HURŞİT AKPINAR

NAMI DEĞER HURŞİT AĞA...

 
 
TAŞELİ YÖRESİNİN AĞASI HURŞİT AKPINAR, NAMI DEĞER HURŞİT AĞA KONYA TIP FAKÜLTESİNDE TEDAVİ OLUYOR!
 
Damadı, önceki Ermenek Belediye Başkanı Necati Akpınar’dan öğrendiğimize göre, Hurşit Akpınar 10 Kasım 2017 tarihinden beri Konya-Meram Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yoğun bakımda yatıyor.
 
Hemşehrilerimizden Meram Tıp Fakültesi hocalarından,  Prof. Dr. Mehmet Erikoğlu, Prof Dr. Hakkı Polat, Prof. Dr. Sema Tuncer ve diğer sağlık görevlisi insanlarımız ilgilerini eksik etmiyorlar.  Hurşit Ağa’nın sağlığına kavuşması için herkes elinden geleni yapıyor.
 
Taşeli Yöresinin Hurşit Ağasını Tanıyalım:
 
Hurşit AKPINAR, 1924 doğumlu olsa da gerçek yaşının 95 ve 96 yaşında olduğu tahmin ediliyor. Aşağıdaki yazı dizisi, yıllar önce Taşeli Yöresi Eğitim Seçkinleri adı altında yaptığım söyleşi ile Hurşit Akpınar Bey’i bir daha bilenler hatırlayacak bilmeyen ve okumayanlar da öğrenmiş olacaklar!
 

Biz Hurşit Akpınar Bey’e acil şifalar dilerken, sizler de bu vesile ile onun alicenaplığını ve ağalığının nereden geldiğini öğrenmiş olacaksınız.
 
 

HURŞİT AKPINAR (1)

 
 
 
 
Taşeli'nin Hurşit Ağası
Türk Dil Bayramı etkinlikleri çerçevesinde geldiğim Ermenek'te Sayın Hurşit Akpınar ile geçmişte yapılması gereken bir söyleşiyi yapmaya gittim. Daha önce, eğitim seçkinlerimizden Ahmet Keleşoğlu'nu, Hakkı Polat'ı ve Galip Sumra'yı yazmıştım.
 
İleriki bir zamanda da Hurşit Akpınar ile Ahmet Kalan'ı yazacağımı söylemiştim. Şimdi doğal olarak Nadir Bey'i ve Mehmet Çakır'da yazmak borç oldu. Ben bu hayırsever hemşehrilerime “eğitim gönüllüsü” demiyor, “eğitim seçkinleri” diyorum. Çünkü çarşıdan pazardan bir okul öğrencisine yapılan her tür ve seviyedeki yardımı yapan bana göre “ eğitim gönüllüsü “ kapsamına girer. 
 
Örneğin marketten beş düzine kalem, ya da bir kitapçıdan 50-100 liralık kitap alıp bir okula götürmek ve çocukların ihtiyaçlarına sunmak bir gönül, bir sevgi işidir. Oysa okul yaptırmak ve bunu proje aşamasından bitim aşamasına kadar takip etmek ve sonuçlandırmak çok zahmetli ve maddi külfeti ağır olan bir iştir. Bu nedenle okul yaptıran hayırsever hemşehrilerimize ben “eğitim seçkinleri” diyorum.
 
Hurşit Akpınar'ı nasıl tanıdım?
 
1964'ten beri İstanbul'dayım. Köyüm Büyükkarapınar'a ve Ermenek'e 2002 yılına kadar pek nadir giderdim. Ama köyüm ve Ermenek ile olan bağımı hiç koparmadım. Ta ortaokul yıllarından beri tanıdığım ve Keskin Han'ın yöneticisi olan İlhan Gür'e Ermenek Gazetesi'nde kendinden sık sık bahsedilen Hurşit Akpınar'ı kastederek bir gün şu soruyu sordum:
 
- Kim bu Hurşit Akpınar! dedim. Bana Hurşit Akpınar'ı şöyle anlattı: 1977 yılında, rahmetli Bülent Ecevit'in Hükûmet olduğu yıllarda madenler devletleştirilir. Hurşit Akpınar, işletmiş olduğu ocakları öfkeye kapılarak, yakarak yıkarak değil bir devir teslim kuralına göre işletmeye açık olarak devlete teslim eder. Hatta işçilerin yattıkları yatakları bile bırakır, gider.
 
Bu olayı Hurşit Ağa'ya anlattıktan sonra olayın doğruluğunu soruyorum. Aynen böyle oldu der. Devir değişir ve devlet maden ocaklarını işletme haklarını elinde bulunduran eski sahiplerine iade ederken, Hurşit Akpınar da önceden işletmiş olduğu maden (linyit ) ocaklarını çalışır vaziyette devletten teslim alır ve madenciliğe bir adım önde yeniden başlar.
 

İşte Sayın İlhan Gür'ün bu anlatımı ile gıyaben tanıdım Hurşit Akpınar'ı. İçimde ona karşı bir sıcaklık doğdu. Okul yaptıran ve yöremize güzel hayır işleri yapan diğer insanlarımız gibi onu da yazmak içimden çok önceden geldi ama bugüne kadar pek bir fırsat olmadı. Şimdi böyle bir girişten sonra Taşeli Yöresinin Hurşit Ağa'sını hep birlikte yakından tanıyalım:
 
 

HURŞİT AKPINAR (2)

 
 
 
 
TAŞELİ'NİN HURŞİT AĞASI
 
Taşeli'nde, Konya'da, Mersin'de “Hurşit Ağa “ kimliği ile tanınan, sevilen, sayılan Hurşit Akpınar kimdir?
Resmi adı Hurşit Akpınar olan ve halk tarafından Hurşit Ağa olarak seslendirilen zatı muhterem nüfusa göre 1927, kendi ifadesine göre 1924 yılında Güneyyurt ( Gargara'nın )'un Oda Mahallesi'nde doğar. Hacı Abdullah Efendi'nin torunu Ahmet Efendi'nin oğludur. Annesi Şerife Hanım Ermenekli Hurşit Çavuş'un kızıdır. Diyeceksiniz ki ulaşımın zor olduğu ve erkeklerin hanım yüzü görmede oldukça zor olduğu bir anlamda yaşadığımız o dönemin mutaassıp dünyasında Güneyyurtlu Ahmet Efendi Şerife Hanımı nasıl bulur? Nasıl tanışır? Anlatalım:
Hurşit Akpınar'ın babası Ahmet Efendi, Güneyyurt'ta okul olmadığından okumak için Ermenek'e gider. O zaman yani Cumhuriyetten önce Ermenek'te bugünkü ortaokul ayarında rüştiye mektebi vardır. Ahmet Efendi Rüştiye Mektebi'nde okurken Hurşit Çavuş’un evinde kalır. Ahmet Efendi'nin öğrencilik yılları bitince köyüne döner. Döner ama önceden tanıyıp sevdiği Hurşit Çavuş'un kızı Şerife Hanım ile evlenir. Şerife Hanım Ermenek'ten Güneyyurt'a gelin gider.
Ahmet Efendi’den Şerife Hanım’ın beş çocuğu olur,  Bu çocuklar büyükten küçüğe doğru Fehmi (rahmetli), Rukiye (rahmetli) Ali (Güneyyurt'ta on yıl belediye başkanlığı yapmış, şimdiki Ermenek Belediye Başkanımız Necati Akpınar'ın babası rahmetli olur.) Hurşit, (Bu yazıya konu olan kişi ), Feride (Spordan sorumlu Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün annesi sağ), yazımıza konu olan Hurşit Akpınar, ailenin dördüncü çocuğudur.

Hurşit Akpınar bir Cumhuriyet çocuğudur. Onun okula başlama çağı 1930-1931 yıllarıdır. Henüz harf inkılabı (Kasım 1928 ) yani yeni yazıya geçişin ikinci ya da üçüncü yıllarıdır. Eğitim ve öğretim çalışmaları henüz yerli yerine oturmuş değil, ama ülke genelinde büyük bir eğitim seferberliği var. Yeni yazı ile okullarda eğitim ve öğretim yaptıracak öğretmen sayısı da yok denecek kadar az. Henüz Kurtuluş Savaşı'ndan çıkalı birkaç yıl olmuş. Yokluk imkânsızlık, mahrumiyet diz boyu. Küçük Hurşit okul çağına girdiğinde çok önemli bir şey daha yaşanıyor bütün dünyada. Günümüzdekilerden çok daha büyük ekonomik kriz. Tüm ülkeleri etkilediği gibi Türkiye'yi de derinden etkiler. 1929 ekonomik krizi olarak dün-ya tarihine geçen bir kriz, yokluk ve yoksulluk dönemi Hurşit Akpınar'ın okula başlayacağı yıllarda her ailede olduğu gibi onlarda da yaşanır. O fazla okuyamaz. İlkokulu bitirince marangoz ustası olan ağabeyi Ali Usta'nın yanında marangozluk çıraklığına başlar. Ağa-beyi Ali Usta da marangozluğu Ermenek'te iyi bir marangoz olan Süleyman Evci'den öğrenir. Hurşit Akpınar askere gidinceye kadar ağabeyinin yanında çalışır. 1946'da amcası Mustafa Özkan'ın kızı Kübra Hanım ile evlenir. Askerliğini üç yıl süre ile Balıkesir'de yapar. Askerlik dönüşü marangozluk yapmaya devam eder. Hurşit Akpınar'ın Kübra Hanım'dan Rıfat, Zekiye, Latife, Mustafa, Ahmet ve Ayşe adında altı çocuğu olur. Artık o yörenin marangoz ustasıdır. Bu arada marangozluğu yanında öğrendiği ağabeyi Ali Usta Mersin'e gider ve oralarda yeni yapılan evlerin marangozluk işlerin alır. Güneyyurt ve çevresi ise Hurşit Usta'ya kalır. 1959 yılına kadar Ermenek- Karaman ve diğer yerleşim yerlerinde marangoz-luk yapar. 1959 yılında çok önemli bir şey olur. Mesleğini icra eder-ken elini freze keser. Bu meslek kazası onu marangozluktan soğut-muştur. Artık bu mesleği yapmak istemez. Elinde bu gün de yeri bel-li olan yara izi vardır. 1959 yılında kazancından biriktirmiş olduğu para ile köylüleri ile birlikte ortak bir kamyon alır. Artık ne de olsa Ermenek ve çevresinde beş altı tonluk kamyonların gelip gideceği yollar açılmıştır. O dönemlerde çok az olan kamyonlara da iş vardır. Hurşit Ağa'nın ortak nakliye işi 1963'e kadar devam eder. 1963 yılında Karamanlı bir maden (linyit) işletmecisi ile tanışır. Mehmet Şekerci adındaki bu zat, Cenne'de bugünkü adı ile Pamuklu'da kömür madeni çıkartmaktadır. Şekerci'nin madenin çıkarılmasında, sevkiyatında ve pazarlanmasında sıkıntıları olur ve Hurşit Akpınar'dan kendisine yardımcı olmasını talep eder? Bu talep karşısında Hurşit Akpınar'ın tepkisi ne olur? Mehmet Şekerci'ye ne yanıt verir?  
 
 

HURŞİT AKPINAR (3)

 
 
 
 
TAŞELİ'NİN HURŞİT AĞASI AĞALIĞA GİDEN YOL
 
Eski adı Cenne şimdiki adı Pamuklu olan köy civarında maden (linyit ) ocağı işleten Karamanlı Mehmet Şekerci, yeni yeni yöremizde sayılan ve güvenilen ve ekonomik yönden palazlanmaya başlayan Hurşit Akpınar'dan kendisine yardımcı olmasını ister. Hurşit Akpınar daha o zaman “ halkın ağası” değildir.  Ağa unvanı kendisine henüz verilmemiştir ama ağalık emareleri kendisinde su yüzüne çıkmaya başlamıştır. Kendisinin yardım talep ettiği kömür ocağı işletmecisi Karamanlı Mehmet Şekerci'ye maddi ve manevi yardım eder. Mehmet Şekerci ocağı işletmede, kömürün pazarlanmasında sıkıntılar yaşar. Ocağı devreder. Hurşit Ağa’ya ocağı siz mi aldınız dediğimizde, hayır ben almadım, başkası aldı, cevabını verir. Çünkü Hurşit Ağa Cenne'nin yakınındaki Şahinler'deki Çanakçı mevkiinden madeni ( linyit madeni ) işletmek için 1963 yılında ruhsat alır. O zaman il merkezimiz olan Konya'dan maden ocağı işletmek için ruhsat alırken zorlandınız mı diye sorduğumda, hayır zorlanmadım. Zorluk çıkarmadılar diye yanıt verir. Tabi bu arada zorlandığı konular da olur. Kömür üretiminde  bir sıkıntı yaşanmasa da kömürü tanıtmada ve pazarlamada büyük sıkıntı yaşarlar. Küçük paketler hâlinde Kahraman Maraş'ta, Gazi Antep'te ve Konya'da evlerde yakıt olarak kullanılan linyit kömürünü tanıtmak için çok çaba gösterirler. 1963 yılında kömür ocağı işletmeye başlayan Hurşit Bey, 1969 yılına doğru kömürden para kazanmaya başlar. Bu yıla kadar kazanmış olduğu paralarla kömür işletmesinin alt yapı tesislerini kurar ve yollarını açar. Yollar derken ocaktan ana yola kadar ulaşımı sağlayan kömür yüklü kamyonların geçebileceği yollar anlaşılmalı.
 
HAYALLERİN BİTTİĞİ YIL
 
1977-1979 yılları Hurşit Akpınar için hayallerin, düşlerin yok olduğu bir yıldır. Ecevit Hükûmeti ülke genelinde bütün madenleri devletleştirmiş ve işletilen kömür ocaklarını kişi ve şirketlerin elinden alınmıştır. Artık yer altı zenginlikleri dediğimiz madenleri devlet işletecektir. Bu karar Hurşit Ağa için bir duraklama, bir dönüm  noktası olur. Devlet diğer ocaklarda olduğu gibi onun da işlettiği maden ocağına el koyar, ocağa bir kıymet biçerler ama devlet tarafından Hurşit Akpınar'a bir kuruş ödenmez. Ocağını öfkeye tepkiye kapılmadan şeriatın kestiği parmak acımaz kabilinden çalışır vaziyette devlete teslim eder. Hatta işçilerin yatıp kalktığı yerlerdeki özel yatakları bile bırakır gider. Onun ocağı işler vaziyette devlet görevlilerine teslim etmesi ilerde ona büyük avantajlar sağlayacaktır. Yazımızın başında buna kısmen değinmiştik.

1983 yılında liberal ekonomiyi savunan Turgut Özal'ın Anavatan Partisi iktidara gelince maden ocaklarını eski sahiplerine iade ederler. Hurşit Ağa işletmiş olduğu ocağı nasıl teslim ettiyse öyle teslim alır. Artık maden işletmesinde deneyim sahibi bir kimsedir. Açık işletmeler yaparlar ve çıkarmış oldukları kömürden iyi para kazınırlar. Ermenek kömürü olarak adlandırılan linyit kömürü Konya, Karaman, Antep, Maraş ve diğer illerde iyi prim yapar. Kaliteli olarak bilinir ve aranır hâle gelir.     
 
 

HURŞİT AKPINAR (4)

 
 
 

TAŞELİ'NİN HURŞİT AĞASI HURŞİT AĞA OKUL YAPTIRIYOR
 
1983 yılında devlet tarafından işletme sahiplerine  iade edilen maden ocaklarını Hurşit Akpınar herkesten önce işletmeye başlar, millet ocakları açtım, işletmeye başladım deyinceye kadarki sürede o bir hayli yol alır ve iyi para kazanır. Salih Şarman Ermenek Kaymakamı'dır. Hurşit Ağa'ya bir gün birlikte Güneyyurt'a gitmelerini söyler, kalkarlar giderler. Beldenin okulunu birlikte gezerler. Anlaşılan kaymakamın kafasındaki düşünce Güneyurt'lulara el birliği ile okulu yeniletmektir. Hurşit Ağa okulun çok eski ve yıpranmış olduğunu ve tabanının  koktuğunu ve okulun sıhhi olmadığını görür. Okulu yenilemek için bir dernek kurarlar. Derneğin başına da  Şükrü Arı'yı getirirler., dernek yeterli parayı toplayamaz, Para toplamakta zorlanırlar. Hurşit Ağa burada da ağalığını gösterir ve okulu tek başına yaptırmaya karar verir. Kaymakam da değişmiştir. Yeni kaymakamımız Yusuf Ziya Bey'dir. Yusuf Ziya Karacaev  artık yörede yardımseverliliği ve ağalığı ile  ünlenen ve saygın bir adam olan Hurşit Akpınarı'ı teşvik eder, proje ve diğer formalite konularında yardımcı olur. 1984 yılında  temeli atılan on iki sınıflı ve iki katlı olarak yapılan  okul 1985 yılında orta ve lise olarak eğitim ve öğretime başlar. Adını da Hurşit Akpınar Güneyyurt Lisesi olarak alır.1998 yılına kadar ortaokul ve lise olarak hizmet gören bina ilköğretim yasasının değişmesi ile birlikte 1998 yılından itibaren ilk ve ortaokulu kapsayan ilköğretim okulu olur ve adını Hurşit Akpınar İlköğretim Okulu olarak işlevine uygun olarak Milli Eğitimin hizmetine devam eder. 
Okulun temelinin atıldığı yılı ( 1983 ) hesap edersek Sayın Hurşit Akpınar adı ve unvanına yakışır bir şekilde bundan tam 27 yıl önce Türk Milli Eğitimine doğup büyüdüğü beldesinde bir okul yaptırarak ciddi anlamda bir omuz vermiştir. Taşeli Yöresi'nde bildiğimiz kadarı ile ilkokul yaptıranlardan biridir. İlki  Mustafa Demirok'tur. O Ermenek Meslek Lisesi'ni yaptırmıştır.
Hurşit Akpınar, kırlık kesimlerde geniş toprakları olan, sözü geçen, zayıfları ezen, yok pahasına insanları çalıştıran  varlıklı kimse anlamında bir ağa değil, belki de yine geniş toprakları ve varlığı olan, maden sektöründe en azından yıllardır ortalama  100 işçi çalıştıran  yoksullara fakirlere, sıkışan iş adamlarına yardım eden, eli açık bir “ağa” dır. İşletmiş olduğu maden ocaklarından yaklaşık 400 kadar insan emekli olmuştur.
Hurşit Ağa, bugün 87 yaşındadır. Benim ile söyleşi yaptığı günün sabahı Balgusan taraflarındaki yayladaki tarla ve bahçe işlerini yerinde görmek için yaylaya gittiğini söyledi. Maşallahı var, sağlıklı. Sabahları 08.30 kahvaltı saati, kahvaltıdan sonra bürosuna gider günlük üç dört gazete okur ve öğleye kadar büroda çalışır. Öğleyin camiye gider.  Öğleden sonraki zaman zarfında dostları ile bürosunda sohbet eder. Onun yemek seçme gibi bir huyu yok, yaşına göre önüne gelen her yemeği yer. Tansiyonu var, ona dikkat eder.
Ona rahmetli Naci Keskin'in ile olan bir anımı hatırlattım, Naci Keskin 22 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra özel sektördeki işin kardeşi Abdullah Keskin ile kurmuştu. Üç yıl SSK primlerini ödeyince oradan emekli olur. Onca varlık içinde devletten aldığı o küçük paranın ayrı bir anlamı ve tadı olduğunu zevkle bizlere anlatırdı. Sayın Hurşit Akpınar'a sosyal güvenliği olup olmadığını ve emekli maaşının tatlı gelip gelmediğini sordum. BAĞ-KUR'dan emekli olduğunu ve 650 TL maaş aldığını sonraki yıllarda yapmış olduğu Belediye Başkanlığı nedeni ile hizmetlerinin birleştirildiğini ve 1100 TL devletten maaş aldığını söyledi. O da bunca varlık ve uğraşı içinde her ay almış olduğu maaşının kendisine tatlı bir gelir olarak geldiğini söyledi.
Taşeli'nin Hurşit Ağası'na neden Güneyyurt'ta oturmadığını sorduğumda, iş yerinin Ermenek'te olduğunu ve yirmi yıldır Ermenek'te oturduğunu söyledi. Başlangıçta her gün Güneyyurt'tan Ermenek'e ofise gelip giderlermiş, bakmışlar ki olmayacak, şimdiki oturduğu evin bulunduğu arsasını satın almışlar ve oraya dört daire yaptırmışlar. Bu evde üç kızı ve kendisi oturuyor altlı üstlü. 2006 yılında eşi Kübra Hanım'ı kaybeder. Her gün düzenli işine gelip giden Hurşit Ağa, Ermenek'te torunlarıyla birlikte mutlu bir yaşamı var.
Siyaset ile aranız nasıl dediğimde 1950 yılından beri siyasetin içindeyim der. Siyasetçi olarak yöreye ne gibi katkı sağladınız dediğimde ise Güneyyurt için hayati önem arz eden su kanalını yaptırdığını, YİBO'nun arsasının sağlanmasında katkı yaptığını söyledi.
Hurşit Ağa sivil toplum örgütlerinde de çalışan değerli bir şahsiyettir. İlim ve Kültür Vakfı'nın kurucusudur. Çoğu okul ve cami yaptırma ve yaşatma derneklerinin başkanlığını yapmış ve onlara yardım etmiştir. Onun bulunduğu mekânda harcamanın faturası ta gençliğinden beri Hurşit Ağa tarafından ödenir. Zaten Ağa” lık lakabı da bu eli açıklığından ve katılmış olduğu toplantılarda ve yemeklerde kısaca toplumsal harcamaların  olduğu her yerde Hurşit Ağa ödemeleri yaptığı için Taşeli halkı tarafından varlıklı zengin oluşundan  dolayı değil, eli açık ve ikramı sevdiğinden dolayı adı, yöremizde  “Hurşit Ağa “ olarak taçlandırılmıştır.

Kendilerine sağlıklı bir ömür dilerken, bu söyleşinin yapılmasında bana yardımcı olan Ermenek Belediye Başkanımız Sayın Necati Akpınar'a teşekkür ederim. 
23 Mayıs 2011