DR. MEHMET SÖNMEZ
- Detaylar
- Kategori: Kim Kimdir?
- Yayın tarihi: Çarşamba, 16 Mart 2016 18:14
- Yazar: hasan-simsek
- Gösterim: 4037
DOKTOR MEHMET SÖNMEZ
( 1918- 2008 )
Dr. Mehmet Sönmez’i 18 Mart 2008 Salı günü saat 01.45’te Ankara’da kaybettik. Bugün ölümünün yedinci yıl dönümüdür. Kendisini rahmetle anarken ruhunun şâd olmasını Cenab-ı Haktan niyaz ederim. Dr. Mehmet Sönmez ile ilgili yazılarımda ve sohbetlerimde hep Mehmet Bey demeyi tercih etmişimdir. Dr. Mehmet Sönmez adı bana her zaman çok resmi ve soyut geldi. Mehmet Bey adı ise cana yakın, içten, sıcak bir hava veriyor gibi geliyor bana. Doktorluğu ile particiliği ile avcılığı ile hocalığı ile ve beyefendi bir yaşam tarzı ile 1965 yılının öncesi Ermenek’te hep o vardı. Ben onu Ermenek Orta Okuluna gelmeden önce köyümüze ( Büyükkarapınar’a) doktor olarak ve siyasetçi olarak gelip giderken tanıdım. Daha sonra bir dönem ortaokulda Türkçe derslerimize girdi. Kendisinden Türkçe öğrenmemizin yanında insanı değerler açısından şahsen çok şeyler öğrendim. Her ne kadar aileden demokrat bir ailenin çocuğu da olsam, sosyal hayatta yaptığı işleri ve insanî değerleri verdiği öncelik nedeni ile onu hep hayranlıkla izledim. 1963 yılının Haziranında Ermenek Orta Okulunu bitirince Ermenek’ten tamamen koptum, eğitimi yapmak için gurbet ellere düştük. O yıllarda ( 1963) Mehmet Bey de Ankara’ya göçmüş.2003 yılına gelinceye kadar Mehmet Bey’i hep uzaktan İstanbul’dan izledim. Her Ankara’ya varışımda onu görmek ve konuşmak arzusu hep içimden geçti ama kısmet olmadı. Hep onu içimde yaşadım. Niçin yaşadım? İnsanlara insanca değer verdiğinden, özverili bir doktor olduğundan, toplum çıkarlarını kişisel çıkarlardan üstün tuttuğundan, her alanda örnek bir insan olduğundan Mehmet Bey’i hep sevdim ve saydım. Bu nedenle Taşeli Coğrafyasında yaptığı özverili çalışmaları unutulmaya başladığı bir dönemde onu yazmaya ve eskilere hatırlatmaya, gençlerimize de tanıtmayı vicdanî bir görev saydım. Tam 95 soru ile Mehmet Bey Yaşadığı dönemin Ermenek’ini, kendini, yaptıklarını ve Ermenek’e verdiği hizmetleri anlattı. Sorduğum soruların hiçbirini atlamadı, yanıtlarını yazılı olarak gönderdi. Soruların yanıtlanmasında ve derlenip toparlanmasında rahmetli Turan Servi ağabeyimizin büyük katkıları oldu. Bu vesile ile onu da rahmetle anıyorum. Yeşil Ermenek gazetesinin sahibi Mustafa Şenol Bey sağ olsun gazetede hiçbir kısıntıya yer vermeden hazırlamış olduğumuz yazıyı neşretti. Bu vesile ile Dr. Mehmet Bey’in hizmetlerini 50 yaşının üstünde olan Ermeneklilere hafızalarında tazeledik, yeni kuşaklara da tanıtmış olduk. Yazı serisini hazırlarken ileri yaşta olan İstanbul’daki Ermeneklilere Dr. Mehmet Bey’i tanıyıp tanımadıklarını sorduğumda hepsi onun iyiliklerinden ve özverili çalışmalarından bahsetti. Onu tanıyan hiçbir Ermenekli olumsuz bir ifade kullanmadı. Hatırlatmakta fayda var: 1940’lı ve 50’lı yıllar Ermenek ve köylerinde her evde en az bir, hatta iki üç hastanın olduğu yıllar… Doktor yok, ilaç yok, hasta çok. Böyle yokluk ve kıtlık içindeki bir dönemde Mehmet Bey l943 yılında Ermenek’te göreve başlar. Yol yok, insanı ve doktoru taşıyacak motorlu araç yok. Yokluklar ve imkânsızlıklar diyarında (Taşeli’nde) yaşamının büyük bir kısmını, mesleki bilgisini insanlara hizmet ederek geçirir. O, doktorluk bilgi ve kariyerini hiçbir zaman para için kullanmadı. Hastalarını hep gözetledi. Bakırköy Sadık Konuk Devlet Hastanesi Eski Başhekimi Opr. Dr. Zühtü Susanlı’ya göre parayla arası pek iyi değildi. “Mehmet Ağabey’in para ile arasında mesafe var.” derdi.
Ermenek Orta Okulundan bizim gibi öğrencisi olan İstanbul Üniversitesi Eski Türk Dili ve Edebiyatı Profesörü olan değerli bilim adamı Prof. Dr. Kemal Yavuz da Dr. Mehmet Bey’i “Türkçeyi bize öğreten adam.” olarak niteler.
Ermenek’teki can dostu ve av arkadaşlarından olan rahmetli İlhan Gür, onun av arkadaşlığında da toplumsal değerleri önemsediğini ve gözettiğini vurgular.
1963 yılında Ermenek’ten ayrıldığımda ben ortaokulu yeni bitirmiş bir öğrenci, Dr. Mehmet Bey de Ermenek Coğrafyası’nda 45 yaşlarında kelli felli bir doktordu. 2001 yılında 38 yıl sonra Ankara’da Ermenekliler gecesinde onu tanıyamadım, Dr. Mehmet Bey olduğunu yanımdaki arkadaşlardan öğrendim. İncelip zayıflayacağını, yaşlılığın insanı fiziki olarak değiştireceğini düşünememiştim. Hep hayalimde 38 yıl önce Ermenek’te bıraktığım Dr. Mehmet Bey vardı. Yılların insanları nasıl yıpratıp örselediğini ancak resimlere bakınca görüp anlayabiliyoruz.
Kendilerini en son olarak 2007 yılında Dil Bayramı Etkinlikleri nedeni ile gittiğimiz Ermenek’teki evinde ziyaret etmiştik. Bize Selçuklu Otel’in müdürü değerli kardeşimiz Ata Gür kılavuzluk etti. Kendisiyle bir saati geçen doyumsuz bir sohbet yaptık.
Dr. Mehmet Bey şimdi Ankara’da yatıyor. Torosların Beyi’ni neden Torosların bağrında güneye bakan bir yamaca koymadılar,anlayabilmiş değilim!...onu tanıyan bütün Ermenekliler mezarının Ermenek’te olmasını istiyorlar. Yakınları bu kararı bir daha derinlemesine düşünmelidir.
Ömrünün son yıllarında, Ermenek Barajı Şantiye Müdürü Ümit Arslan Kobal ile baba oğul ilişkisinden öte çok içten bir arkadaşlık ilişkisi yaşamıştır. Ümit Bey, onu tanıdığından dolayı çok mutlu olduğunu ifade eder. Ümit Bey, her yıl Ermenek’teki evinde, ona olan sevgi ve saygısından dolayı devreyi senesinde Mehmet Bey için mevlit okutur. Ümit Bey’e teşekkür ederken rahmetli Mehmet Bey’e de “ Mekânı Cennet olsun!” deriz.
Bu vesile ile başta Dr. Mehmet Bey olmak üzere bizim insanlarımıza hizmet eden ve bu dünyadan göçüp giden bütün fanilerimizi rahmetle anarım.
16.03.2015
Hasan ŞİMŞEK
DOKTOR MEHMET SÖNMEZ ( 1918- 2015 )
Doktor Mehmet Bey’i iki yıl önce 18 Mart Salı günü kaybettik. O değerli insanı ölümünün ikinci yıl dönümünde hatırlayarak analım dedik. O şimdi Ankara’da dostlarının çoğundan ayrı bir mekânda tek başına yatıyor. Bana göre sanki ayrı bir dünyada hemşerilerinden ve komşularından sevdiklerinden, keklik ve su seslerinden çok uzakta bir yerde yatıyor. Çok az ziyaretçisi olduğunu düşünüyorum. Ermenek’te olsa idi, komşusu, akrabası, tanıdık tanımadık herkes ona mezarda yatarken bile saygı ve sevgi duyacak, hatırlayacak, öneminden ve yaptığı özverilerden söz edecekti. Yüreğimle inanıyorum ki bu sevgi ve saygıdan Ankara’da mahrum. Bu mahrumiyeti az da olsa gidermek için onu seven ve sayanlara ölüm yıl dönümünde hatırlatma kabilinden bu yazıyı kaleme aldım.
O, askerde ilk yardım dersi görüp de iğne yapmasını bilen insanların doktorluk yaptığı yıllarda doktorluğa başladı. Ben hasta olup da Mehmet Bey’e hiç muayene olmadım. Onun doktorluk yanı beni çok fazla etkilemedi. Gerçi çok zor şartlarda ve paranın olmadığı dönemlerde fakir Taşeli Yöresi halkına sağlık yönünden çok hizmet verdi. Opr. Dr. Zühtü Susanlı, Dr. Mehmet Bey’in hastaları ile olan ilişkisinde paranın hep ikinci planda olduğunu söyler ve onu örnek bir meslek büyüğü olarak anar.
Doktor Mehmet Bey’in politikacı tarafı da beni çok fazla ilgilendirmedi. Çünkü babam “Benim eşeğim dahi Demirgırat’tır. “ diyordu. Demek ki onun politika yaptığı yıllarda ben Demokrat Partili bir ailenin çocuğu olarak varım.
Beni etkileyen en önemli yanı Mehmet Bey’in insani değerlere önem vermesi ve bireyin ön plana çıkması için çaba sarf etmesidir. Onun için birey, önemsenen, kıymet verilen, varlığı hiçe sayılmayan, toplumda rol alan bir değerdir. Ben ve arkadaşlarım, Ermenek Ortaokulu’nda Türkçe Öğretmeni Dr. Mehmet Bey’den bunu öğrendim. Daha sonraki yıllar da ilkelerinden asla ödün vermeyen bir kişilik olarak Mehmet Bey’i tanıdım.
O, bir Türk aydınının toplum üzerindeki rolünü en iyi şekilde temsil etmiş, asla küçük çıkar hesaplarının peşine düşmemiş saygın birisi idi. 1960’lı yıllardan önce yetişen Ermenekliler onun yöreye hangi şartlarda sağlık hizmeti verdiğini çok iyi bilirler.
Kendisi yöremize yalnız sağlık yönü ile değil, her yönü ile hizmet etmiş koca bir doktordu. Siyasete girmemiş olsaydı, siyasete girmesi için yakın çevre baskısı olmasaydı. O Ermenek’te büyük olduğu kadar tüm Türkiye’de de büyük ama çok büyük bir adam olabileceğini hep düşündüm. Ruhu şad olsun.
12.03.2010
Hasan ŞİMŞEK
DR. MEHMET SÖNMEZ’DEN İNSANLIK DERSLERİ
Bu hafta Dr. Mehmet Sönmez Bey’in ölümünün beşinci yıl dönümü. O, 18 Mart 2008’de hayata veda etti. Doğum yılı kanın gövdeyi götürdüğü savaşların yapıldığı yüz binlerce insanlarımızın cephede ve cephe gerisinde öldüğü yılların sonuncusu 1918’dir. Yazıma girmeden önce başta Çanakkale’de ve diğer cephelerde şeti düşen vatan evlatlarını rahmetle anar, gazilerimize sağlık dileyerek yazımıza baxşlayalım.
Dr. Mehmet Bey’e hiç muayene olmadım. Hep uzaktan tanıdım. Ta… ki orta son sınıfta Türkçe öğretmenimiz olana kadar.
Dr. Mehmet Bey’i tanımayanlar için biraz onu tanıtalım: O Ermenek’te Hacı Sofulardan herkesin gıpta ile baktığı zengin bir aile içinden çıkmış ünlü bir doktordu. Uzun boylu, iri kıyım yaklaşık 110-120 Kg olan oldukça yakışıklı bir adamdı. İstanbul Tıp Fakültesini birincilikle bitirip 1950’den önce Ermenek’e döndüğünde daha o motorlu araçlar Ermenek’e gelmemişti. Uzun yıllar Taşeli’nin tek serbest doktoru olarak halkımıza hizmet etti.
Şimdi böyle bir girişten sonra Mehmet Bey’den aldığımız insanlık derslerine bir bakalım: Orta son sınıftayım, öğleden sonraki bir zaman, sınıfımız gürültü yapıyor. Mehmet Bey yan sınıfta ders işliyor. Ders işlerken rahatsız olacaklar ki bizi uyardı ve gürültü yapanları yaz ve bana getir dedi. Aradan 10-15 dakika geçti yine sınıfımızdan yüksek sesler ve konuşmalar, patırtı gürültüler başladı. Oldukça fazla bir gürültü idi ki Dr. Mehmet Bey bizi uyarmak için tekrar bizim sınıfa öğrenci göndererek beni çağırttı ve gürültü yapanların kimler olduğunu sordu. Ben de elimdeki ince ve dar kâğıda yazmış olduğum isimleri numaraları ile okuyarak “ Gürültü yapanlar bu çocuklar dedim. Önce beni uyardı ve “bu çocuklar demektense, bu arkadaşlar demek” daha uygun olur şeklinde ciddi bir ikazda bulundu. . Beni ve sınıftaki arkadaşları uyararak dersine döndü. Zamanla düşündüm ki insanın arkadaşalarına bunlar demesi ne kadar aşağılayıcı kaba bir ifade…
İkinci olay, 1950 seçimleri öncesi Başdere Pazarı’nda geçer. 1950-60’lı yıllarda o Pazar Zeyve Pazarı gibi ünlü bir pazardı. Taşkent, Hadim, Ermenek, Gazipaşa ve Alanya’dan mal satmak ve almak için o dönemin tüccarlar satacakları malları katırlarının sırtlarına yükleyerek pazara gelirlerdi.
Doktorun ilk görücüye çıktığı ( seçim propagandasına ) yıllardır. O CHP’nin İsmet Paşa tarafından kontenjandan ilk sıraya koyduğu bir milletvekili adayıdır. Kendisi Aile Hekimi olarak Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde ( Daha aile hekimliği o zaman var, ama sonradan bir türlü uygulanıp hayat geçirilememiş.) çalışmaktadır. İsmet Paşa’nın emri ile göreve çağrılır ve milletvekili adayı olarak meydanlarda konuşmaya başlayacaktır. İlk gittiği yer de ünlü Başdere Pazarı’dır. Pazarda yüksek bir yer bulur konuşmaya başlar, hararetli bir konuşmadır, konuşmanın ortasında birisi belinden yukarısını soyarak beyim şu sırtıma bak! Her tarafı taş çekmekten (nasırlaşmış yara bere ) yağır oldu. diye bağırır. O dönemlerde belden yukarısı çıplak soyunup dökülmek büyük olay daha deniz plaj milaj yok. Doktor alışkın olmadığı bu davranış karşısında büyük bir şaşkınlık yaşar , kendini toparladıktan sonra konuşmasına devam eder. Bağıran kişi Sarıveliler’den Kaba Kerimi’dir. Olayın özeti şu: Türkiye ikinci Dünya Harbi’nin en yoğun günlerinde bir taraftan cephelerde askerlerini tutup savaşa hazırlanırken diğer taraftan da çok ciddi bir eğitim seferberliği içinde idi. 1940’lı yılların başları Türkiye’de okullaşmanın ve eğitimin yaygınlaşmasının en hızlı dönemleri idi. Biz o dönemlerde yapılan okullarda ve yetiştirilen öğretmenlerde okuduk. Hepsin rahmetle anıyorum. Yokluk içinde verilen bir aydınlanma mücadelesi bu mücadeleyi bugün anlaycak AKP’li ve CHP’li yiğit çok az. Ancak olayları yüreği ile siyasetten arındırılmış bir gözle okursanız o dönemi anlayabilirsiniz. Üç beş oy için çekilen eziyetleri ve emekleri beyhude saymak ne kadar vatanperverlik anlayışı içinde olur, ancak ilerideki zamanlarda halkımız anlayacaktır. Neyse dönelim konumuza: 1942-43 yıllarında devlet köylülere kendi okulunuzu yapın ben size öğretmen ve diğer konularda destek olacağım der. O zaman binalar insan gücü ile yapılır. Taş duvarlarla örülen okullara lazım olan taş,ağaç, sırtlarda taşınıyor, kireç köylüler tarafından söndürülüp yapılır. Kısaca köylüler okullarını angarya usulü ile kıt imkânlarla yaparlar. Duvar ören ustaya kalifiye olmayanlar da taş getirip taşıyacaktır. Kaba Kerim de bunlardan biridir. Sırtında taş çeke çeke sırtı yağırlaşmış ve tepkisin Dr. Mehmet Bey’e bu şekilde göstermiştir. Aradan zaman geçer Kaba Kerim’in hanımı hastalanır ve yaya 8 saat yürüyerek ulaşacağı Ermenek’e doktora götürür. Ermenek’te tek bir doktor vardır o da Doktor Mehmet Bey’dir. Doktor gelen hastalar içinde Kaba Kerim’i tanır. Diğer hastalardan izin alarak ilk sıralarda onu muayene eder. Hastalığı o zamanlarda yaygın olarak bilinen bir hastalıktır. Doktor hastaya reçetesini yazar ve Kaba Kerim’e bir perhiz listesi sunar. Kaba Kerim bu nedir diye doktora sorar. Doktor bunun perhiz listesi olduğunu ve harfiyen kullanılması gerektiğini söyler. Kaba Kerim kendisinin okuma yazma bilmediğini ama ne yapması gerekirse sözlü ifade etmesini doktordan rica eder. Doktor ona der ki:
Kerim Ağa, senin baban okul yapılırken sırtında taş çekmiş olsa idi, sen okuma yazma bilecektin der. Doktor açıklamasını yapar ve Kaba Kerim’den vizite ücreti de almaz ve erkenden köyüne yolcu eder. (2 ) 18. Mart 2013. Hasan ŞİMŞEK
_________________________________________________
1) Ermenek’e doktora ve mahkemeye gelmek için köyün uzaklığına göre gecenin 01.00-02.00’sinde yola çıkılır, öğleye kadar işler bitirilir. Akşamın köründe de köylerine ulaşılırdı. İşin önemini bilen hâkimler ve doktorlar uzak yoldan gelen köylülere zamanında dönebilsinler diye öncelik tanırlardı. ( Hâkim Sami Soylu ve Dr. Mehmet Sönmez bunların başlıcalarıdır. )
2) Dr.Mehmet Sönmez’i yüze yakın soru sorarak hayatın yazdım ve Yeşil Ermenek gazetesinde yayınlandı. Dr. Mehmet Bey’i yazmamda rahmetli Turan Servi’nin çok büyük katkıları oldu. Şimdi ikisin de rahmetle anarım. Ruhları şad olsun.