KÖYÜM BÜYÜKKARAPINAR Hasan ŞİMŞEK

  • Skip to content
  • Ana menü bloğuna geç ve giriş yap.

Blok arama görünümü

Dolaşım

Arama

Buradasınız: Home

Ana Menu

  • Anasayfa
  • Büyükkarapınar Yazıları
  • Büyükkarapınar Kitabı
  • Basında Büyükkarapınar
  • Biyografik Eserlerim
  • Eğitim Danışmanlığı
  • Genel Yazılarım
  • Köyümüzden Haberler
  • Kim Kimdir?
  • Fotoğraflar
  • İletişim
  • Teşekkür

TARİH YAĞMA EDİLMESİN!

  • Yazdır
  • E-posta
Detaylar
Kategori: Köşe Yazılarım
Yayın tarihi: Perşembe, 15 Kasım 2012 00:00
Yazar: hasan-simsek
Gösterim: 1936

TARİH YAĞMA EDİLMESİN!

“Karaman’ın Sesi, Ermenek Haber, Yeşil Ermenek ve Taşeli Haber “ in internet sitelerinde sık sık kaçak kazı haberlerine rastlamak mümkün. En son Göktepe’de 24 Aralık 2012 günü internet sitelerine düşen habere göre “kaçak kazı “ yapılırken insanların suçüstü yakalandığı haberini okuduk.

Kaçak kazı işleri, son 30- 40 yıldır çoğalmaya başladı. Eskiden böyle bir şey yoktu. Elli yıl önceki Roma ve Bizans dönemlerine ait tarihi yerler, mezarlar,  antik kentler,  bakir hâlde idi. Selçuklu ve Osmanlı döneminde kendilerinden önce yöremizde yaşayan kavimlerin bıraktıkları eserlere el dahi sürülmemişti.

Bu talan, yağma, kaçak kazı, define arma, kısa yoldan zengini olma hayalleri, tarihi eserleri tahrip edip kırıp dökme son 30-40 yılın ürünüdür. 

 Yerin altındaki ve üstündeki zenginlikler bu ülke insanlarının ortak mirasıdır. Yöreye dışarıdan gelen define avcıları ile yerel işbirlikçileri Taşeli Yöresi’nde açılmadık mezar, tarihi kalıntı ve yerleşim yeri bırakmamışlardır. Arazilere ulaşım için açılan yollar, zirai amaçlı kullanılan kepçeler, bu tahribatı hızlandırmıştır. 

Üç  yıl önce Başyayla Belediye Başkanımız Sayın Şerafettin Bulgurcu ‘nun daveti üzerine Karamanoğulları beylerinin yaşadıkları dağları gezerken yağmalanan, tahrip edilen tarihi mekanları ve mezarları gördük ve üzüldük. O gezdiğimiz yerleri yazar arkadaşımız  Mehmet Şimşek, Ertaş’ın gözü ve sözü ile “ermenek haber”de  yayınladı. İsteyen “ermenek haber” sitesinde Mehmet Şimşek imzası ile bulabilir.

2004 yılında ve 2009 yılında Aziz Sokrates Kilisesi ‘ni bulmak için İmparator Zenon’un köyüne gelen İTÜ’den Prof. Dr. Turgut Saner, sonraki gelişinde Büyükü Karapınar yaylasındaki “Kisse Ören Yeri”ndeki Aziz Sokrates Kilisesi’nin  temellerinin dozerle nasıl tarümar edildiğini dehşet içinde görür ve fotoğraflar. (1)   

Sonuç olarak, devletin koruması altında olan tarihi varlıklarımız insanlarımız tarafından tahrip edilip yok ediliyor. Tarihi varlıklar, kıymetli madenler kadar hatta onlardan daha fazla zenginliklerimizdir. Çünkü bitmez, tükenmez, yöreye turist çeker, gelecek nesillere bırakacağımız ortak mirastır.

Şurası muhakkak ki, Türkler Taşeli’ne gelmeden orada inançları farklı farklı insanlar yaşardı. Türkler geldikten sonra da yaşamalarını sürdürenler oldu. Farklı inançların eserleri olarak onlara hor bakmak ve onların sürekliliğini önemsememek de sağlıklı bir yaklaşım değildir.

Taşeli’nde kültür varlıklarımızı koruyan ve yaşatan bir müzenin olmaması ve tarihi kalıntılara karşı içimizde koruma güdüsünün isteksiz olması,  İl Kültür Müdürlüğü’nün bu konularda yeterli duyarlılığı gösterememesi gibi nedenlerle tarihi yapılar, figürler, mezarlar ve ören yerler göz göre talan ediliyor.

Asayişi sağlamakla görevli jandarmanın yer altı zenginliklerinin talanını önlemede yeterli olduğu söylenemez. Köy, belde, kent halkının da bilinçli olarak tarihi yağmalayan, talan eden insanlarla iş birliği yapan yerli defineci ya da kaçak kazıcı insanları ve onların işbirlikçilerini eylem öncesi ve eylem aşamasında  jandarmaya haber vermesi her vatandaşın bir sorumluluk görevidir. Okul müfredat programlarında bu konularla ilgili geniş bilgiler vardır. Öğretmenlerimizin arkeolojik konularda çok duyarlı olması ve öğrencilerini bilinçlendirmesi beklenir. Eskiden köyün çobanı, bekçisi, korumacısı, deştivanı köy hudutları içindeki dağlarda neler olup bittiğini bilen, köye haber veren insanlarımızdı. Şimdi onar da kalmadı.,

Zor şartlarda, dağ ve kış koşularında görev yapan kolluk kuvvetlerimizi kutlarken, köy muhtarlarımız ve  insanlarımızın bu konuda çok duyarlı olması gelecek nesiller adına büyük bir görevdir.  

____________________________________________________

Şimşek, Hasan, Köyümü Büyükkarapınar, s.300-301.   

EĞİTİMİN DİBE VURDUĞU KARAMAN İLİMİZDE…

  • Yazdır
  • E-posta
Detaylar
Kategori: Köşe Yazılarım
Yayın tarihi: Perşembe, 08 Kasım 2012 00:00
Yazar: hasan-simsek
Gösterim: 1865

EĞİTİMİN DİBE VURDUĞU KARAMAN İLİMİZDE…

Eğitimin dibe vurduğu Karaman ilinde, özel çabaları ile başarıyı yakalayan kıyıda köşede kalmış, gözden ve gönülden ırak okullar da var. Bunlardan bir tanesi Sarıveliler İlçesi Adiller Şehit Öğretmen Ali Yıldız Orta Okulu. Bu okul 1550 rakamlı yükseklikte bir yerleşim biriminde eğitim ve öğretim yapıyor. Okulun bulunduğu çevre olanakları son derce kıt  bir yer. Kışı çetin ve zor geçen, elektriği sık sık kesintiye uğrayan bir mahalle.  Yetenekli ve özverili bir müdürü ve öğretmenleri var. Öğrencilerinin başarısı için tüm imkânlarını kullanıyorlar. 2012 yıl SBS sınavlarında okul küçümsenmeyecek derecede bir başarı sağladı. Mezun olan 35 öğrenciden 20’si sınavla öğrenci alan okullara girmeyi başardı.

Şehit Öğretmen Ali Yıldız İlk ve Orta Okulu eğitsel alanda da üstün başarı sağlayan ender okullarımızdan biri. 2012 - 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında sergilediği folklor gösterisi eğitimin ne kadar ciddi bir iş olduğunu anlatır. Folklor ekibinin yetiştirilmesi, giysilerinin temini başlı başına büyük bir iş.  Folklor ekibinin kılık kıyafetini büyük ölçüde Sarıveliler  İlçe Hastanesi  doktoru Taner Bey ile Okulu Müdürü Ali Korkmaz karşılamış.

Eğitim ve öğretime gönül veren İlçe Hastanesi doktor ve personelini okulun çalışkan müdürü Ali Kormaz’ı ve öğretmenlerini okula destek veren herkesi candan kutlarım. 08.11.2012. Hasan ŞİMŞEK

MEHMET KÜÇÜK ( 1933-2024 )

  • Yazdır
  • E-posta
Detaylar
Kategori: Köyümüzden Haberler
Yayın tarihi: Perşembe, 04 Temmuz 2024 17:36
Yazar: hasan-simsek
Gösterim: 340

mehmet

 

MEHMET KÜÇÜK  ( 1933-2024 )    

 

 

Büyükkarapınar köyünde yaşayan, köylülerinin  Mehmet Amcası, bizim de eniştemiz olan, yüreği insan sevgisi ile dolu,herkesin derdini dert edinen,  Ayşe (ablam) Küçük’ün eşi, Karaman BAĞ-KUR emekli memurlarından   Meliha  Ekin, Karaman’da  Arzu Argun,  Emekli Albay  Seyit Küçük, Mali Müşavir Vedat Küçük, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi  Öğretim üyesi Doç. Dr.  Hamit Küçük ve  Seyde Aygündüz’ babaları, Ahmet Argun, Mustafa Ekin ve Ali Rıza  Aygündüz’ün kayın pederi,

Mehmet, Yunusemre ve Diş Teknisiyeni Hatice Ekin;  Uzman Dr. Ayşe Argun, Uzman Dr. Gülsüm Argun;   Tıp öğrencisi Ayşe Küçük,  Arda Küçük ;Mehmet Küçük , Elif Küçük,; Feridun Aygündüz ve Ayşe Aygündüz’ün   dedeleri ,

Karaman’da Mobilyacı Ermenekli Ahmet Argun, Ziraat Mühendisi Ayşe Küçük, ,  Doç. Dr. Zahide Küçük, Kasap Mustafa Ekin ve Bilgisayar Teknisiyeni Ali Rıza Aygündüz’ün kayınpederleri,

İyilik yapmayı ve yardımseverliği ilke edinmiş, çocuklarına, torunlarına, yakınlarına ve tanıdıklarına karşı özverili ve dürüst, adil insan, gerçek anlamda eğitim emekçisi,

MEHMET KÜÇÜK’ü 04.07.2024 tarihinde sabah saat 06.00’da Hakk’ın rahmetine kavuşmuş olduğunu öğrendik.  Eşine, çocuklarına, yakınlarına ve köylülerine başınız sağ olusun  der, Mehmet Enişte’nin ruhu şad, mekanı Cennet olsun  deriz. 04.07.2023    Hasan ŞİMŞEK

YİBO’NUN SESİYLE SÖYLEŞİ

  • Yazdır
  • E-posta
Detaylar
Kategori: Köşe Yazılarım
Yayın tarihi: Salı, 11 Ekim 2011 11:36
Yazar: hasan-simsek
Gösterim: 1912

YİBO’NUN SESİYLE SÖYLEŞİ

1.1945 yılında  Ermenek’in Büyük Karapınar köyünde doğdum. Bu köy şimdi Başyayla ilçemize bağlı meyveciliğiyle ünlü bir köydür. İlkokulu Büyük Karapınar’da , ortaokulu Ermenek Ortaokulu’nda okudum. Lise öğrenimimi Sakarya ve İstanbul Pendik Lisesi’nde tamamladım. İstanbul’da yüksek öğrenimime devam ederken Ortaköy Öğretmen Okulunu dışarıdan bitirerek öğretmenlik mesleğine başladım. Yüksek öğrenimime devam ettiğim yıllarda, bugünkü ERÇEV’in özünü oluşturan Ermenek Kültür ve Dayanışma Derneği’nin yönetim kurulu üyeliğini iki yıl da başkanlığını yaptım.

Marmara Üniversitesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’nun Radyo ve Televizyon Bölümünü bitirdikten sonra, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler  Enstitüsü’nde, Halkla İlişkiler dalında yüksek lisans (master) yaptım.

Aralıklarla 1970’ten beri Ermenek’in sorunları ile ilgili Yeşil Ermenek gazetesinde yazılar yazdım. l99l yılında İstanbul’un Eminönü ilçesinde ( En ünlü okulların bulunduğu ilçedir.) mesleğimde gösterdiğim başarıdan dolayı yılın öğretmeni seçildim. İl genelinde ikinci oldum. Mevcut adaylar içerisinde neden il birincisi olamadım anlayabilmiş değilim!...

ATATÜRK VE BASIN konulu akademik bir eserim, MEB Talim Terbiye Kurulu onaylı 8, OKS’ye hazırlık amaçlı 14 eserim var. Hâlen emekli olup yazı hayatına devam etmekteyim.

Evli; biri erkek (29), biri kız (23) iki çocuk babasıyım.

2. Öğrencilik ve öğretmenlik yaşamımda unutamadığım acı ve tatlı çok anılarım oldu. İkisinden de birer tane anımı anlatayım: Birincisi Ermenek Ortaokul’nun bahçesinde geçti. Ortaokul ikinci sınıftayım. Öğle teneffüsünde, okulun bahçesinde gezinerek ders çalışıyorum. Üç beş tane 7. ve 8. sınıf öğrencisi arkadaş yanıma gelerek benim her hangi bir sosyal bilgiler konusunu iki defa okuyunca anlatıp anlatamayacağımı sordular. Kendi aralarında bahse girmişler. Bir grup benim iki defa bir konuyu okuyunca anlatabileceğimi iddia etmiş, öbür grup ise inanmamış. Bende bunu denemek istiyorlar. Kabul ettim. İki ay sonra okuyacağımız bir konuyu seçtiler. Bizans İmparatorluğu ile ilgili bir konu idi. Bu konuyu doğal olarak hiç okumamıştım. Yüksek sesle bir defa okudum ve anlattım. Anlatır diyen taraf bahsi kazanmıştı. Kendilerine ikinci defa konuyu okuyunca daha mükemmel anlatabileceğimi  söyledim, ikna olup gittiler. Ama benim önceden bir tarih dersinin konusunu  bir iki defa okuyunca anlatabileceğim şeklinde arkadaşlarıma bir havam olmamıştı.

İkinci anım öğretmenlik yaptığım ilk yıllarda Tarabya İlköğretim Okulu’nda geçer. 1971 yılının bir kış günüydü. Bahçede nöbetçiydim. Bir öğrencinin elinin demir kapıya sıkıştığını gördüm. Parmağı parçalanmıştı. Apar topar çocuğu aldım ve bize en yakın olan İstinye Devlet Hastanesi’ne götürdüm. İlgili doktor gerekli müdahaleyi yapıp çocuğun parmağını  sardıktan sonra bana yöneldi ve şöyle dedi: Çok ideal bir öğretmensin  ama saçların çok uzun . Bu ifadeyi ben o zaman çok yadırgadım. Zira o yıllarda İspanyol paça, uzun saç moda idi.  Devlet memuru olduğum için daha ölçülü bir kıyafet tarzım vardı. Kıyafetimde bir aşırılık yoktu ama Dr. Bey’e göre demek ki varmış. Bugün Kemal Sunal filmlerinde o dönemin kıyafetleri çok güzel yansıtılıyor.

3. Öğrenim ve öğretmenlik hayatım bitti ama hayatım boyu hep öğrenci oldum. Şimdi yazarlık hayatım var. Bu iş de ağır bir tempo ile gidiyor. Kim olursa olsun bir insanın çok okuması gerek.  Öğretmenlik mesleğini seçince okumak; yemek,içmek ve hava kadar ihtiyaç...Hele meslekle ilgili alanlarda insanın kendinden söz ettirebilmesi için mutlaka alanındaki kitapları okuması şarttır. Bir de yazarlık yapmaya soyunmuşsanız daha da çok okumak zorundasınız. Gezi,gözlem,araştırma ve bunları kâğıda aktarma ve toplumun yararına sunma yazarın işidir.

4. Bu mesleğe girmeme neden olan kişi bir toplum önderi olan Kazancılı emekli öğretmen ve yazar Sami Tunca’dır. Erken emekli olursun diye yönlendirme yapmıştı. Ben de askerliğimi öğretmen olarak bulunduğum yerde  yaparım  düşüncesiyle öğretmen olmuştum. Ama öğretmen olarak askerliğimi yapamadım. 1975 yılında yüksek okul mezunları için hazırlanan bir yasa ile kısa dönem yedek subay adayı olarak askerliğimi Ankara’da yaptım. Bir yaz tatilinde ( Benim için yazları hiçbir zaman tatil olmadı.) iki yıl zaman ayıracağım bir vatandaşlık görevini üç ayda yapmış oluyordum. Bu benim hayatımdaki en şanslı dönemimdir. Bir hayat piyangosu da diyebiliriz. Meslek seçiminde ailemin etkisi olmadı. Kendimle ilgili kararları hep hayatın doğal akışı içinde kendim verdim.

5. Bir zamanlar hava koşulları ne olursa olsun balık avına çıkardım. Bu bana öyle bir tutku oldu ki sigaraya da baskın geldi, sigara içmeyi doğal olarak saatlerce unutturdu. Sigarayı bırakabileceğim sinyallerini balık avcılığında aldım. Nitekim bu illeti bıraktım  attım ve sağlığıma kavuştum. Fobime gelince, çok küçükken yılandan korkardım. Bir gün köyün uzağında kayalıkları ve çalılıkları çok olan bir yerdeki bahçemize eşeğe verilmek üzere yonca biçmeye gitmiştim. Bahçeye yakın bir yerde çalılıklar arasında geçtiğim yolun üzerinde yılan gördüm. Yılan kaydı gitti. Ben de bahçeye gittim,yoncamı biçtim,sırtıma yüklendim, döneceğim. Döneceğim ama geçeceğim yolun üzerinde yılan var. Ne yapacağım diye düşündüm. Yolumu değiştirmeye karar verdim. Yolu olmayan bahçelerin arasından duvarları aşa aşa ana yola çıkmayı hedefledim ve yürüdüm. Sırtımda yonca olunca duvarları atlayıp geçmekte zorlanıyordum. Ana yola yakın bir yere varınca duvarın birinden inerken arkamdan bacağıma büyük bir taş düştü. Yerden kalkamadım,sürünüyordum. Sürünerek gitmeye çalıştım olmadı. Ağladığımı hatırlıyorum, yonca sulamaya gelen bir komşu  sesimi duyunca bana doğru geldi. Benim kaza geçirdiğimi anladılar beni ve yoncamı alarak bahçelerine götürdüler. İşleri bitince eşeklerine bindirip yoncamla birlikte beni eve teslim ettiler.

6.Konusu tarih ve anı olan kitapları okumayı severim. Beni en çok etkileyen  Şevket Süreyya Aydemir’in “Suyu Arayan Adam” kitabı oldu. Sonra Şevket Süreyya’nın bütün kitaplarını okudum. Şevket Süreyya’yı okumak demek XX. yy Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti  tarihini öğrenmek demektir.

7.Meslek hayatımda hep İstanbul’da çalıştım. İlk çalıştığım okul Boğaz’da Tarabya’da idi. O zaman orası yazlık, köy  gibi bir yerdi. Öğrenciliğim bittiğinden indirimli biletten  yararlanamaz oldum. İstanbul’a uzak olduğundan oradan ayrılmak zorunda kaldım. Gecekondu bölgesi olan Zeytinburnu’na geldim. Çok iyi bir arkadaşlık ortamı olmasına rağmen anarşik olaylar bizi üzüyordu. 1973-1984 arası benim araştırmalardan ve kültürel etkinliklerden koptuğum dönemdir. 1984-86 yılarında master yaptıktan sonra yazma,çizme araştırma hayatına tekrar döndüm ve bir daha da bu yazım hayatından kopmadım.1986 yılından itibaren yardımcı ders kitaplarım okullarda okunmaya başladı. Çok tutuldu ve çok sattı. Öğretmenlerimiz kaynak olarak benim yazdığım kitapları  velilerine  tavsiye edince beni tanıyan veliler çok mutlu oluyordu. Diğer yandan çeşitli ortamlarda yeni tanıştığımız insanların beni tanıyor olmaları ve kitaplarımın adını söylemeleri beni mutlu ediyordu. Anadolu Lisesi kazanan İstanbullu her çocuk mutlaka iki üç kitabımı okumuştur. ABD’de bile oğluma benim kitaplarımı okuduğunu söyleyen Türk öğrenciler oldukça çoğunluktadır. Bu da bana büyük bir mutluluk vermektedir.

8. Şimdi yeni programa göre bir yayınevine kitap yazıyorum. Bu tavuğun kuluçkaya yatması gibi bir şey. Civcivler çıkıncaya kadar tavuğun kümesten ayrılamadığı gibi biz de buradan uzaklaşamıyoruz. Kitap yazma işi zor ve ince bir iş. Çok dikkat ve araştırma gerektirir. Bu nedenle bölgeye sık gelemiyorum. Geleceğim ve bütün okulları gezeceğim ve okumanın güzel bir şey olduğunu, yoksulluğun okumaya ve yükselmeye engel teşkil etmediğini örnekleri ile anlatacağım. Yörenin çocuklarına okuma gücü vereceğim. Zorlukları yenmenin yöntemlerini öğreteceğim.

9.Bana göre, özellikle büyük şehirlerde çocuklar enerjilerini boşaltamıyorlar. Dar bir sokakta dar bir ev, dar bir sokakta dar bir alanda bahçesi çok küçük bir okul. Sınıflara itelenmiş çocuklar. .Susunuz!...Konuşmayınız,sağa sola bakmayınız, dinleyiniz komutları çocukları bunaltıyor. Teneffüsler kısa, oyun yok, konuşma yok...Evde de aynı eyler söz konusu. Çocuğun hareket alanı daralınca bir yerde mutlaka patlama olacaktır. Bu da oluyor. Çocukların rahatlaması için geniş ve yeterli oyun alanlarının mutlaka olması gerekir ki çocuklar enerjisini boşaltabilsin. Çocuklar üzerindeki baskı, hareket alanlarının daralması,farklı kültürden gelen çocukların birbirlerini anlamamaları gibi nedenler şiddete etken unsurlardır. Şiddet eskiden de vardı belki daha fazla vardı. O zaman iletişim araçları bugünkü gibi yaygın olmadığından olaylar pek duyulmuyordu.

10. YİBO’nun yayınlamış olduğu dergi ile övünüyorum. Hem de nasıl? Yeni çıkan bir kitabımdan daha fazla...Çevremdeki kültürle ilgilenen herkese derginizi gösteriyorum. Görenlerden çok güzel beğeni sözleri duyuyorum. Acımasız bir eleştirmenim. Çok kuvvetli gözlemlerim var. Çarpıklıkları ve eksikleri hemen fark ederim. Derginiz çok dikkatli hazırlanıyor. Ekibiniz çok sağlam ve güvenilir. Ayrıca başta müdürünüz Mustafa Doğan ve öğretmenleriniz bu işi çok iyi biliyorlar. Hepinizi içtenlikle kutlarım.

11. Eserlerimden yukarıdaki yanıtlarda yeri geldikçe bahsettim. Düzgün iş yaparım. Çok derin manevi sorumluluğu var. Titiz çalışmamın yararını tanımadığım, hiç görmediğim öğretmenlerimizden ve velilerimizden  takdir ve teşekkürlerini bildiren sözleri ile gördüm.

12. Okulunuza dört defa geldim. Bir eğitim yuvası olarak YİBO’yu çok seviyorum. İlk gördüğüm 2002 yılından bugüne kadar her alanda çok büyük gelişmeler var. Okul müdürünüz Mustafa Doğan’ın müdür yardımcılarınızın ve öğretmenlerinizin öz verili çalışmaları var.  Bir eğitimci olarak, onların gayretli çalışmalarını çok net görüyorum ve başarılı çalışmalarından dolayı da içtenlikle kutluyorum. Öğrencilerimize gelince,

YİBO’da okumak sizler için büyük bir şans.  Yörede 54 köy ve 6 belde var. Yörenin bütün çocukları YİBO’nun sunduğu imkânı alamıyor. Ders çalışmak için çok geniş imkânlarınız var. Türkiye genelinde yaklaşık 1,5 milyon yaşıtınız, rakiplerinizdir. Rakiplerinizi elemenin yolu çalışmaktan geçer. İşte YİBO size bu olanağı sunuyor.

1. Her ülkenin kendilerine göre eğitim sistemleri var. Sistemler farklı da olsa eğitimde önemli olan uygulamadır. Ülkemizde nüfus artışı eğitimin kalitesini düşürüyor. Küçülen dünyamızda daha iyi iletişim imkânları sağlamak için asgari iki yabancı dil öğrenmek esastır.

2. Öğrencilerimize yukarıdaki soruları yanıtlarken gerekli mesajları verdim. Son olarak şunu söyleyebilirim: kız ve erkek bütün öğrencilerin çok çalışması gerektiğini ve YİBO’da bu imkânların var olduğunu görüyorum. Şimdi siz orada fakirliği ve yoksulluğu yenme savaşı veriyorsunuz. Farkında mısınız bilmiyorum. Çalışırsanız mutlaka yoksulluktan ve zor geçim şartlarından kurtulacaksınız. Önünüzü aydınlık olarak görüyorum. Hepiniz ayrı ayrı köylerden geldiniz. İyi arkadaşlık ilişkileri kurunuz, ileride bu sıcak ilişkiler çok işinize yarayacaktır. Kız ve erkek bütün YİBO’luların mutlaka yüksek eğitim yapması birinci derecede kendi yararına olan bir eylemdir. Ya okuyacaksınız ya da köye gidip yarı aç yarı tok ırgatlar gibi çalışacaksınız. Üçüncü bir tercihiniz yok. YİBO’NUN SESİ okuyucularına da okula verdikleri destekten ötürü teşekkür ediyorum.

11.11.2006

Hasan ŞİMŞEK  

DUYURU

  • Yazdır
  • E-posta
Detaylar
Kategori: Köyümüzden Haberler
Yayın tarihi: Pazartesi, 06 Mart 2017 21:15
Yazar: hasan-simsek
Gösterim: 2198

DUYURU

KOÇ Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen PREHİSTORİK ÇAĞ’DAN BİZANS DÖNEMİNE KONYA OVASI konulu sempozyumda Konya Ovası’nın Çevresi ile İlişkiler bağlamında Zenonopolis-İsauria Yakınlarındaki Dağ Tahkimatı ( Büyükkarapınar Yaylası’ndaki Kale Yıkığı ) hakkında İstanbul Teknik Üniversitesi Profesörlerinden Mimar Turgut Saner 06.12.2014 Cumartesi saat 15.00-16.20 arası bir konuşma yapacaktır. Meraklılara duyurulur, giriş serbesttir.

YER: Beyoğlu, İstiklal Cad. Merkez Han, Nu. 181

Yaylanın en sağında yoğun ağaçlık/koruluğun üzerinde Aziz Sokrates Kilisesi (Sarı Kilise/Kisse Örenyeri ) ,en üstte çıplak görülen dağın sol üst köşesinde Kale Yıkığı var. Prof. Dr. Turgut Saner ile Batu Bayülgen araştırma /inceleme yaptıkları bu Kale Yıkığını (tahkimatı ) bilim çevrelerine ve izleyicilere anlatacaklar.

Daha Fazla İçerik...

  1. YUSUF ÖZTAŞ
  2. ERMENEK KALESİ’NİN TURİZME AÇILMASI TALEBİ VAR!
  3. İÇİMİ SIZLATAN MESAJ
  4. EMİN KEMANCI ( 1938-2020 )

Sayfa 23 / 34

  • Başlangıç
  • Önceki
  • 18
  • 19
  • 20
  • 21
  • 22
  • 23
  • 24
  • 25
  • 26
  • 27
  • Sonraki
  • Son

Gücünü veren Joomla!®