Anasayfa
GAZİ’NİN ÖĞRETMENLERE MESAJI1
- Detaylar
- Kategori: Büyükkarapınar Yazıları
- Yayın tarihi: Cumartesi, 19 Aralık 2020 18:03
- Yazar: hasan-simsek
- Gösterim: 551
GAZİ’NİN ÖĞRETMENLERE MESAJI
“Kıovit-19 “ nedeniyle bu yıl “Öğretmenler Günü “ gerçek hayatta sevinç ve coşkuyla kutlanamayacak. Bu nedenle, başöğretmen M.Kemal Atatürk’ün komutan arkadaşları ile Lozan öncesi Bursa’ya yaptığı bir ziyareti, ismet Paşa hakkındaki düşüncesini ve öğretmenlerden beklediklerini, onlarla yaptığı bir konuşmada şöyle dile getirir:
“Eğitim Savaşını Kazanın!”
Mudanya Mütarekesi’nden sonra sıra Lozan’a seçilecek baş delegeye gelmişti. Baş delege kim olacaktı? Taliplileri çoktu, Rauf Bey, Kâzım Karabekir Paşa, mevcut Dış İşleri Bakanı Yusuf Kemal Bey ve diğerleri. Gazi bu iş için İsmet Paşa’yı uygun görüyordu. Mecliste mebuslar, İsmet Paşa’nın asker olduğunu, politikadan bir şey anlamadığını, kurnaz yabancı diplomatlar karşısında başarısızlığa uğrayacağını söylüyorlardı. İsmet Paşa, Lozan’a muhakkak gitmeli ama Rauf Bey’e yardımcı ve askerlik konularında danışman olarak görevlendirilmeli idi.
Gazi Mustafa Kemal ise İsmet Paşa’nın akıllılığını, uzak görüşlülüğünü övüyor ve uzun süredir savaş alanlarında olduğu için, bu meziyetlerinden Ankara’da gereği gibi değerlendirilemediğini söylüyordu. örnek olarak da “ Şu oturduğumuz masayı alın” der. “Şimdi içinizden birine bu masayı devirmenizi istesem, bu iki türlü, ya da üç türlü bilemediniz dört türlü yaparsınız. Ama İsmet Paşa öyle akıllıdır ki, masayı sekiz, dokuz belki de on ayrı biçimde devirir.” diyerek düşüncesini açıklar.
Kâzım Karabekir’in adaylığını konferansta Ruslar bulunacağından ve Paşa’yı Doğu’daki zaferinden dolayı sevmediklerinden uygun olmayacağını, konferansa dış işleri bakanları katılacağından Rauf Bey’in statüsünün Başbakan olduğundan uymayacağı gerekçesiyle/bahaneleriyle İsmet Paşa üzerinde durdu. İsmet Paşa Mudanya Görüşmelerini bile zorla kabul ederken, Lozan görüşmeleri gibi ağır bir yükün altına girmek istemez. Yusuf Kemal Bey’in istifası ile Dış İşleri Bakanı olarak Lozan’a gidecektir. Gazi Mustafa Kemal’in ısrarı üzerine bu görevi bir emir telakki etmek zorunda kalır.
Gazi Mustafa Kemal, Lozan Baş delegesi işini ustalıkla hâllettikten sonra Fevzi Paşa, İsmet Paşa ve Kâzım Karabekir paşalarla Bursa’ya gelir. Bursa’nın işgali Meclis’te büyük üzüntülere ve yakınmalara yol açmıştı. Özgürlüklerine kavuşmuş olan Bursalılar kentlerini ve ülkeyi düşmandan kurtaran komutanları hayran hayran seyredip sevgi gösterisinde bulunuyorlardı. Zaferi kutlamak için verilen bir ziyafette yaptığı konuşmada İsmet Paşa için “ İçimizde en iyi, en kusursuz olanımız-en güvenilerek danışılacak, en inanılarak dayanılacak kimse, arkadaşların en candanı, yurt severlerin en ateşlisi ; yalnız Türklerin değil, şanlarını, şereflerini, namuslarını kurtardığı Müslüman milletlerin de saygısını kazanmış insan “ diye takdim etti ve şimdi Lozan’da ulusumuzu o temsil edecektir Avrupalıların İsmet Paşa’ya karşı davranışları, ulusumuza karşı davranışları için bir ölçü olacaktır. Milletimiz barış istiyor, lakin zorlanırsa savaşmayı da bilir, der.
Bir akşam Bursa ziyaretini öğretmenlere ayırır, çoğunluğu bayan hınca hınç dolu sinemada öğretmenlere yaptığı bir konuşmada, bayanlara hitaben;
“ Siz bizim hesabımıza eğitim savaşın kazanın, memlekete bizden fazla hizmet etmiş olursunuz. Sizi bu savaşa çağırıyorum.”
Erkeklere de : “ Şu anda başlayarak kadınlarımız ülkenin toplumsal yaşamına katılamayacak olurlarsa hiçbir zaman tam anmalıyla gelişemeyiz. Sonuna kadar geri kalır, Batı uygarlığı ile hiçbir şekilde boy ölçüşemeyiz, Sonra kolu ile geniş bir hareket yaparak sözlerini şöyle bitirir. “ Eğer çağdaş yaşayışa ayak uydurmak,onun yüklediği zorunlulukları kabul etmek istemezseniz, bütün bu yaptıklarımız hiçbir işe yaramayacaktır. Köhne geleneklere sımsıkı yapışıp durursanız, cüzamlılar, paryalar gibi yapyalnız kalırsınız. Kişiliğinizi koruyun; ama Batı’dan da ileri bir ulusa gerekli olan şeyleri alın. Yaşayışınızı, bilime ve yeni düşüncelere uydurun. Siz bunu yapamazsanız, günün birinde onlar sizi yutar.” der.
Bu konuda biz öğretmenler Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediklerine hedeflerine ne oranda başarılı oldu, günümüzde sorgulanmaya değer. 21.11.2020. Hasan ŞİMŞEK
KADIN HAKLARI VE HALİDE EDİP
- Detaylar
- Kategori: Büyükkarapınar Yazıları
- Yayın tarihi: Cumartesi, 19 Aralık 2020 18:01
- Yazar: hasan-simsek
- Gösterim: 442
KADIN HAKLARI VE HALİDE EDİP
“ 5 Aralık Kadın Hakları “günü olarak kutlanır, bu gün vesilesi ile dünya kadınlarının ülkelere göre sorunları gündeme getirilir, konuşulur, tartışılır, çözüm yolları aranır.
Şimdilerde adı sanı unutulan, Türk kadınına rol model olan Halide Edip Adıvar hakkında kısaca durmak ister ve bilahare Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün toplum yaşamında kadınlarımızın yerini güçlendiren ve onların haklarını çağdaş ülkelerin kadınlarından daha ileriye taşıma ülküsü ve gayreti içinde olduğunu kısaca anlatmaya çalışacağım.
Halide Edip, Ceyb-i Hümayun (Padişahın özel işlerine bakan kâtip) kâtiplerinden Mehmet Edip Bey’in kızıdır. Amerikan Kız Koleji’ni bitiren ilk Türk kızıdır. Okuldaki derslerinden başka özel olarak, İngilizce, musiki, Kur’an ve Arapça derslerinden başka matematiği devrin en ünlü matematikçisi Salih Zeki’den, felsefe ve edebiyatı da filozof Rıza Tevfik’ten okumuştur. Rıza Tevfik’in dersleri onun halk edebiyatına ilgisini çoğalttığı gibi, mistik temayüllerini(eğilimlerini) de geliştirmiştir. Pozitivist olan Salih Zeki de ona pozitif ilimleri anlatmıştır. Bu iki zıt görüş Halide Edib’i ölçülü bir zihniyete ve kafa yapısına sahip kılmıştır.
1908’de 31 Mart vakası üzerine Mısır’a kaçmak zorunda kalır. O yıl bir dostunun daveti üzerine ilk defa olmak üzere İngiltere’ye gider. Orada devrinin fikir adamlarıyla tanışır ve ömür boyu sürecek bazı dostlukların temelini atar.
1909’dan itibaren Kız Öğretmen Okullarında ( Darülmuallimat’ta) pedogoji öğretmenliği, Evkaf’a bağlı vakıf okullarında müfettiş olarak hizmet eder. 1916’da Suriye Valisi Cemal Pşa’nını daveti üzerine gittiği Beyrut ve Şam’da okulların düzenlenmesiyle ve yetimhanelerle meşgul olur. 1917 yılında ikinci eşi olan Adnan Adıvar ile evlenir. Mütareke yıl larında İstanbul’daki vatanseverlerle birlikte çalışır.1919’da İzmir’in işgalini protesto eden mitinglere katılır. (1) Fatih, Kadıköy mitingini Sultanahmet mitingi takip eder. Bu miting İstanbul’da büyük bir tesir yaratır. “ Gecenin en karanlık ve ebedî gibi göründüğü zaman, gün ışığının en yakın olduğu zamandır.” sözü onundur. İstanbul’un işgaliyle birlikte ( 16 Mart 1920) kocasıyla birlikte Anadolu’ya geçerek Atatürk’ün yanında Milli Mücadele’ye katılır, cephede hastabakıcılık, tercümanlık, yabancı ajansların haberlerini tercüme ve Türkçe haberleri yabancı basına gönderme, Yunan mezalimini raporlama gibi görevlerde diğer ilgili birimlere cephede çalışır. Onbaşı rütbesiyle orduya katılan Halide Edip, başçavuşluk rütbesi ile terhis olsa da o onbaşılık rütbesini hep sevmiş ve tercih etmiştir.
Yunanlıların yenilgisinden sonra Bursa’ya cephedeki arkadaşları ile gelen Mustafa Kemal, bir sinema salonunda öğretmenlere yaptığı bir konuşmada, kadınlara hitaben;
“ Siz bizim hesabımıza eğitim savaşın kazanın, memlekete bizden fazla hizmet etmiş olursunuz. Sizi bu savaşa çağırıyorum.” diyerek eğitim savaşında kadınlarımızın vereceği hizmetin önemine vurgu yapmıştır.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında Mustafa Kemal ve İsmet Paşa davetlerin kadınlı olmasına bilhassa dikkat ederlerdi. Toplantı salonlarında kadınlar bir tarafta ve erkeler karşı tarafta ayrı oturmasına kabullenemezler. Davetlerde kadınlar büfeye gidip bir şey yemek için bile yerlerinden kıpırdamazlardı. Hiç kimse kimseye ailece takdim edilmiyor, kadınlar erkeklerin göz hapsinde tutuluyordu. M. Kemal çevresindekilere hanımlara itibar etmelerini, ayakta duran kadınlara ikramda bulunmalarını ve oturanların onları kıskanacağını ve yavaş yavaş onların da topluluğa karışacağını söyler.
Medeni Kanun’un kabulü ile kadın ile erkekler arasındaki her türlü hukuki farklarının kaldırılması sağlandı. Hedef, ilerde hiçbir gerilemeye imkân vermeyecek şekilde kadına her meslekte yer vermekti. Kadın milletvekilleri, belediye meclisi üyeleri, hekim, avukat ve diğere mesleklerden olması için Üniversitelerde erkeklerle birlikte okumalı idiler. Seçimlere oy vermeli, taassup yok edilmeli idi. Köy kadınlarının kurtuluşu iktisat ve terbiye şartlarının tamamlanmasına bağlı kalmıştı.(2)
Sonuç olarak Atatürk’ün kadın hakları ile ilgili koyduğu hedeflere tam ulaştığımız söylenemez. Hakların korunmasında ve yaygınlaşmasında kadınlarımızın eğitim düzeyinin ve ekonomik şartlarının çokça iyileşmesi gerekir. Toplumda iddialı ve rol model olmak isteyen kadınlarımızın Halide Edib’i okumaları ve onun mahrumiyet içindeki özverili çalışmalarını bilmeleri ve cesurane atılımlarını ilke edinerek haklarını yasal çerçeve içinde geliştirmeleri gerekir.
Bir “Kadın Hakları Savunucusu “ olmasa da Milli Mücadele öncesi ve sonrası yaptığı hizmetler ve eserleri nedeniyle aydın ve azimli Türk kadını Halide Edib’i de unutmayarak Türk toplumuna yapmış olduğu hizmetleri zaman zaman yad etmeleri şık bir davranış olur diye düşünüyorum. Halide Edib “Kadın Hakları Savunucuları” tarafından unutulmasın!06.12.2020 Hasan ŞİMŞEK
KAYNAKÇA:
- (1) Adıvar Halide Edip, Türk’ün Ateşten İmtihanı, Atlas Kiitapevi, istanbul1987
(2) Atay, Falih Rıfkı, Çankaya , Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 1969