam yapıldı, işlemler pek kolay olmadı. Aralıksız emekli oluncaya kadar aynı okulda çalıştım. Çocuklarımı okuttum.17 Nisan 1995 tarihinde emekli oldum.
20.06.2017
Hasan ŞİMŞEK
NACİ AYDINLI KİMDİR - 6 -
NACİ AYDINLI HOCAMIZIN EMEKLİLİK YILLARI
Naci Aydınlı Hocamız Antalya’yı daha önce tanıyıp bilmesi, kızı Meltem’in Akdeniz Üniversitesi Kimya Bölümü’nde Araştırma görevlisi olması gibi nedenlerle Konya’dan Antalya’ya taşınırlar ve yerleşmek için bir ev satın alırlar.
Sonuç olarak aradan yıllar geçti, oğlu Mesut emekli Topçu Albay Ankara’da; oğlu Melih Orman Mühendisi Çevre ve Orman Bakanlığı’nda çalışıyor. Kızı Meltem de Afyon Kocatepe Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kimya Bölümü Başkanı, doçent, kadrosu gelince profesör olacak.
Torunlarından bahsederken,
“ Dört torunum var: Mesut’un bir oğlu var, Naci Denizhan TOP Üniversitesi Elektrik, Elektronik, Bilgisayar Bölümü son sınıf öğrencisi. Orman Mühendisi Olan Melih’in ise Berna ve Zeynep adında iki kızı var. Kızı Meltem’in ise Melis adında bir kızı var. Çok şükür çocuklarımız okuyup istikballerini sağladılar. Torunlarımız da okumaktalar.” diyerek hâline şükreder.
2016 yılında eşi ile birlikte Hacca gidip gelmişler. Mutlu ve huzurlular. “Alalh cümlemizi mutlu ve huzurlu etsin. Ben ve eşim de Antalya-Afyon-Ankara arasında 3 A’da çocuklarımızla birlikte olabilmek için dolaşıp duruyoruz.
“Sonuç olarak öğretmenlik mesleğinde, askerlik dahil 39 yıl çalışmış. Mesleğini güzel ve faydalı buluyor. Dünyaya yeniden gelme şansım olsa yine öğretmenlik mesleğini seçerdim. Geriye dönüp baktığımızda çalışma kadromuzla emek verdiğimiz bütün öğrencilerimiz istikballerini kazandılar. Emekli olduktan sonra bunu daha iyi anladım.
Belleğimde bütün öğrencilerimizin hepsinin ayrı yeri var. Öğrencilerimizden aldığımız verim bilinçli, disiplinli bir kadronun çalışmasının ürünüdür. “ derken öğrencilerinin başarılarını kendisinin olduğu kadar, diğer mesai arkadaşlarının da payı olduğunu vurgulayarak, başarıda da paylaşımcı bir kişilik yapısında olduğunu vurgular. Yıllar sonra karşılaştığımız bazı öğrencilerim, bana şunu söylediler. “Öğretmenim, biz okurken sizi çok seviyorduk. Sıkı ve disiplinli idiniz. Haksızlık etmediniz. Ama hayata atıldıktan sonra bizim yetişmemizde annemiz ve babamızdan sonra en çok emeği geçenlerden biri olduğunuz için sizi daha çok seviyoruz.”diyeceklerdir.
Kıymetli öğrencilerimin bu sözleri beni çok etkiledi. Mutlu oldum, çünkü görevimi yapmış olmanın mutluluğunu yaşadım ve hâlâ yaşıyorum.
NACİ AYDINLI ÖĞRETMENİMİZİN BELLEĞİNDE KALAN ÖĞRENCİ İSİMLERİ
Aklıma gelen öğrencilerimin adlarını yazmaya çalışacağım. Elbette başta mesleki çalışması ile kalemi ile gurur duyduğumu Hasan Şimşek ilk sırda yer alıyor ve alacak. İsmini unuttuklarım varsa sakın alınmasınlar.
KIZ öğrencilerimiz: Cihan Sönmez, Hasibe Karaelma, Gülşen Görgülü, Sevgi Yaldız, Nazan Yaldız, Şükran Güney, Emine Güney, Ülkü Özmen, Feray Atalık, Sabahat Can, Yaşar Dökmeci, Muazzez Bayındır, Leman Örnek, Gülgün Küçüksu, Hilal Baylav, Nurhan Keskin, Nesrin Aslan, Fatma Evren, Zehra Çetin, Aynur Yılmaz.Şenay Torcu, Semra Karamanoğlu, Aysel Livatyalı, Demet Oran
ERKEK Öğrencilerimiz: Tevfik Bardakçı, Mustafa Okuroğlu, Salim Cöhce, Hasip Pektaş, Hakkı Polat, Ali Yıldırım, Basri Aksoy,İbrahim Zengin, Sinan Çelebi, Mustafa Çetin,Ali İhsan Sayıcı, İbrahim Baylav, Lütfi Servi, Nuri Karamanlı, Halit Atasoy, Mehmet Çiçek, Ali Dökmeci, Alaeddin Parmaksız,Alaeddin Atalık, Mehmet Atay, Talat Seyhan, Mehmet Aydoğdu, Necati Akpınar, Hakan Yüzbaşıoğlu, Halûk Yüzbaşıoğlu, Nurettin Ünsal, Nevzat Ünsal, Kemal Gültekin,,Ahmet Arpacı, Raci Yılmaz, Mehmet Altunay,Kamil Sönmez, Naci Sözen, Fikret Abitağaoğlu, Hüsamettin Dökmeci, Niyazi Bulduk, Nuri Güzveli, Sadık Haranioğlu, Mehmet Haranioğlu, Mehmet Emin Öztaş, Tevfik Yavuzer, Kadir Sinoplu, Şevket Say, Hüseyin Ören, Fehmi Özkan, Kazım Yazar, Hasan Altınışık, Nejat Ozkan, Mustafa Uğur,Abdullah Dikici, Mehmet Toprak, Süleyman Berberoğlu,, Kamil Karataş, Ahmet Kocaman, Nuri Yaldız, Hasan Kömürcü, Şifa Yılmaz, Naci Erikoğlu, Mustfa Erikoğlu, Sabahattin Aldemir, Hüseyin İleri, Mustafa Şenol, Mustafa Aydın, Fehmi ( Öksüz ) Enginalp, Şevki Darçın, Mehmet Özcan, Cevdet Akın Selami Arı, Sait Saçlı, Halis Göksel, Mehmet Kavuncu, Mehmet Alptekin, Süleyman Küçük, Salim Sakarya, Halis Gürdal, Mehmet Gürdal, Nejat Aras, Abidin Soranlar, Fuat Özdin, Mustafa Güney , Hasan Şahin, Hasan Kalan Ahmet Tartıcı, Hidayet Etlik, Selahattin Baysal, Fehmi Ünal, Kamil Ulusan, Nazım Köprülü, Nuri Servi, Adil Ceylan. Sizi de Adil’i de çok seviyorum. Hepimiz unutulacağız. Sizler kaleminizle unutulmayacaksınız dese de. Yukarıda adları geçen arkadaşlarımız kendi meslek dallarında ve sosyal sorumluluk projelerindeki alanlarında çok başarılar elde etmiş örnek gösterilecek arkadaşlarımızdır. Tabi ki değerli öğretmenimiz Sayın Aydınlı’nın öğrencilerinin başarılarını izlemesi ve takip etmesi mümkün değildir. Ben bile bu arkadaşların bazılarını tanımadığım hâlde facebook’ta arkadaşlarım olduğundan çoğunun adını anımsadım.
Naci Aydınlı Hocamız Ermenek Ortaokulu’nda 1962’den lise açılıncaya kadar ki dönmede Ermenek’te çok verimli çalışmalar yapar, istem dışı bilahare Güneyyurt’ta , 1976 yılında ise dönemin olumsuz,istikrarsız ,ideolojik bakış şartları gereği Adana Düziçi Lisesi’ne gönderilir. Danıştay kararı ile ermenek7teki eski görevine verilse de o Konya’yı tercih eder.
Yukarıda yazdık istikrar olunca, öğretmenler yerlerinde rahat bırakılınca verim almanın doruklara çıkacağının ispatıdır yukarıdaki isimler.
Değerli öğretmenimiz Naci Aydınlı’ya ailesiyle, çocukları ve torunlarıyla birlikte bundan sonraki yaşamında sağlık ve mutluluklar dileriz.
12 Haziran 2017. Hasan ŞİMŞEK
NACİ AYDINLI KİMDİR? - 1
Gençler onu tanımaz,
O tertipli, düzenli, iyi giyimli biraz da havalı bir öğretmen!
Şimdilerde Antalya’da yaşıyor.
Ermenek Ortaokulu’nda öğretmenimiz olan Sayın Naci Aydınlı, tarih dersinde, konuları anlattıkça biz de orduyla sefere çıkar gibi olayları yaşar ve heyecanlanırdık. Öyle günümüzde, çocuklarımıza doğru dürüst tarihimizi okutmadılar söylemlerinin aksine, tarih derslerini o anlattığında hücrelerimize kadar konular işlenirdi. Naci Aydınlı öğretmenimiz bize tarih dersini sevdirdi, öğretti, yaşattı ve hayal dünyamızı zenginleştirdi.
Naci Aydınlı Ermenek Ortaokulu’ndan hocamızdı demiştik, özledim aradım, sordum soruşturdum albay rütbesine kadar yükselmiş bir oğlu olduğunu öğrendim. Şimdi hatırlayamadığımı bir arkadaşımız kanalı ile oğlu Emekli Topçu Albay Mesut Aydınlı’dan telefon numarasını aldım, zaman zaman da hocamızla görüşüyordum. Bu bağlantının sonucu olacak ki dün 24 Mayıs 2017 tarihinde öğleden sonra tramvayda Zeytinburnu-Ataköy arası yolculuk yaparken tanımadığım bir telefonla arandım, karışımdaki ses Naci Aydınlı’nın sesi idi. Her zamanki kibar ve resmi tavrıyla konuşmamıza başladık, Zeytinburnu aktarma istasyonunda durakta indim ve durdum, uzun bir muhabbet ettik, 1960’lı yılların Ermenek’ine döndük. Devre arkadaşlarımızdan kimlerle görüşüp konuştuğumuzu sordu, Ahmet ve Nurhan Esin’den, Sinan Çelebi’den Arif Ertekin’den, Hasgül Hoca’mızdan bahsettim. Hepsine selam gönderdi, mutlu oldu. Afyon’da olduğunu söyledi, orada kızı varmış Kocatepe Üniversitesi’nde kimya doçenti olarak çalışıyormuş. Naci Aydınlı Bey eşi ile birlikte, yılın belirli aylarında Afyon’da torunları ile yaşıyor, öteden beri yılın yarısını da Antalya’da yaşayarak yaşamını sürdürdüğünü biliyoruz. Hep kendisini uzaktan takip ettik, facebookta toplu fotoğraflarla kendilerini anımsadık. Antalya’da Naci Küçüksu, Haydar Gültekin, Halis Gürdal ve hatırlayamadığım diğer Ermenekli dostlarla eski anıları hatırlayarak yaşadıklarını zaman zaman sosyal medyadaki paylaşımlardan görüyor ve anlıyoruz. Bir ara sohbetimiz sırasında, 1963 mezunlarının hocalarının Naci Bey’den başkasını kaybettiğimizi söyleyecek oldum ve Halil Cengiz’den bir haber alamadığımızı söylediğimde, Hukuku bitirdiğini ve Isparta’da avukatlık yaptığını söyledi, biraz şaşırmakla birlikte sevindim. O, beni öğrencisi olmaktan daha çok bir ağırlıkta seven bir öğretmenimizdi.
Sayın Aydınlı ile konuşmam bittikten bir gün sonra, internetten Isparta Barosu kayıtlarına baktım, bir sürpriz yaparak anıları tazeleyelim diye hayal ederken, Baroyu aradım, adını verdim, telefona çıkan ilgili görevli üç yıl önce vefat ettiğini söyledi. Hayalimin üzerine çöktüm kaldım, sürprizi yaşayamadık. Çok, ama çok üzüldüm, Allah’ın rahmeti üzerine olsun.
Ermenek Orta Okulu öğretmenleri başta müdürümüz Adnan Göksu, Ünal Öztaş, Halil Cengiz, Mehmet Sönmez, Naci Köprülü, Emin Alper, geçen yıl kaybettiğimiz Meliha Berk, kardeşi Operatör Dr. Tevfik Fikret Berk hakkın rahmetine kavuştular. Şüphesiz o zaman çok genç olan ve şimdilerde İstanbul’da yaşayan Hasgül Atalık Hanımefendi ile Afyon’da yaşayan Naci Aydınlı hocalarımıza Allah uzun ömürler versin, sağ ve hayattalar.
1963 mezunlarına büyük emek veren hocalarımızı rahmetle anarken, sağ olanlara Allah’tan sağlıklı ve uzun ömürler diliyorum. Bu yazı bir giriş oldu, gelecek sayılarda Naci Aydınlı hocamızı hatırlatmaya, ve bilmeyenlere tanıtmaya devam edeceğiz.
30 Mayıs 2017. Hasan ŞİMŞEK